Futbol tarihimizin sessiz tanıkları vardır. Bunlar genç yaşta üst düzey takımlarda oynamış, hatta bir kısmı milli formayı da giymiştir. Lakin futbolcuların bugünkü gibi çok yüksek paralar kazanamadığı devirlerde geleceklerini güvence altına almak için sessiz sedasız sahneden çekilip hayat mücadelesine atılmışlardır. Karşıyaka’da parlayan, genç milli takımla dünya şampiyonasına katılan Orhan Erkmen de bu sessiz tanıklardan biri. Karşıyaka’dan önce Fenerbahçe’ye transfer oldu, ardından yıldızları kadrosunda toplayan Karagümrük’e geçti ve genç yaşta futbolu bırakarak iş hayatına atıldı. Uzun süre İstanbul’da çalıştıktan sonra İzmir’e dönen Orhan Erkmen, kendisiyle görüştüğümüz Karşıyaka kulübünde futbolculuk günlerini anlattı.

“18 Şubat 1933 Rodos doğumluyum. Beş yaşındayken İzmir’e geldik. Evimiz Alaybey’deydi. Çocukluğum burada geçti. Asım liglerinde top oynamaya başladım. Benim kulübüm Üçok’tu. Asım ligleri Karşıyaka, Alaybey, Bostanlı gibi semtlerden özellikle gençlerin oynadığı mahalle takımlarının yer aldığı bir ligdi. Karşıyaka kulübünün doğal oyuncu kaynağıydı bu lig. Burada yapılan maçlarda sivrilen gençler takıma alınırdı.”

“Karşıyaka Lisesi’nde okumaya başlayınca okul takımına girdim. Karşıyaka Lisesi takımıyla 1952’de Asım Ligi şampiyonu olduk. Bu takımın birçok oyuncusu Karşıyaka takımına girdi. Ben de 1952-53 sezonundan itibaren Karşıyaka birinci takımına alındım. 1954’te henüz Karşıyaka Lisesi’nde talebeyken Genç Milli Takıma seçildim ve Almanya’da yapılan Dünya Kupasına katıldım.”

1954’te Almanya’da düzenlenen Dünya Gençler Kupasına katılan Genç Milli Takımda geleceğin yıldızları forma giyiyordu. Beşiktaşlı Varol, Adaletli Nihat ve Erol Topoyan, Galatasaraylı Tayyar Cavcav ve Küçük Ali (Soydan), Altaylı Coşkun, gelecekte Fenerbahçe’de parlayacak olan Beylerbeyi’nden Şeref Has ve yine Galatasaray’da parlayacak olan Eskişehir Şekersporlu Ergun Ercins ile Yün Mensucatlı Metin Oktay bu takımda yer alıyordu. Orhan Erkmen de Karşıyaka’dan arkadaşı Erdoğan Gürhan ile birlikte bu kadroya girmişti. Grubunu birinci bitiren takım yarı finalde ev sahibi Batı Almanya’ya, üçüncülük maçında Arjantin’e yenilerek dünya dördüncülüğünü kazanmıştı.


“Karşıyaka Lisesi’ni bitirdikten sonra o zamanki adıyla İzmir Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’na girdim. Bu okul daha sonra İktisadi İdari Bilimler Fakültesi haline geldi. 1956’ya kadar Karşıyaka’da oynadım. Dört sezon Karşıyaka formasıyla İzmir mahalli liginde mücadele ettim. Bu arada birkaç kez İzmir Karmasına seçildim. 1956 yazında Fenerbahçe’ye gittim. Fenerbahçe’nin İzmir’de kaleci Hüsnü diye bir temsilcisi vardı. Yaşça Cihat’tan daha büyüktü. O burada futbolcu seçer, kulübe tavsiye ederdi. Tahir abi bizim başkandı. Bir gün Fenerbahçe’nin menajeri Ahmet Erol ve Hüsnü’yle beraber eve geldiler. ‘Orhan hadi kalk İstanbul’a gidiyoruz,’ dediler. Valide bunu duyunca başladı ağlamaya, ‘Ben sensiz ne yaparım,’ diye. Babamı on yaşımdayken kaybetmiştim. İki kardeştik biz, Atilla benden küçüktü. O da Karşıyaka’da kalecilik yaptı. Valide ikimizi de düşkündü. Gelenlere, ‘Siz şimdi gidin ben bir hafta onu oyalarım,’ dedim. Sonunda annem ikna oldu.”

