Abdülmetin Kocaoğlu – Vefa’da Oynadı, Beşiktaş’ta Yetiştirdi

1950’lerin İstanbul’u… Şehrin merkezini henüz sur içindeki semtlerin oluşturduğu, Anadolu yakasının henüz yaz sıcaklarında sığınılan bir sayfiye olarak kullanıldığı yıllar. Ve bu yıllarda şehrin sokaklarını, arsalarını, camilerin avlularını top sahası olarak kullanan çocuklar. Kulüplerin futbol okulu, altyapı gibi kavramlarla henüz tanışmadığı o günlerde Bizans sarnıçlarından bozma ‘Çukurbostan’ sahalarından, arsalardan, sokak aralarından nice futbolcu yetişmişti. Bunlardan biri, Galatasaray genç takımında başladığı futbol hayatını onlarca oyuncunun son durak olarak gördüğü Vefa’da sürdüren, sekiz sezon formasını giydiği bu kadim İstanbul kulübünün altmışlı yıllardaki en istikrarlı oyuncularından Abdülmetin Kocaoğlu’ydu. 1942’de İstanbul’un Fatih semtinde, altı çocuğun beşincisi olarak dünyaya gelmişti. Fatih’in ileri gelenlerinden olan babası Kürkçü Han’da çorap imalatı yapıyordu. Zamanın bütün çocukları gibi küçük Abdülmetin’in de ilk top oynadığı saha evinin yakınındaydı.

“Fatih Camiinin hemen yanındaki  Şeyhülislam Hayri Efendi İlkokulu’na gidiyordum. Evimiz de oradaydı. Futbol oynamaya Fatih Camii avlusunda başladım. Okuldan çıkınca çantayı eve bırakıp hemen top oynamaya koştururdum. Okul tatil olduğu zaman sabah sekizden akşam sekize kadar aramızda mahalle maçları yapardık. Top oynamayı o kadar seviyorduk ki yemek filan aklımıza gelmezdi. Bir maç bitiyor, arada hemen abdest alınan musluklara gidip ağzımızı dayayarak su içiyoruz, tekrar öbür maça başlıyoruz. Lastik toplarla oynardık. Avluyu çevreleyen medreseler vardı. Seyirciler onların duvarına dizilip bizi seyrederdi. Bu mahalle maçlarında Fatih parkına yakın bir sokakta oturan Deniz Gökçe de yer alırdı. O kalecilik yapardı. Annesi ve babası tahsilli kişilerdi, bir ayakları Avrupa’daydı. Biz üstümüzde paçavralarla oynarken o futbol ayakkabıları, kaleci eldivenleriyle gelirdi. Bir de Emin diye bir mahalle arkadaşım vardı; sonra benimle beraber Vefa’da oynamıştı, şimdi rahmetli oldu. Onunla rakiptik. Emin bir takım alırdı, ben bir takım alırdım. Ben çok iyi oynardım, o yüzden benim takımım galip gelirdi.”

O yıllarda pek çok futbolcu üst düzey bir kulüp tarafından keşfedilmeden önce amatör kulüplerin formasını terletirken onun ilk durağı Galatasaray genç takımı olmuş:  “Bir kiracımız vardı, bizim maçlarımızı seyrederdi. Doğan Koloğlu yakın arkadaşıymış. Ona hitaben bir kart yazdı. Kartı genç takımı çalıştıran Doğan abiye götürdüğümde, ‘Ali Sami Yen’e antrenmana gel,’ dedi. Böylece 1957 senesinde Fatih’ten Mecidiyeköy’e antrenmanlara gidip gelmeye başladım. O zaman orası şehrin sonu gibiydi. O sırada Sultanahmet Ticaret Lisesi’nin orta kısmına devam ediyordum. İlk idmana çıktığımda çok heyecanlıydım. Doğan Hoca beni sol açığa koymuştu. Avni diye bir kaleci vardı, genç takımın dışında bazen A takımda da oynardı. Ben mahallede arkadaşlarıma, ‘Avni’ye karşı oynadım,’ diye hava atıyordum. Hoca beni idmanlarda beğenince kadroya aldı ve lisans çıkarıldı. Sol açığın dışında orta sahada da oynadım. Takım arkadaşlarım arasında Ergün Acuner, Mesut Şen, Sabri Dino, Uğur Köken gibi sonradan ünlenen isimler vardı. Daha sonra genç takım kaptanlığı da yaptım.”

Abdülmetin Kocaoğlu Galatasaray genç takımına katıldığı günlerde. Arkada görülen futbolcu Ergün Acuner.

