Güray Erdener – Orta Sahanın Ustası

Türk futbol tarihinin en iyi santrhaflarından Fenerbahçeli Naci Erdem’in yeğeniydi. Buna rağmen dayısı, onun Fenerbahçe genç takımı seçmesine katıldığından ancak sahada görünce haberdar olmuştu. Yani torpille değil, bileğinin hakkıyla Fenerbahçe’ye girecek yetenekte bir futbolcuydu Güray Erdener. Futbol hayatını Fenerbahçe’de sürdürse, sarı-lacivertli kulübün tarihine geçebilirdi. Ne var ki, dayısının haksızlık yapılarak Fenerbahçe’den uzaklaştırıldığını düşünüp o da Vefa’ya gitti. Ardından Beşiktaş, Mersin İdman Yurdu ve Adana Demirspor’da oynayarak futbolseverlerin hafızasında güzel izler bıraktı. Kısa süren antrenörlük serüveni ardından, Çınarcık’ta futbol dünyasından uzakta sakin bir yaşam sürdüren Güray Erdener’in anılarını, albümündeki fotoğraflar eşliğinde dinledik. Sözü ona bırakıyoruz.

“12 Kasım 1944 Çanakkale doğumluyum. Benim babam subaydı. Bizim ailede anne ve baba tarafından bir tek İstanbul haricinde doğan benim. Annem bana hamileymiş. Harp zamanları, babam Çanakkale’ye tayin edilmiş. 49 senesinde Mudanya’ya geldik. Ondan sonra bir tayin, Erzurum, Ilıca. Orada ilkokula başladım, 6 yaşında yoktum. Okul bizim evin tam karşısında. Müdür babama, ‘Gelsin birinci sınıfa başlasın,’ demiş. ‘Sonra havalar soğuyunca alırsın.’ Ben okula başladım. Sınıfın en çalışkanı benim. Babam alalım artık deyince, yok demiş müdür gelecek. Sonra babam Karasu Askerlik Şubesi Başkanı oldu, Adapazarı’nda okudum. İlkokulu Elazığ Maden’de bitirdim. Ortaokul, liseyi hep Çankırı’da okudum. Altı sene orada kaldık. Zaten ondan sonra babam emekli oldu.”

“Peki ilk top oynadığın zamanları hatırlıyor musun?” diye sorduğumuzda, “Hatırlamaz olur muyum?” diyerek başlıyor anlatmaya. “Çankırı’da,14-15 yaşındaydım, kulüp takımında oynamaya başladım. İlk önce Esnafspor kuruldu, orada oynadık. Sonra Çankırı Gençlik vardı, orada oynadık. Bu arada lise takımında oynuyoruz. Bizim lisede Selçuk ağabey bizim kaleciydi, Gençlerbirliği kalecisi Selçuk Çakmaklı. Adalette Tezer ağabey vardı, bizim lisedeydi. Subay çocuğu yani orada. Hatta Selçuk ağabey çok ısrar ettiydi Gençlerbirliği’ne gel falan diye. Ama İstanbul tabii bambaşka. Ben lisede okurken Fenerbahçe’nin birçok maçına Çankırı’dan gidiyordum. Trene binip gidiyorum. O gün maçı seyrediyorum. Akşam tekrar trene biniyorum. Ertesi gün Çankırı’ya dönüyorum.”

Çankırı Lisesi takımı, Kasım 1956. Takımın kalecisi, 1959-1972 arasında Gençlerbirliği’nin kalesini koruyan Selçuk Çakmaklı. Onun önündeki küçük çocuk ise Güray Erdener.

Eski kuşaklardan sık sık duyduğumuz, babanın top oynayan çocuğuna kızması, hatta dayak atması talihsizliğini yaşamamış Güray Erdener. Hatta babasından teşvik bile görmüş. “Babam gençliğinde çok iyi topçuymuş. Askeri okulda Baba Hakkı’yla sınıf arkadaşı. Beraber Karagümrük’te oynuyorlar. Ama babam kaçak oynuyor askeri öğrenci olduğu için. Baba Hakkı okuldan ayrılıyor, ondan sonra Beşiktaş’a geçiyor. Babam askerliğe devam ediyor. 2. Dünya Harbi’nde askeri malzemeler gelmiş. Babamın bir çizmesi vardı. O çizmeyi bozdu, bana futbol ayakkabısı yaptırmıştı 57 senelerinde.”

