Basketbol tarihimizin bir dönemine gerek sporculuğu gerek renkli kişiliğiyle damgasını vurmuş Halil Dağlı’yı kaybettik. 1958’de 16 yaşında bir delikanlı olarak girdiği Fenerbahçe kulübünde 40 yaşına kadar basketbol oynamış, ardından uzun bir müddet de idari menajerlik, şube kaptanlığı gibi görevler üstlenmişti. Yöneticiliği bıraktıktan sonra da onu hemen her gün, Fenerbahçeli eski sporcuların buluştuğu Dereağzı’ndaki lokalde görmek mümkündü. Nitekim biz de bundan tam 10 yıl önce eski futbolcularla görüşmek için buraya gittiğimizde, Konya Lisesi’nden arkadaşı, İstanbulsporlu futbolcu merhum Bilge Tarhan vasıtasıyla tanışmıştık. Kendisi basketbol dünyasından görüşüp anılarını kaydettiğimiz ilk sporcu olmuştu. Araya fazla girmeden Halil Hoca’nın anlattıklarını aktarıyoruz.

“1942’de Konya’da doğdum. 1958’de İstanbul’a geldim. Konya’da, Zaferspor’da futbol oynuyordum. İstanbulsporlu Bilge Tarhan da o zaman Zaferspor’da oynuyordu. Konya Lisesi’nde de futbol oynuyor ve atletizm yapıyordum; yüksek atlama ve koşu. Beni basketbola Bilge Tarhan başlattı. Ben kaleciydim. Bir maç bittikten sonra soyunma odasına gidiyordum. Geçerken beni çağırdı. ‘Basketbol maçımız var. Dört kişiyiz, beşinci adamımız yok, hükmen mağlup olacağız,’ dedi. Basketbol ayakkabım yok. Futbol ayakkabısıyla beşinci adam oldum. Abim Naim de Konya şampiyonu İstasyonspor’da oynuyor. Konya’nın en iyi takımı. Onlar akşam özel idman yaparlardı, ben pas verirdim onlara. Bilge’nin çağırdığı o gün İstasyonspor’la maçımız vardı. Ben orada beşinci adam oldum. Oyuncu olarak ilk defa basketbolla tanıştım. Tabii genç adamız, boylu poslu olduğumuz için kıran kırana bir mücadele. Bizi zor yendiler. İstasyonspor gençlerde Türkiye Şampiyonası’na katılacak. Beni de takviye aldılar. Buraya geldik. Önüne gelen bizi yeniyor tabii. Fenerbahçe’yle özel bir maç aldılar. O maçta sadece 20 saniye oynadım. Gittim geldim sadece. Fenerbahçe antrenörü Önder Dai, abimle bana, ‘İkinizi de alacağız,’ dedi. Biz inanmadık, döndük Konya’ya. Aradan iki üç ay geçti. Gazetelerde, ‘Fenerbahçe Konya’dan iki tane dev transfer etti,’ diye yazılar çıktı. Biletleri gönderdiler, hemen atladık geldik. Sirkeci’de bir otelde kaldık. Sonra burada, Kadıköy Halkevi’nde yattım. Yatağı attım oraya. Öbürleri Nişantaşı, Osmanbey gibi yerlerde kalıyor, biz garibanız.”

“Samim Göreç Teknik Üniversite salonunda idman yapıyordu. Bizi boylu poslu görünce, Modasporlu, Galatasaraylı, Darüşşafakalı oyuncular, ‘Bize gel, bize gel,’ diye asıldılar. Biz Fenerbahçeli olduğumuz için oralı olmadık. Kısacası, Bilge o gün beşinci adam olarak beni çağırmasa belki basketçi değil kaleci olacaktım. Buraya gelince bana asıldılar, kaleci olarak idmanlara da çıktım Molnar zamanında. Fenerbahçe’ye geldiğimde boyum 1.89’du, sonra uzadı, 1.98 oldu. Samim Göreç beni genç takıma, abimi A takıma aldı. Abim bir sene oynadı, sonra Şekerhilal’e gitti. Oradan İstanbul PTT takımına geldi. Sonra Beyoğluspor’da oynadı. Trafik kazası geçirince basketbolu bıraktı. Fenerbahçe genç takımı benim geldiğim sene İstanbul şampiyonu oldu. Galatasaray genç takımına karşı ilk maçımda harikalar yarattım. Altı ay sonra A takıma çıktım. Arkadan Milli Takım geldi. Arkadan İstanbul şampiyonluğu geldi. Tuncer Kobaner, Mehmet Baturalp, Güner Yalçıner, Ömer Urkon, Engin Muratoğlu gibi büyük basketbolcular vardı. Genç oyuncular da vardı tabii.”