Galatasaray genç takımı Ali Sami Yen Stadı’nda bir maça çıkıyor. Başta kaptan Erdoğan, Erdinç, kaleci Sabri Dino ve Abdülmetin Kocaoğlu. Sağ baştan ikinci Ergün Acuner.

Üç yıl boyunca genç takımda oynayarak pişen ve göz dolduran genç Abdülmetin, 1960’ta Galatasaray A takımına alınmış. “Ben genç takımdayken A takımı George Dick çalıştırıyordu. Ardından Gündüz Kılıç menajer, Coşkun Özarı antrenör oldu. Beni A takıma aldılar. Tabii o kadroda ikinci plandaydım. Galatasaray’ın bir de B takımı vardı, orada sürekli olarak oynuyordum. Baba Recep (Adanır), Ali Beratlıgil, Ergun Ercins, Talat, Bahri, Mete, Cengiz Özyalçın, Gençlerbirliği’nden alınan İlhan, Fenerbahçe’den gelen Selçuk, bu takımda yer alan isimler arasındaydı. Baba Gündüz beni özel maçlarda Candemir’in yerine solbekte oynattı. Kademem bayağı iyiydi. Başarılı olunca sezon başı hazırlığı için Bursa Çelik Palas’ta yapılan kamp kadrosuna alındım. Babam başta itiraz eder gibi olsa da sonra razı oldu. Büyük ağabeyim futbola meraklıydı. Ona gazeteleri gösteriyordu. Böylece kampa katıldım. Fakat özel maçlarda oynamama rağmen lig maçlarında oynayamadım. Bir de Stoke City ile yapılan gece maçı vardı, Baba Gündüz beni bu maçın kadrosuna da aldı. Ünlü futbolcu Stanley Mathews’a karşı oynamayı çok istedim ama oyuna giremedim.”

Fenerbahçe genç takımı kaptanı Güray Erdener ve Galatasaray genç takımı kaptanı Abdülmetin Kocaoğlu. İki futbolcunun yolları birkaç yıl sonra Vefa’da kesişecektir.
Galatasaray genç takımı menajerleri Metin Oktay ve yardımcısı Kamil Altan’la beraber. Soldan sağa ayaktakiler: Metin Oktay, Abdülmetin Kocaoğlu, Uğur Köken, Sabri Dino, Güray, Özkan Dallı, Erdoğan, Kamil Altan. Oturanlar: Muharrem, Mesut Şen, Ergun, Erdinç Kırşan, Kenan.

Kendisinin unutamadığı maçlardan biri Ankara’da Gençlerbirliği ile yapılan özel maç olmuş. Palermo’da oynayan Metin Oktay 1961 Kasım ayında milli maç için Türkiye’ye geldiği sırada yapılan bu maçta oynatılmış. Abdülmetin Kocaoğlu da Küçük Metin olarak bu maçta yer almış. Buna rağmen Galatasaray’ın zengin kadrosu içinde fazla forma şansı bulamayınca, genç oyuncunun ikinci durağı Karagümrük olmuş. “Baba Recep, Cengiz Özyalçın, santrhaf Dursun, Özkan Dallı ve bana Karagümrük talip oldu. Böylece 1962-63 sezonunda topluca transfer olduk. O sene Birinci Ligde oynadık ve küme düştük. Ertesi sezon İkinci Ligde Vefa’yla birlikte mücadele ettik.  Galatasaray’dan Karagümrük’e amatör oyuncu olarak gitmiştim ve 500 lira almıştım. O zaman profesyonel takımda yanlış hatırlamıyorsam dört tane amatör oyuncu oynayabiliyordu.”

Karagümrük 1963-64. Soldan sağa ayaktakiler: Ali Rıza Odman, Doğan Boruk, Nedim Yüney, ?, Gökçen Dinçer, Cengiz Özyalçın. Oturanlar: Mazhar Güremek, Sudi Dizer, Kadri Kartal, Sümer Yüzer, Abdülmetin Kocaoğlu.