Çankırı Gençlik takımı, Ekim 1959. Güray Erdener üst sırada, soldan dördüncü.

1960 yazında lisenin bitmesiyle birlikte profesyonel futbolculuğa doğru giden süreç de başlamış Güray Erdener için. “Ben 60 senesinde mezun oldum liseden, 16 yaşında yani ve bir tek ben oldum Haziran’da. O da neden? Eskiden liseyi bitirme sınavı oluyordu. 60 ihtilali olmuştu ya, kompozisyon sınavında ihtilalle ilgili bir yazı istediler. Bizde fen ve edebiyat kolunda toplam 80 kişi filan vardı. Bir tek ben Haziran mezunuyum. Babam da emekli oldu. İstanbul’a geldik. Hukuk Fakültesi Dekanı Profesör Naci Şensoy babamın çok iyi arkadaşıydı. İlla ki hukuka gelsin demiş babama.” Böylece Güray Erdener Hukuk Fakültesi’ne kaydolmuş. Burada bir parantez açıp üniversite sınavına girmeden nasıl hukuk okumaya başlamış diye merak edenler için bir açıklama yapalım. O tarihte lise mezunlarının sayısı o kadar az ki, çoğu fakülte lisedeki not ortalamalarına göre öğrenci alıyor. Yüksek bir ortalamayla mezun olanlar rahatça istediği fakülteye girebiliyor. İşte Güray Erdener de bu şekilde Hukuk Fakültesi’ne girmiş. Ancak buradaki macerası sadece bir sene sürmüş. Sene sonundaki sözlü sınav sırasında kendisine yapılan haksızlığa kızıp ayrılmış ve üniversite tahsiline sosyal antropoloji okuyarak devam etmiş.

İstanbul Üniversitesi takımı. Güray Erdener üst sırada, sol başta.


Üniversiteyle birlikte futbol serüveni de başlamış ve Fenerbahçe genç takımına girmiş. Sözlerine, “Naci dayımın haberi yoktu benim Fenerbahçe’ye gittiğimden,” diye başlayarak devam ediyor. “Biz her gün Vefa Stadı’nda top oynuyoruz. Kendi takımımız vardı, minyatür kale gibi, altışar kişilik. Rahmetli Turan abi, Vefanın malzemecisiydi. Hani o zamanlar Turan ayakkabıları yok mu? İşte o Turan abi o zaman malzemeci, bize top verirdi. İşte biz de sahada oynardık. O sırada Nevruz abi rahmetli (Vefa’nın eski futbolcusu Nevruz Güven), Vefa genç takımını çalıştırıyordu. Onlar Avrupa’da ikinci oldular, ama hepsinin yaşları büyüktü, yani 20-21 yaş. O zaman oynuyordu o yaştakiler. Bizde de Arap Çetin falan oynuyordu. Nevruz abi bizi her gün görüyor orada oynarken. ‘Bizim takıma gel,’ dedi. Yok dedim. Fenerbahçe genç takım seçmeleri vardı. Gittim. Allah rahmet eylesin Esat Hoca – Esat Kaner tamam dedi. Yazın Pazar günleri hazırlık maçları yapıyor ya Fenerbahçe, ondan önce genç takım maçı var. Esat Hoca gel oraya dedi. O gün gittim. Naci dayım beni gördü. ‘Hayırdır, senin ne işin var?’ dedi. Dayımın haberi yoktu yani. Maçı oynarken Müslüm Baba görüyor (Fenerbahçe’nin altmışlı yıllardaki ünlü yöneticisi Müslüm Bağcılar). Dal gibiyim ya, uçurtma gibiyim. Kim bu diye sormuş. Demişler ki, Naci’nin yeğeni. Gelsin buraya demiş. Gittim. ‘Sen okuyor musun?’ diye sordu. ‘Üniversiteye başlıyorum,’ dedim. O zamanki parayla 400 lira aylık bağladılar, 100 lira da yol parası. Ağa Camii sokağında çok meşhur bir lokanta vardır. Bana, ‘Her öğlen yemeğini orada yiyeceksin,’ dedi. Hemen onun yanında Bursa kebapçısı vardı. ‘Ben orada yiyeyim,’ dedim. ‘İyi, her gün gideceksin, imza atacaksın,’ dedi.”