Aslında o sezon Orhan Erkmen’i gözüne ilk kestiren İstanbul kulübü Fenerbahçe değil Galatasaray olmuş. Bu konuda şunları söylüyor: “Genç Milli Takımla dünya şampiyonasında başarılı olunca A Milli Takım aday kadrosuna çağrılmıştım. Fransa’yla maç yapılacaktı. Aday kadroya katılmak üzere İstanbul’a gittim. O sırada Galatasaray beni istemişti, hatta hazırlık maçını Galatasaray eşofmanıyla izlerken çekilmiş resimlerim gazetelerde çıktı. Galatasaray’da idmana da çıktım fakat Karşıyaka kulübü beni vermedi.”
Böylece Orhan Erkmen 1956-57 sezonunda Ergun Öztuna ile birlikte Fenerbahçeli olmuştu. Bu transferden eline geçeni sorduğumuzda şöyle anlatıyor: “Fener’e gideceğim zaman Tahir abi kulüple 9.000 liraya anlaştı. 6.000 lirasını Karşıyaka aldı, 3.000 lirasını ben aldım. O 6.000 lira Karşıyaka kulübünün altı aylık bütçesiydi o zaman. Bir de hasılatı Karşıyaka’ya kalmak üzere İzmir’de bir maç yapılmıştı.”
Fenerbahçe’de iki sezon geçiren Orhan Erkmen, ilk sezonunda Lefter’li, Can’lı, Naci’li, Basri’li, kaleci Şükrü’lü kadroyla İstanbul Profesyonel Liginde şampiyonluk yaşamış. Galatasaray’la nefes nefese geçen şampiyonluk yarışı ezeli rakibe karşı son maçta elde edilen 3-0’lık galibiyetle neticelenmiş. İlk geldiği zaman kulübün Moda’da tuttuğu eve yerleşmiş. Şükrü ve Basri’yle birlikte beş sene bu evde oturmuş.

1956 yazında Fenerbahçe’ye yeni geldiği sırada takımla birlikte Fransa, Hollanda ve Almanya’ya yapılan Avrupa turnesine katılmış. “Paris’te gece maçı yapmıştık. Plastik topla oynadık maçı. Öyle zor ki o topla oynamak. Vuruyorsun uçuyor, yavaş vuruyorsun gitmiyor. Plastik top, çimen saha ve gece maçı, bunların hiçbirine alışık değildik.” Bunları anlatırken turneye çıkan kafilenin fotoğrafını gösteriyor Orhan Erkmen. Bu dönemdeki yöneticileri sorduğumuzda, Fenerbahçe’de oynadığı sırada başkanlığı DP milletvekili Agâh Erozan’ın yaptığını ama daha çok Ankara’da bulunduğu için işleri Büyük Fikret’in yönettiğini söylüyor.

1957-58 sezonunda da Fenerbahçe formasıyla mücadele etmiş Orhan Erkmen ama takım bu kez Galatasaray’ın ardında ligi ikinci sırada bitirmiş. O sezon unutamadığı maçlardan biri 30 Mart 1958’de Ankara’da Galatasaray ile oynadıkları Başvekil Kupası. O maçı şöyle hatırlıyor: “Maç 1-1 berabere sona erince uzatmaya gidilmedi. Tekrar oynansın diyenler oldu ama sonunda kupanın ortadan ikiye kesilmesine karar verildi. Başbakan Adnan Menderes kupayı takım kaptanları Turgay ve Naci’ye verdi.”