Karagümrük’te geçen iki sezondan sonra sıradaki kulüp “komşu semtin takımı” diyebileceğimiz, idmanlarını aynı statta yapan Vefa olmuş. “Vefa’ya karşı oynadığımız maçlarda idareciler beni beğenmişler. İki maçta da Vefa’ya gol atmıştım. Bir maçımız Şeref Stadı’ndaydı. Vefa 1-0 galip durumdaydı, benim golümle 1-1 bitti. İkinci yarıdaki maç Mithatpaşa’da oynandı. Ben o maçta sol bektim. Hoca beni ileriye aldı gol atayım diye. Bir ara bir kafa topuna çıktığımda rakiple çarpışınca kafam yarılmış. Başıma sargı sardılar, yine girdim oyuna. Santradan bir top aldım, o zaman herhalde kademe anlayışı da çok sıkı değildi.  Hafları geçtim, ardından bekleri de geçtim, topu süre süre kaleye kadar götürdüm. Kaleci Hakkı’ydı. Topu köşeye bıraktım. O maçı 2-0 kazandık. Ertesi sezon Vefalı idareciler beni hemen Vefa’ya transfer ettiler.”

Böylece 1964-65 sezonunda Vefa’ya geçtiği zaman profesyonel olmuş ve 10 bin liraya mukavele yapmuş. O parayla Fatih’te bir akrabasıyla beraber ortak bir dükkân almış. Aynı sezon şampiyonluk sevincini de yaşamış. “Vefa o sezon yine İkinci Ligde oynuyordu. Antrenör İbrahim Tusder’di. Benimle birlikte Fenerbahçe genç takımından Güray, Beşiktaş genç takımından Zeki, Karagümrük’ten kaleci Sümer geldi. Ligin ilk yarısını Bursa açık ara lider kapadı, biz sondan ikinciydik. Tusder bizimle toplantı yaptı. ‘Şampiyonluğu bırakın, küme düşmeyelim bari,’ dedi. İkinci yarı başladı, biz önümüze geleni yeniyoruz boyuna. Sonunda üst sıralara tırmandık ve şampiyonlukta iddialı duruma geldik.”

1964-65 sezonu, İkinci Ligde Vefa-Sarıyer maçı.

“O sırada Vefa Stadında benim için çok önemli bir maç oynadık Adana Demirspor’la. İlk yarıyı 1-0 önde kapadık. İkinci yarı Demirspor durumu 1-1 yaptı. Maç böyle biterse durumumuz çok kritik bir hale geliyordu, kazanırsak iddiamız devam edecekti. Artık maçın sonları oynanıyordu. Edirnekapı tarafındaki kaleye korner atışı kullandık. Ben bek oynuyordum. Kornere gittim. Hilmi topu ortaladı. Ben ön direkteydim, topa bir dokunmamla gol oldu. Tribünler ayağa kalktı, çocuklar üstüme atladı. Seyircilerden bayılanlar oldu. Maçı 2-1 aldık. O zaman Cumartesi-Pazar üst üste maçlar oynanıyordu. Biz maçlarımızı bitirdik ve 42 puanla tamamladık. Bursaspor’un Şeref Stadı’nda Kasımpaşa ve Beyoğluspor’la maçları vardı ve 40 puana sahipti. Bizim averajımız iyi ama üç puan alırlarsa onlar şampiyon oluyordu. Biz topluca maçları seyretmeye gittik. İlk gün iddiasız Beyoğluspor ummadığımız şekilde 2-1 kazandı. Ertesi gün Bursaspor Kasımpaşa’yı 2-1 yendi ama sonuçta biz averajla şampiyon olduk.”

1964-65 sezonu Türkiye İkinci Ligi şampiyonu Vefa, Mithatpaşa Stadı’nda yapılan kupa töreninde. Soldan sağa ayaktakiler: Antrenör İbrahim Tusder, Erdoğan Gökçen, Abdülmetin Kocaoğlu, federasyon üyesi Tarık Özerengin, Vefa başkanı Salih Binbay, federasyon başkanı Orhan Şeref Apak, Vefa yöneticisi İsmet Artun, Emin Uysal, Hilmi Kiremitçi. Oturanlar: Hakkı Aygün, Güray Erdener, Zeki Temizler, Asım Fakabasmaz, Recep Doğrular, Metin Yılmaztürk, Turgut Mert.
Vefalı futbolcular kupa töreninden sonra, antrenör İbrahim Tusder’i omuzlarına alarak tur atıyorlar.

İstanbul’un tarihi kulüplerinden Vefa, iki yıllık ayrılıktan sonra döndüğü Türkiye Birinci Ligi’nde,  1965-66 sezonuna çok iyi bir giriş yapmış ve önce Galatasaray’ı 2-1, ardından Fenerbahçe’yi 2-0 yenmişti. Galatasaray’dan gelen Ergun Ercins, Candemir Berkman, Ahmet Berman gibi tecrübeli oyunculara ilaveten, ünlü Molnar gibi Türk takımlarını çok iyi tanıyan bir teknik direktörün olması, yeşil-beyazlı takımın iyi bir sezon geçirip ligi orta sıralarda tamamlamasını sağlamıştı.