Fenerbahçe genç takımı kaptanı Güray Erdener ve Galatasaray genç takımı kaptanı Abdülmetin Kocaoğlu, 1960-61 sezonunda oynanan maçtan önce. İki kaptan birkaç yıl sonra Vefa’da buluşacaklar.

1960-61 sezonunda Fenerbahçe’ye giren genç futbolcu, üç ay genç takımda kaldıktan sonra B takımına alınmış. 1961-62 sezonunda da A takımında oynamaya başlamış. Henüz Bursaspor’un kurulmadığı günlerde, kentin güçlü takımları Acar İdman Yurdu ve Yıldırımspor’la yapılan özel maçlarda ilk kez A takım formasını giymiş ve bir de gol atmış. “61 senesinde Milli takım Almanya’da kamp yaptı. Oradan Norveç ve Rusya’ya gittiler Dünya Kupası elemelerine. O zaman kadro eksik olduğu için Bursa’ya gittik maç yaptık. Adapazarı’na gittik maç yaptık. Edirne’ye gittik maç yaptık.” Hangi mevkide oynadığını sorduğumuzda, “Sağ iç ve sol iç,” diyerek açıklıyor. “O zaman daha 4-3-3 sistemi başlamamıştı, dubluve oynanıyordu (özellikle ellili yıllarda yaygın biçimde oynanan WM sistemi futbolcular arasında dubluve olarak anılıyordu). Sihirli kare derlerdi. Sağ iç, sol iç, sağ haf, sol haf arasında bir kare çizerlerdi.” Peki iki ayağını da kullanabiliyor muydu? “İkisini de kullanırdım. Ben çok güzel çalım atardım. Bir gün Büyük Fikret, ‘Sen bana benziyorsun,’ dedi. Fikret abi gelmiş geçmiş en iyi çalım atan futbolculardandı. Çizgi üstünde çalım atarmış. Bir de o yaşlarda gördüklerimden hep bir şeyler alma yeteneğim vardı. Mesela Türkiye’de kimse göğüs istopu bilmiyordu. Öyle havaya çıkardık, tavuk göğsü derdik hatta ona. Brezilyalılar gelmişti maça. Yabancı oyuncular geldikçe bir şeyler kapıyorsun. Göğüs istopunu en iyi yapan Suat abiydi (Mamat) Türkiye’de.”

Fenerbahçe’nin 1963-64 sezonunda oynadığı bir maçta, Güray Erdener şut çekiyor. Arkada İnönü Stadı’nın yeni yapılmakta olan açık tribün inşaatı görülüyor.
1963-64 sezonunda, İzmit’te Kağıtspor’la özel bir maç oynayan Fenerbahçe on biri. Ayaktakiler: Ali Filibeli, İsmail Alemdaroğlu, Tuncay Becedek, Osman Göktan, Şerafettin, Tamer. Oturanlar: Güray Erdener, Yüksel Gündüz, Ogün Altıparmak, Ergun Öztuna, Semih Tüzün.

1963-64 sezonuna kadar Fenerbahçe’de oynayan Güray Erdener, ertesi sezon Vefa’ya transfer olmuş. Ümit vaat eden bir futbolcu olarak sarı-lacivertli takımda daha uzun yıllar oynaması beklenirken neden o sırada Türkiye İkinci Ligi’ne düşmüş olan Vefa’yı tercih etmiş? “Ayrılmazdım. Ayrılmazdım ama Naci dayıma çok büyük komplo yaptılar. Bu dediğim kişiler futbol oynarken Naci dayımın çantasını taşırlardı. O tip adamlar idareci oldular. Onun kuyusunu kazdılar. Böyle şeylere ben dayanamam. Hilmi abi (Kiremitçi) bir sene önce Vefa’ya gitmişti. Ben Karagümrük’teyim, bütün günlerim orada geçiyordu zaten. Hilmi abi benim yanıma geldi, ‘Vefa’ya gelir misin?’ diye sordu. Ben de Hilmi abiyi çok severim. Tabii hafta içinde aramızda maçlar falan oynuyoruz, iyi anlaşırız. Ve biliyorum ben topu aldığım zaman Hilmi abi nereye gidecek, nerede olacak biliyorum onu. Olur gelirim dedim.”