“1964 senesinde askere gittim, Muhafız Alayı’nda. 1966’da terhis oldum. O arada Milli Takım maçlarında oynadım. Fenerbahçe’de ilk beş oynuyorum, sayı kralıyım. Barış’ı kaçırdılar, 20 bin lira verdiler, işi bitirdiler. Bana 7.500 lira verildi. ‘10 bin lira verin, evleneceğim, paraya ihtiyacım var,’ dedim. ‘Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır, hasta Fenerbahçeli bir yere gitmez,’ dediler. Benimle ilgilenmediler kısacası. Ben Ordu takımıyla Şam’a gittim. Manisa’da kampta olduğumuz sırada Altınordu başkanı Candoğan Sakaoğlu beni almak istediğini söyledi. Dönünce görüşürüz dedim. Döndüğüm zaman adam kasayı açtı, ‘Ne istiyorsan al,’ dedi. O sırada Altınordu futbol takımına Galatasaray’dan Bahri’yi transfer etmişti. Ben neticede Altınordu’ya gittim, 30 misli farka. Her maç başına da şahsıma 500 lira veriyordu. Antrenör Samim Göreç’ti. Rahmetli Hüseyin Alp vardı, Yılmaz Vardaroğlu, Akın Gönülşen, Haluk Tunçeri vardı. Enteresan bir kadroydu. Altınordu o sene lig şampiyon oldu.”


“Ertesi sene Fenerbahçe’ye döndüm. Yöneticiler geldiler, durumumuz kritik dediler. Bir sezon Fenerbahçe’de oynadıktan sonra ertesi sezon tekrar Altınordu’da oynadım. Sonra Ankara’ya, Kolej takımına gittim. Kolej’de bir sene basketbol oynadım. Kız takımının da antrenörlüğünü yapıyordum. Onlarla namağlup Türkiye şampiyonu olduk.”

“Oradan Ankaragücü’ne geçtim. Orada oynadıktan sonra Fenerbahçe’ye döndüm. Fenerbahçe’de koç olarak Samim Göreç, Önder Dai, Mehmet Baturalp, Hüseyin Kozluca’yla çalıştım. Altınordu’da Michael Prokopiak diye Amerikalı bir koç vardı, 1967’de Tunus’taki Akdeniz Oyunları’nda bizi üçüncü yaptı. Birden beşe kadar bütün pozisyonlarda oynadım. Nereyi isterlerse oynardım. 30 Aralık 1982’de jübilemi yapıp Fenerbahçe’de bıraktım basketbolu. Bu dönemde oynarken Pertevniyal ve Yıldırımspor takımlarında koçluk yaptım. 27 sene sporculuk hayatım var. Ondan sonra şube başkanlığı, idari menajerlik yaptım. Bu arada rahmetli İsmet Uluğ, Güven Sazak, Fikret abi, Ali Şen, Aziz Yıldırım benim zamanımda başkanlık yaptılar. 2003 senesinde de bütün görevlerimi bıraktım. Gönülden Fenerbahçeliyiz. 30 sene bir kuruş para almadan hizmet yaptım. Spor yaparken iş adamlığını da sürdürdüm. Perşembe Pazarı’nda işyerim vardı.”

Halil Dağlı, basketbolun resmen amatör olarak oynandığı yıllarda, profesyonelliğin hakkını vererek sık sık takım değiştirmişti. Kendisinin özetleyerek anlattığı kulüp kariyerini şöyle ayrıntılandırabiliriz: 1960-64 Fenerbahçe, 1964-66 Muhafızgücü, 1966-67 Altınordu, 1967-68 Fenerbahçe, 1968-69 Altınordu, 1969-70 Kolej, 1970-71 Altınordu, 1971-74 Ankaragücü, 1974-82 Fenerbahçe.






Halil Dağlı’nın milli kariyeri, Genç Milli Takımın 22 Temmuz 1962’de, Selanik’te oynadığı Yunanistan maçıyla başlamış. Bir kez genç milli olduktan sonra Eylül 1963’te, Atina’da düzenlenen ve Ümit Milli Takımıyla katıldığımız Balkan Şampiyonası’nda mücadele etmiş. Dört kez ümit milli olduktan sonra, A milli formayı ilk kez Ekim 1963’te, Polonya’da yapılan Avrupa Şampiyonası’nda giymiş. Toplam 61 kez A milli olan Dağlı, son kez 5 Ekim 1973’te, İspanya’da yapılan Avrupa Şampiyonası’ndaki İsrail maçıyla milli kariyerini noktalamış.



i Ton, Nuri Tan, Aydın Örs, Doğan Hakyemez.
Cem Atabeyoğlu, jübile kitabı için kaleme aldığı yazıda Halil Dağlı’nın sporculuk yaşamını şu satırlarla özetlemişti: “Basketbola Konya’da başlamıştı Halil. Orada Zaferspor ve İstasyonspor takımlarında oynadıktan sonra Fenerbahçe’ye gelmiş ve sarı-lacivert renkler altında parlamıştı. Sonra onu daha birçok forma altında seyretmiştim. Böylece onun basketbol hayatında bir İstanbul – Ankara – İzmir üçgeni oluşmuştu. Fakat bu kadar çok forma değişikliği arasında değişmeyen bir şey de vardı; Halil giydiği her formanın hakkını vermişti potaların altında. Her maçında başarılı olmuş, her maçında takımının en yararlı adamı olmasını başarmıştı.”