Vefa’nın 1965-66 kadrosu, antrenör Molnar’la birlikte. (Hayat)

Bu zengin kadro içinde, istikrarlı biçimde hemen hemen tüm maçlarda forma giyen Abdülmetin Kocaoğlu, bu sezonun sonuna doğru askerlik görevine başlamış, lakin futboldan kopmamış. “Görev yapacağım birlik Edremit’teydi. Bir gittim ki beni orada paşalar bekliyor. Gazetelerden okumuşlar, bütün otellere haber bırakmışlar. Futbol hastası bir binbaşımız vardı; otel sahiplerine, ‘Gelince hemen bana getirin,’ diye tembihlemiş. Görev yaptığım birlikte Karagücü takımı vardı. Beni hemen kampa aldılar, eğitim filan yok. Karagücü’ne antrenör yaptılar. Hem takımı çalıştırıyorum hem maçlarda oynuyorum. Asker futbolcuların lig maçlarında oynaması için izin veriliyordu. Vefa kulübü her maçtan önce izin yazısını gönderip beni istiyordu. O sırada ordu milli takımına çağırdılar. Manisa’ya gittim. Vefa’dan Zeki’yle Bekir, Altaylı Ayfer ve Necdet, Beşiktaşlı Yusuf, Fenerbahçeli Ziya Şengül, Ali Filibeli, Feriköylü Rıdvan, Ankaragüçlü Selçuk, Ankara Demirsporlu Yalçın takım arkadaşlarımdı. Antrenörümüz Doğan Andaç’tı. Genelkurmayla sürekli temas halindeydi. Manisa kampı Edremit gibi rahat değildi. Doğan Hoca Cuma gününden herkesin izin kâğıtlarını imzalayıp verirken, ‘Pazartesi mesaide burada olun,’ derdi. Fakat uçakla İzmir’e döndüğümüz için öğlene kadar bizi idare ederdi. Hatta evliliğim de bu sırada gerçekleşti. Doğan Andaç evlenmem için izin verdi.”

Vefa-Ankaragücü maçında Abdülmetin Kocaoğlu’nun uzaktan sert bir şutla Aydın Tohumcu’nun koruduğu kaleye attığı bu gol, haftanın golü seçilmiş.

“O sırada ilginç bir hakemlik maceram oldu. Bir hafta sonu bütün takım arkadaşlarımız maçlarda oynamak üzere gitti, kamp boşaldı. O hafta Vefa’nın maçı yoktu, biz Vefalı üç futbolcu kaldık. Doğan Hoca sert görünümüne rağmen çok babacan bir insandı. ‘Ben görmedim, bilmiyorum, gidin ama pazartesi burada olun,’ dedi. İlk otobüse binip İstanbul’a gittik. Cumartesi günü evin yakınındaki Vefa Stadı’na gittim, Beykoz-Adanaspor İkinci Lig maçı vardı. Stat müdürü arkadaşımdı, odasında sohbet ediyorduk.  Üçüncü hakem o gün maça gelmemiş. Tehir etmemek için beni görünce hakemlik yapmamı istediler. Kaçak olarak geldiğimi unutunca kabul ettim. Orta hakem Zülbahar Sağanak bana taktik vermişti maçtan önce. Diğer hakemler iki yıldız alırken ben üç yıldız aldım. Ertesi gün haber gazetelerde çıktı tabii. Pazartesi uçakla Manisa’ya döndük. Gidince hemen salonda toplanır kahvaltı ederdik. O gün Ankara’dan genelkurmaydan misafir albaylar gelmiş. Ellerinde gazeteler, asker futbolcuların durumunu takip ediyorlar. Arkadaşlarım da gazeteleri okumuş, ‘Vay Aptül, hakem durmuşsun!’ diye bana takılıyorlardı. Doğan Hoca daha gazeteleri okumamış, haberi yoktu. O sırada masasında oturan bir albay beni göstererek gazeteyi verdi. Hocanın kıpkırmızı olduğunu gördüm. Albaylar gittikten sonra beni yanına çağırıp, ‘Sen benim sicilimi mi yakacaksın!’ diye bağırarak sandalyeye sert bir tekme geçirdi. Başçavuşu çağırdı, ‘Al bunu kömürlüğe götür, katıksız hapis!’ diye emir verdi. Doğan Hoca mesai bitince Manisa’nın içindeki evine giderdi. Bulunduğum yerin bir penceresi vardı, ana binayı görüyordu. Akşam beş olunca başçavuşu çağırdığını gördüm. Onunla bir şeyler konuştu ve gitti. Bir süre sonra başçavuş gelip beni çıkardı. Bu olay böylece kapanmıştı.”