Vefa 1964-65. Ayaktakiler: Güray Erdener, Haydar Özbağ, Artin İsaoğlu, Turgut Mert, Bekir Psav, Asım Fakabasmaz. Oturanlar: Zeki Temizler, ?, Sümer Yüzer, Hilmi Kiremitçi, Ertuğrul Atilla.

Böylece bir zamanlar Türkiye’nin dördüncü büyük takımı olarak kabul edilen fakat eski yıldızlarının birer birer futbolu bırakmasıyla güç kaybedip İkinci Lig’e düşmüş olan Vefa’nın formasını giymeye başlamış genç futbolcu. Onun katıldığı 1964-65 sezonunda tecrübeli futbolcularla genç oyuncuların karışımından iyi bir takım kuran yeşil-beyazlı ekip, İbrahim Tusder’in antrenörlüğünde zirveye oynamış. Nitekim Bursaspor’la son maça kadar çekişip averajla şampiyon olarak iki yıl aradan sonra Türkiye Birinci Ligi’ne dönmüşler. Döner dönmez de çok tecrübeli bir ismi, Fenerbahçe’de iki şampiyonluk kazanmış Macar hoca İgnace Molnar’ı takımın başına getirmişler. Daha ilk maçta Galatasaray’ı 2-1 yenerek 1965-66 sezonuna sansasyonel bir giriş yapmışlar. “İlk hafta kafadan Galatasaray’ı yendik. Deplasmanda Göztepe’yle berabere kaldık. Döndük geldik, Fenerbahçe’yi de 2-0 yendik. Ardından Beşiktaş’a 3-0 yenildik ama o maçta da iki üç tane gol kaçırdık. Bayağı güzel bir takımımız vardı. Rahmetli Metin Türel, Ergun abi, Candemir abi, Büyük Ahmet, Hilmi abi, bizim Zeki, Bekir – çok iyi bir takımız vardı. Bugün o takım olsun, şu ligde derece yapar. Bir de şöyle bir şey var, o zaman Cumartesi-Pazar oynuyorduk. Oyuncu değişmiyordu hiç. Eskiden sakatlanan futbolcuyu sol açığa atarlardı. Öyle bir maç vardı, Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 1-0 yendiği bir maç. Can abi sakatlandı. Sol açığa aldılar. Bir top geldi, bir vurdu Can abi, gol oldu. Tabii sakat diye kimse onu tutmuyor.”

Vefa ile İstanbulspor’un 16 Mart 1969’da oynadığı lig maçında, bir gol pozisyonu anı. Güray Erdener’in şutunu kaleci Yılmaz Urul çelmiş. İstanbulsporlu savunma oyuncuları Yalçın Saner (solda) ve Bülent Buda dikkatle takip ediyor. Sol arkada Vefa santrforu Zeki Temizler.

Futbol tarihimizin en iyi isimlerinden Suat Mamat’ın son sezonunu Vefa’da geçirmesinde de rolü olmuş Güray Erdener’in: “Suat abiyi Vefa’ya ben transfer ettim. Beşiktaş’la arası bozulunca, ‘Bize gelsene abi,’ dedim, ‘Gelirim,’ dedi. İlk maçta Galatasaray’la oynuyoruz. Santradan gol attı, Yasin bacak arasından yedi. 3-1 yenildik ama Suat abinin ilk maçıydı bizimle ve gol atması güzeldi.” Tecrübeli futbolcunun Vefa’ya geldiğinde 37 yaşında olmasının iyi oynamasına mani olmadığını şu sözlerle açıklıyor: “İyi tekniği olan adam her zaman iş yapar. Bazen durarak oynasa bile faydalı olur. Çok koşan insanlardan daha faydalı olabilir.”