(Fotospor)

Gelgelelim, “vukuatları” bitmeyince, ordu takımında askerliğinin sonuna kadar kalamamış Kocaoğlu ve vatani görevini ilk birliğinde tamamlamış. “Ordu milli takımıyla İran’a gittik. Ben yedektim, oyuna girmedim. Oradan dönünce Vefa-Altınordu maçında düşüp sakatlandım. Boynum davul gibi şişmişti. O sırada dünya şampiyonası için Belçika’yla maç yapacaktık, Taksim’de bir otelde kamp yapıyorduk. Sakatlanınca Doğan Hoca eve gitmem için bir gün izin verdi. Ben izin süresini aştım. O gece kamp yöneticisi albayın odaları kontrol edeceği tutmuş. Benim yatakta olmadığımı görünce Edremit’teki birliğime iade ettiler. Fakat ben bu durumdan hoşnuttum. Böylece askerliği Edremit’te bitirdim.”

Ordu milli takımının İran’daki maçından önce İran Şahının kardeşi
oyuncularımızla tanışıyor. Sağdan itibaren Fenerbahçeli Ziya Şengül, Abdülmetin Kocaoğlu, Altaylı Necdet Tunca ve Ali Rıza Şenol, Vefalı Zeki Temizler ve Beykozlu Nihat Akbay.

Askerden döndükten sonra Vefa’da istikrarlı oyununu devam ettirip takımın değişmez elemanlarından biri olmuş, fakat bu başarısı her oyuncunun rüyası olan Milli Takıma seçilmesine yetmemişti. O yıllarda Milli Takıma “üç büyüklerin” dışında bir takımın oyuncusunun girebilmesi çok zordu. Nitekim Şükrü Gülesin, Milliyet gazetesindeki bir yazısında bu duruma değinmişti: “Kendi takımlarında oynamayan, sakat oldukları için tedavi altına alınan bazı futbolcular, sanki kadroya seçenlerin önünde gizli imtihan vermişler gibi kadroya alınmışlardır. Buna karşılık Lig ve Kupa maçlarında form gösterenlerle ilgilenen olmamıştır. Şu anda bir kısmı sakat, bir kısmı formsuz olan adayların yerini dolduracak en az 6 futbolcu bulunmaktadır. Eskişehirsporlu Fethi, Nihat, İsmail, İstanbulsporlu Ender, Vefalı Abdülmetin ilk akla gelen isimlerdir.”

Bursasporlu Ersel Altıparmak’la mücadelede.

Altmışlı yıllarda top koşturan futbolcular bir yandan rakiple, diğer yandan kötü saha şartlarıyla mücadele ediyordu. Aynı dönemde ortak biçimde yakındıkları bir konu da transfer ve sözleşme şartlarıydı; zira transfer yönetmeliği futbolcudan çok kulübün çıkarlarını kollayan bir anlayışı yansıtıyordu. Futbolcuya söz hakkı tanımayan bu durumdan kulüpler fazlasıyla yararlanıyordu. Abdülmetin Kocaoğlu da nasıl bu koşulların mağduru olduğunu şöyle anlatıyor: “Kulüpler oyuncuyla iki sene mukavele yapardı. Süre sonunda kulüp memnunsa bedelini ödeyerek iki sene daha uzatma hakkına sahipti. Benim mukavelem biteceği sırada askere gittim. Mukavelem askerken bitti. O zamanki talimatnameye göre mukavele askerlik yaparken biterse kulübün para vermeden iki yıl uzatma hakkı vardı. Beni isteyen kulüpler olduğu halde Vefa’da iyi oynadığım için teklifleri kabul etmediler. İki yıl böyle kaldım, iki yıl da normal uzatma hakkını kullandı. Böylece Vefa’da dört senem geçti. Ondan sonra zaten ben de kadroya az girmeye başladım. Yeni gelen hocalar beni takımda az oynatmaya başladı. Aslında normaldi, yaşım otuza yaklaşıyordu. O sırada takıma Raşit, Erdinç, Arjantinli Chavez, Montemerani gibi oyuncular gelmişti.”

Vefa’nın 1969-70 kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Bozidar Radulovic, Hayk Küçükyan, Ertuğrul Atilla, Niko Kovi, Abdülmetin Kocaoğlu. Oturanlar: Erdinç Sandalcı, Raşit Karasu, Savaş Maloğlu, Nedim Güven, Bekir Psav, Doğan Sel.
1969-70 sezonunda Vefa-Samsunspor maçı.