Vefalı futbolcular 1967-68 sezonu ortasında göreve getirilen teknik direktör İbrahim Tusder’le. Soldan sağa: Güray Erdener, umumi kaptan Galip Haktanır, Mustafa Yücel, Suat Mamat, Nedim Güven, Ergin Ümit, Savaş Maloğlu, Candemir Berkman, Ali Yetiştiren, İbrahim Tusder.

Vefa’da beş sezon top koşturan Güray Erdener, yeşil-beyazlı takımda oynadığı dönem boyunca en çok forma giyen futbolculardan biri olmuş. Onun oynadığı yıllarda, 1965-66 sezonu hariç, hep küme düşmeme mücadelesi içinde olmuş yılların kulübü Vefa. Peki bu durumun sebebi kulübün yaşadığı maddi sıkıntılar mıydı? “Zaten maddi durum diye bir şey yoktu. Adana Demirspor ve Mersin hariç oynadığım takımlarda, bu kadar cebinden veren idareci görmedim. Başkan Mansur Şahin, Recep Çavuşoğlu, Atilla Gürün – bunlar hep kendi ceplerinden verirdi. Herkes 300 lira, 500 lira prime oynarken bize maç başına 1000 lira prim veriyorlardı. Beşiktaş’ta bile öyle bir şey yoktu.”

Vefa 1968-69. Ayaktakiler: Bozidar Raduloviç, Zeki Temizler, Fikri Beşiroğlu, Doğan Sel, Yovan Saviç, Güray Erdener. Oturanlar: Bekir Psav, Yılmaz Gökdel, Nedim Güven, Selahattin Alpak, Çetin Noyan.

Milli formayı da Vefa’da oynadığı sırada, Ümit Milli Takımın Ekim 1965’te Romanya’yla yaptığı maçta giymiş. En büyük sorunlarımızdan biri olan liyakatsizliğin milli oyuncuların seçimine de yansımasından şikayetini, “Türkiye’de bu işler biraz ahbap çavuş işi” sözleriyle dile getiriyor. “Kendi takımında oynamayan adamı Ümit Milli Takıma alıyorlardı. Ben genç milli de olamadım. Hep hayıflanırım. 16 yaşında İstanbul Genç Karması’na çağrıldım ama Genç Milli Takıma alınmadım. A Milli Takım da öyle. Ben Beşiktaş’ta iki sene en fazla oynayan oyuncuydum. Milli Takım kadrosundayız. Takımında fazla oynamayan adamlar Milli Takımda oynuyor, biz kenarda bekledik.”

Söz Beşiktaş’tan açılınca 1969-70 sezonunda gittiği siyah-beyazlı takıma transferinin nasıl gerçekleştiğini soruyoruz. “Benim Beşiktaş’a geçmem çok komedi. Son sene Vefa’da oynarken Galatasaray’la anlaştım. Kimseyle konuşmuyorum. Suat abinin (Mamat) kahvesi vardı Hasnun Galip Sokak’ta. Kahveye gittim, oradan çıktım gittim kulübe. Fakat öyle şartlar koydular ki, konuştuğumuz gibi değil. Kusura bakmayın deyip çıktım, yine Suat abinin kahvesine geldim. Herkes merak ediyor, ne oldu diye sordular. Anlaşamadık dedim. O sırada Beşiktaş’ın amigoları da oradaydı. Nereye gidiyoruz demeye kalmadan beni yaka paça bir arabaya attılar ve ikinci başkanın Gümüşsuyu’ndaki işyerine götürdüler. O zaman Göztepeli Nihat’ı da kaçırmışlar. ‘Nihat’la aynı parayı veririz,’ dedi başkan. Ben kabul edince, ‘Seni de Nihat’ın yanına götürelim,’ dedi. ‘Ben subay çocuğuyum, ağzımdan çıkan söz kanundur,’ dedim. O sıralarda Çınarcık’ta pansiyon açmıştık. ‘Ben şimdi Çınarcık’a döneyim, ayın birinde gelir, imzamı atarım,’ dedim.”

Beşiktaşlı futbolcular sahaya çıkıyor. Önden itibaren: Yusuf Tunaoğlu, arkasında Süreyya Özkefe, Güray Erdener, Sabri Dino, Saim Kezer, Davut Şahin, Faruk Karadoğan.

İlk sezonunda Bulgar antrenör Milev takımı çalıştırmış. Ancak başarılı sonuçlar alamayıp takım orta sıralarda kalınca son iki ay Beşiktaş tarihinin önde gelen futbolcularından Recep Adanır hocalığı üstlenmiş. Ligin bitmesine iki hafta kala Fenerbahçe’yi 1-0 yenmeleri bir tür teselli olurken, maçın tek golünü Güray Erdener atmış. “Kulüp olarak taraftara bir şey hediye ediyorsun, Fenerbahçe’yi yeniyorsun. O zaman niye beşinci oldu takım diye sormuyorlar, o günkü maçın sonucuna bakıyorlar.”

Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Güray Erdener, kaleci Datcu’yu geçmiş. Ancak Serkan Acar topa müdahale ederek golü önlüyor.

1970-71 sezonunda Beşiktaş’ın başına Teodorescu gelmiş. Bir önceki sezon Altay’ı çalıştırıp lig üçüncülüğü gibi tarihinin en iyi derecesini sağlamasında önemli rol oynayan Romen hoca için, “Çok iyi bir antrenördü,” diyor Erdener. “Fakat adamın şansına, parasızlıktan hiç transfer yapmadılar. Bir tek Cemil’i aldılar. Solak Cemil vardı, esmer, Konya’dan onu aldılar. Teodorescu aslında kondisyonerdi ama takımı çok iyi çalıştırıyordu. Belki taktik olarak, teknik olarak eksikti ama her futbolcusuna kondisyon veriyordu. İçeride zaten iki tane, üç tane iyi adam olduğu zaman götürürsün işi.”

Beşiktaş 1970-71. Ayaktakiler: Sami Şenol, Faruk Karadoğan, Güvenç Kurtar, Davut Şahin, Sanlı Sarıalioğlu, Zekeriya Alp. Oturanlar: Güray Erdener, Erkan Yanardağ, Kayhan Karakuş, Mehmet Özcan, Şükrü Ulaş.

Beşiktaş’ta iki sezon geçirdikten sonra 1971-72’de Mersin İdman Yurdu’na transfer olmasında da Teodorescu’nun rolü olmuş. ‘Ben Mersin’e gidiyorum, gelir misin?’ diye sordu. ‘Niye gelmeyeyim?’ dedim. İki saatte transfer oldum, kimseyle de konuşmadım.” Ne var ki, başarılı Romen antrenör ilk maçlarda sahaya çıktıktan sonra Türkiye’den ayrılıp yerini Turgay Şeren’e bırakmış. “Daha önce Amerika’ya iltica başvurusu yapmıştı. Kabul edilince Amerika’ya gitti. Yoksa devam edecekti orada. Fakat orada da takıma iyi kondisyon vermişti. Turgay abi geldi, o sene çok eksiğimiz olmasına rağmen bayağı iyi bir yere geldik.”

Mersin İdman Yurdu 1972-73 sezonunda, İstanbul’da bir maçta. Ayaktakiler: Fikret Özdil, Zeki Temizler, Davut Şahin, Cihat Erbil, Akın Aksaçlı, Alp Sümeralp.
Oturanlar: Güray Erdener, Tuncay Mesçi, Erol Durmuşlu, İbrahim Arayıcı, Burhan Çetinkaya. (ayaktakileroturanlar.com)

Mersin’de üç sezon geçiren Erdener, buradaki yöneticilerden övgüyle söz ediyor. “Bizim idareciler çok iyiydi. Karamehmet başkandı. Hepsi bir kere Galatasaray Lisesi mezunuydu. Orada okumayanlar da Tarsus Amerikan Koleji mezunuydu. Hepsi varlıklıydı ama görmüş geçirmiş ailelerin çocuklarıydı.” Buna rağmen Mersin İdman Yurdu 1973-74 sezonunda küme düşünce o da futbolu bırakmaya niyetlenip İstanbul’a dönmüş ve hemen yeni bir transfer teklifi almış. “Tam eve girdim, telefon çaldı. Arayan Milliyet Adana bürosundan bir gazeteci. ‘İhsan abi seninle görüşmek istiyor,’ dedi. Adana Demirspor başkanı İhsan Sabancı. İhsan abiyle biz çok samimiydik, hasta Beşiktaşlıydı. ‘Yarın sabah 10’da seni bekliyor,’ dedi. Gittim Adana’ya ertesi gün. O evde kalmazdı, Erciyes Oteli’nde kalırdı. Otel onlarındı. Bir paket içinde para verdi. ‘Kimseyle para hususunda konuşma. Ben yarın Almanya’ya gidiyorum, geldiğimde paranın tamamını alırsın,’ dedi. Zaten hayatımda hiç para konuşmadım. Onunla da öyle bir diyaloğumuz oldu. Allah rahmet eylesin, çok futbola tutkun birisiydi.”