Abdülmetin Kocaoğlu’nun yaşı otuza yaklaşırken, memleketimizin en eski kulüplerinden Vefa da Türkiye Birinci Ligi’nde son demlerini yaşıyordu. Bir zamanlar ülkenin dördüncü büyük takımı olarak kabul edilirken, altmışların ortalarında Anadolu’da şehir takımlarının kurulmasıyla birlikte zorlaşan rekabet ortamında, İstanbul’un diğer semt takımları gibi artık ayakta kalmak için mücadele ediyordu. Nitekim tekrar Birinci Lige çıktığı ilk sezondan sonra küme düşmekten hep son haftalarda kurtulmuştu Vefa. Kocaoğlu da o yılların tanığıydı: “İlk sezon iyiydi ama ondan sonraki sezonlar Vefa için hep sıkıntılı geçti, hep küme düşmemeye oynadık. Bir sezon Şekerspor’la, bir başka sezon Gençlerbirliği ile ölüm kalım maçları yaptık. Kaybeden küme düşecekti. Bunları kazandık. Gençlerbirliği maçında son dakikalarda Bekir bir penaltı atıyordu, hepimiz arkamızı döndük, bakamadık. Gol olunca ben sevinçten taklalar attım. O zaman böyle kritik maçlara hep yabancı hakemler gelirdi.”

Vefa 1967-68 sezonunun sondan ikinci maçında Göztepe’yi 1-0 yenerek ligde kalmış. Futbolcular, antrenör Candemir Berkman’ı omuzlarına almış, sevinç turu atıyorlar.
Vefa 1971-72. Soldan sağa ayaktakiler: Abdülmetin Kocaoğlu, Nadir Kanlıca, Doğan Sel, Erdal Özvardar, Fikri Beşiroğlu. Oturanlar: Ertuğrul Atilla, Raşit Karasu, Savaş Maloğlu, Sait Yılmazata, Ömer Güvenç, Erdinç Sandalcı.

Vefa’da toplam sekiz sezon forma giymiş Kocaoğlu. Kendisinin de belirttiği gibi, yaşı ilerlediği ve takıma birçok genç oyuncu geldiği için 1971-72 sezonunda sadece üç lig maçında yer almış. 1972-73 sezonundaysa Türkiye Üçüncü Ligi’nde mücadele eden Rizespor’a transfer olmuş. “Rizespor bana talip olunca gitmeye karar verdim. O zamanın parasıyla 40 bin lira gibi fena sayılmayacak bir meblağa anlaşma yaptık. Buradaki evi kiraya verdim ve ailemle birlikte Rize’ye taşındım. Kulüp denize nazır güzel bir ev tutmuştu. Faruk Özak da o sene Rizespor’da oynuyordu. Oğlum Serkan kulübün maskotu olmuştu. Maçtan önce takımla beraber sahaya çıkıyordu. Bir gün evde kayboldu. Belediye hoparlöründen anons yaptılar. Meğer sinemaya gitmiş, salonun sahibiyle birlikte oturmuş film seyrediyormuş. O yıl Malatyaspor’la çekiştik, fakat az bir puan farkıyla şampiyonluğu kaçırdık. Zor günlerimiz de oldu. Diyarbakır deplasmanında maçımızı oynadıktan sonra bizi silahlarla kovaladılar, otobüsle zor kaçtık. O zaman her yere uçak yoktu, birçok uzak deplasmana otobüsle gidip geliyorduk. Bunun üzerine Rize’den o sene sonunda ayrıldım ve federasyonun açtığı monitör kursuna müracaat ettim. Kursu bitirince bir staj devresi vardı ve bunu Vefa’da tamamladım.”

Rizespor’da oynadığı sezon, oğlu Serkan’la.

Abdülmetin Kocaoğlu’nun staj yaptığı günler, Vefa kulübünün en hüzünlü dönemine denk gelmişti; zira yeşil-beyazlı kulüp 1973-74 sezonunun sonunda bir daha dönmemek üzere Türkiye Birinci Ligi’ne veda ediyordu. Sezon başında teknik direktörlüğe getirilen Yugoslav Paçuka yönetiminde kötü sonuçlar alınınca, yerine daha önce de Vefa’da görev yapan Turgay Şeren gelmişti. Her ikisinin de yardımcılığını yapan Kocaoğlu, bu sezonun ardından B kursunu tamamlamış ve tekrar eski kulübüne dönmüş. “O sırada İkinci Lige düşmüş olan Vefa kulübü beni göreve çağırdı. Takım arkadaşım Fikri’nin hocalığını yaptım. Fakat kulüpte para yok; deplasmana gideceğiz, otobüs parası bulamıyoruz. Rahmetli Altan diye tavukçu bir arkadaşımız vardı, cebinden para verdi otobüsle Rize’ye gittik. Hatta bir maça idareci bile gelmedi, otel parasını bana vermişlerdi. Hem idarecilik, hem antrenörlük yaptım yani. O sene uzun zaman şampiyonlukta iddiamız olmasına rağmen bu sebeplerle yarışta pes ettik.”

Abdülmetin Kocaoğlu’nun antrenör olarak görev yaptığı 1974-75 sezonunda Vefa takımı. (Hayat Spor)

“Bir süre sonra teknik direktör kursuna çağırıldım. Bir ay boyunca kurs sürüyor. Sonunda tez hazırlıyorsun. Tezim kabul edildi ve kurstan mezun oldum. Bundan kısa bir süre sonra bana federasyondan teklif geldi fakat ben kabul etmedim. Sonradan bundan dolayı üzüntü duydum. Adapazarı’nda antrenör kursu olacaktı. Adaylara ders verip sonunda sınava tabi tutacaktım. O zaman gitmek istemedim. Oraya gitsem sonra rahatça Futbol Federasyonu Eğitim Dairesine kadrolu girerdim. Hocalığa devam edip antrenör yetiştirebilirdim. Bu fırsatı tepince Üçüncü Lige çıkmak için mücadele eden Mardinspor’dan teklif geldi. Takım çok zayıftı. Benden oyuncu bulmamı istediler. Buradaki amatör takımlardan oyuncu götürdüm. Otobüsle uzak deplasmanlara gidiyorduk. Beş altı ay sonra iddiamız kalmadı ve döndüm.” 

1976-77 sezonunda Mardinspor’da antrenörlük yaparken, idareci ve futbolcularla birlikte bir yemekte.

Mardin dönüşü 18 yılını vereceği Beşiktaş altyapısındaki günleri başlamış: “Metin Türel o zaman Beşiktaş A takımını çalıştırıyordu, bana genç takımı çalıştırmamı teklif etmişti, onu kabul etmedim. Daha sonra Serpil Hamdi Tüzün altyapı okulunda hocalık yapmamı istedi, böylece orada göreve başladım. 18 senem orada geçti. Orada birkaç hoca görev yapıyorduk. Her sene değişerek minik, yıldız, amatör takımları çalıştırdık. Birçok oyuncu yetiştirdik. İyi takımlarda oynadılar. Fakat şimdi Beşiktaş’ın A takımında alt yapıdan yetişen oyuncu kalmadı. Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra da başka takım çalıştırmadım.”   

Abdülmetin Kocaoğlu, Beşiktaş altyapı okulundaki ilk yıllarında, Serpil Hamdi Tüzün ve Naci Algı ile birlikte.

1996’da Beşiktaş’taki görevinden ayrılan Abdülmetin Kocaoğlu, futbolculuk ve hocalık döneminin yoğun geçen günlerinde fırsat bulamadığı arzusunu gerçekleştirmiş ve eşiyle birlikte sık sık yurt dışı seyahatlere çıkmış. Teknolojik devrimi ıskalayan kuşağının mensupları aksine, bilgisayar ve internet kullanmaya çok kolay alışan Kocaoğlu, halihazırda Facebook üzerinde kurduğu ve birçok futbolseveri bir araya getirdiği “Vefa ve İstanbulspor’u Sevenler Grubu” vasıtasıyla anılarını ve fotoğraflarını dostlarıyla paylaşıyor.

Vefa’nın önde gelen isimleri Metin Ersoy, Ahmet Bildirik (eski başkan) ve Galip Haktanır, 2012 Haziran’ında Abdülmetin Kocaoğlu’nun evinde.

Bu yazının yayınından sonra Abdülmetin abiyle irtibatımız kesilmedi. Hemen her yazımın altına teşvik edici yorumlar yapma inceliğini gösterdi. Görüştüğümüz veya telefonda konuştuğumuzda hep bu yazıları kitap haline getirmemi söylerdi. Önce kalbinde, ardından beyninde yaşadığı ciddi sağlık sorunları yüzünden son yılları sıkıntı içinde geçti ve 16 Eylül 2018’te vefat etti. Onun portresinin de yer aldığı ve basılmasını büyük merakla beklediği “Çamurdaki Yıldızlar” isimli kitabım matbaadan çıktığı gün toprağa verildi.