Adana Demirspor 1974-75. Ayaktakiler: Güray Erdener, İsmail Saçal, Halis Reçber, Eser Özaltındere, Burhan Sürer, Erol Pamuk. Oturanlar: Raşit Karasu, Rasin Gürcan, İsmail Güner, Ahmet Yaşar, Hasan Özden.


Adana Demirspor’da üç yıl top koşturan Güray Erdener 1976-77 sezonu sonunda, Gaziantepspor’la yapılan jübile maçıyla futbolu bırakmış. Bu konudaki üzüntüsünü, “Jübile yaptım ama pişman oldum. Daha en az iki üç sene rahatlıkla oynardım,” sözleriyle dile getiriyor. Jübilesini yaptığı gün spor basınında çıkan yazıların ortak noktası, sahalarımızda ender görülen ölçüde efendi bir futbolcu olması, işini hep büyük bir ciddiyet içinde yapması olmuş. Spor basınının usta kalemi İslam Çupi onu “bir hizmet delikanlısı” olarak nitelendirmiş. Adanalı spor yazarı Bilal Tipi onu, “tekniği ve yumuşak stiliyle orta sahanın ustası ve takımının orkestra şefi” olarak selamlamış. Futbolu bıraktıktan sonra birkaç takımda yaşadığı antrenörlük tecrübesi yöneticilerle yaşadığı derin prensip ayrılıkları sonucu uzun sürmemiş. Takımı şampiyon yapması için garanti isteyen ya da sahaya çıkardığı kadroya karışan yöneticilere daha fazla tahammül edemeyince futbolu bırakıp ticaret hayatına atılmış. Bu alanda da iyi niyetini suistimal edenler yüzünden işleri bozulunca Çınarcık’a yerleşmiş. Uzun yıllardan beri, sahalardaki sakin ve efendi kişiliğini
yansıtan bu huzurlu kentte yaşamını sürdürüyor.

Güray Erdener, Adana Demirspor-Gaziantepspor maçıyla sahalara veda ediyor.
18 Mayıs 1968’de Vefa’nın Göztepe’yi 1-0 yendiği maçta, Güray Erdener’in attığı golü Fotospor dergisi bu manşetle vermişti. Düşmemek için mücadele eden Vefa, sezonun sondan ikinci haftasında bu galibiyetle rahatlamıştı. Foto muhabiri Rıza Pakyüz’ün yakaladığı bu gol, dergide şu satırlarla aktarılıyordu: “Güray sağdan gelen topu alıp, tek başına ceza sahasına dalıp B. Mehmet’in üstüne doğru gidince herkes, ‘Ah niye şut atmadı da topu sürüyor’ diye tam yakınmaya başlamıştı ki, bomba gibi bir sol vole Ali’nin plonjonuna rağmen Göztepe ağlarıyla kucaklaşmıştı.”
6 Aralık 1969’da, Beşiktaş’ın Eskişehirspor’u 3-1 yendiği maçta, Güray Erdener takımının son golünü atıyor.
Ali Hoşfikirer’in 25 Ocak 1976’da yapılan jübile maçında Adana Karması. Ayaktakiler: Necip Erdoğan, İsmail Saçal, Halis Reçber, Ali Hoşfikirer, Eser Özaltındere, Güray Erdener. Oturanlar: Reşit Kaynak, Köksal Mesçi, Rasin Gürcan, İsa Ertürk, Ahmet Yaşar (Tombik Ahmet).

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.