Abdülmetin Kocaoğlu’nun Albümünden

Sultanahmet Ticaret Lisesi takımı Ali Sami Yen’de. Sağ başta duran Abdülmetin Kocaoğlu’nun önünde duran Ceyhun Güneş de Genç Milli Takım ve Beşiktaş’ta oynamıştı.
İTİA takımı Konya’da, Üniversite ve Yüksek Okullar Şampiyonası’nda.
Fatih mahalle takımı Bahçelievler sahasında.
Galatasaray genç takımı Ali Sami Yen Stadı’nda bir maçta.
Galatasaray ve Beşiktaş B takımları, bir lig maçından önce yaptıkları maçın ardından sahadan çıkıyorlar.
Galatasaraylı futbolcular özel bir maç için gittikleri Bursa’da.
Galatasaray’ın 5 Ağustos 1961’de, Bursa Havagücü ile oynadığı maçın kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Bülent Gürbüz, Cenap Doruk, Samim Uygun, Argun, Niyazi Tamakan, B. Erol Kaynak. Oturanlar: Cengiz Özyalçın, Abdülmetin Kocaoğlu, K. Erol Boralı, Ali Beratlıgil, Selçuk Hergül.
Gündüz Kılıç ve Coşkun Özarı, Galatasaraylı futbolcularla toplantıda.
Karagümrük 1962-63 sezonu öncesinde Gümülcine’de oynadığı bir hazırlık maçında. Soldan sağa ayaktakiler: Recep Adanır, Dursun Baran, Gökçen Dinçer, Zekai Selli, Nedim Yüney, Doğan Sel. Oturanlar: Selahattin Ünlü, Tuncay Demirtaş, Muharrem Domaniçdağ, Aydın Yelken, Abdülmetin Kocaoğlu.
Vefa 1965-66. Soldan sağa ayaktakiler: Erdoğan Ertaul, Metin Türel, Candemir Berkman, Turgut Mert, Abdülmetin Kocaoğlu, Ergun Ercins. Oturanlar: Güray Erdener, Zeki Temizler, Nadim Bayraktutar, Ahmet Berman, Hilmi Kiremitçi. (Hayat)
8 Mayıs 1971’de oynanan Vefa-PTT (2-1) maçında, Abdülmetin Kocaoğlu takımının ilk golünü atıyor.

Cihat Arman Vefa’yı çalıştırdığı günlerde, Abdülmetin Kocaoğlu’nun toto dükkânında kupon dolduruyor.

Vefa 1966-67. Soldan sağa ayaktakiler: Ergun Ercins, Sefer Türker, Fikri Beşiroğlu, Ertuğrul Atilla, Candemir Berkman, Mustafa Yücel, Abdülmetin Kocaoğlu. Oturanlar: Erdoğan Ertaul, İsmail Kurt, Ali Açıkgöz, Güray Erdener.
Vefa takımı bir Bursaspor maçı öncesi Gemlik’te kampta.
Vefa beki Turgut Fenerbahçeli Abdullah Çevrim’le mücadele ederken, Abdülmetin Kocaoğlu onları izliyor.
Beşiktaş-Vefa maçında kaleci Raduloviç, Yusuf Tunaoğlu’nun şutuna mani olamamış. Beşiktaşlı Nihat Yayöz ve Abdülmetin Kocaoğlu golü izliyor.
Vefa’nın 20 Mayıs 1967’de Fenerbahçe’yi 2-0 yenerek ligde kalmayı garantilediği maçın ardından antrenör Basri Dirimlili ile. (Fotospor)
Bir maç öncesi Vefa soyunma odası. Soldan sağa: antrenör Cihat Arman, Savaş Maloğlu, Selahattin Alpak, Abdülmetin Kocaoğlu, Jovan Saviç. Oturan malzemeci Torpil Ahmet.
Rizespor 1972-73 sezonu.
Federasyonun 1976 yazında açtığı futbol okulunda.
Necmi Mutlu ve Abdülmetin Kocaoğlu’nun çalıştırdıkları altyapı takımının şampiyonluk sevinci.

Abdülmetin Kocaoğlu – Vefa’da Oynadı, Beşiktaş’ta Yetiştirdi” üzerine 5 yorum

  1. Yaşım biraz küçük ama 60 yıllık bir tarih okudum çocukluğuma gittim. Vefa yı GS ile aynı ligde oynadığnı atırladım. Bİr de ptt mi vardı ne. Onu unnutmuşum.ellerine sağlık metin hocam. Bize tarih yaşattınız.

    Beğen

mko için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.