1958-59 sezonunda İstanbul’un yükselişe geçen bir takımında, Karagümrük’te bulmuş kendini Orhan Erkmen: “Karagümrük 1958’de İstanbul Profesyonel Ligine terfi etmişti. O zaman büyük bir transfer hamlesine kalkıştılar. Kadri’yle aynı sezon Karagümrük’e geldik. Başkan İbrahim Sevin İzmirliydi. Burada mensucat fabrikası vardı fakat kendisi İstanbul’da yaşıyordu zira büyük müşterileri hep İstanbul’daydı. Orada da işyeri vardı. Fahri Somer de o zaman kulübün umumi kaptanıydı. Kadri Aytaç o zaman 57.000 lira almıştı ki Türkiye’de rekordu o zaman. Ben de 37.000 lira aldım. O parayla Suadiye’de oturduğum evi almıştım. Suadiye plajına çok yakındı ev. Buraya döneceğim zaman o evi sattım, parasıyla burada iki tane ev aldım. Yani Karagümrük’ten iyi para kazandık o zaman.”

Daha önce Adalet’te birlikte çalışan antrenör Halil Yazıcı ve umumi kaptan Fahri Somer, orada kurdukları yıldızlara dayalı sistemi Karagümrük’te de uygulamışlardı. Galatasaray’dan Kadri Aytaç, Fenerbahçe’den Orhan Erkmen ve Turhan Bayraktutan, Beşiktaş’tan Fahrettin Cansever, Adalet’ten Gökçen Dinçer, Ankara Güneşspor’dan Zekai Selli gibi tecrübeli isimlerin yanı sıra Tarık Kutver ve Aydın Yelken gibi ilk büyük takım tecrübesini yaşayan gençlerle herkesin merakını çeken bir ekip ortaya çıkmıştı. Nitekim Karagümrük 1958-59 sezonunu (ki Profesyonel İstanbul Liginin son sezonuydu) Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ardından üçüncü bitirdi. Burada en dikkat çekici sonuç Beşiktaş’ı 2-0 yenmesiydi. Bu maçı Orhan Erkmen şöyle hatırlıyor: “Beşiktaş’ı yenip lig üçüncüsü olduğumuz maçtan önce ben grip olmuştum. Kadri’nin de koltuğunun altında çıban çıkmış, ameliyat olmuştu. İkimiz de o halde maça çıktık ve üçer yıldız aldık.”

1958-59 sezonu aynı zamanda Orhan Erkmen’in futbolunun zirvesine çıktığı dönem olmuş. Milliyet gazetesinin düzenlediği yarışmada en çok puanı toplayarak ligin yıldız kralı seçilmiş. Milli Lig başladıktan sonra Akşam gazetesinin yaptığı mevkilerinin en iyi oyuncuları tasnifinde de sağ haflar arasında birinciliği almış. Bu vesileyle oynadığı mevkileri sorduğumuz zaman şöyle cevap veriyor: “Asıl mevkim sağ haftı ama iki ayaklı olduğum için sol açık bile oynadım. Yeri geldi, sağ bek ve sol bek de oynadım. Fakat en çok oynadığım mevki sağ haftı.”


Yerel liglerin sona ermesinin hemen ardından başlayan Milli Ligin ilk sezonunda grubunu orta sıralarda bitirmiş Karagümrük (Ligin Şubat’ta başlaması nedeniyle takımlar iki gruba ayrılmıştı). 1959-60 sezonundaysa dikkat çekici sonuçlar almaya devam etmiş. Fenerbahçe’yi ligin ilk yarısında 2-0 yenerken ikinci yarıdaki maçta 3-3 berabere kalmış. Galatasaray’ı 1-0 yenmiş. Milli Ligdeki yolculuğu beş sezon süren Karagümrük 1962-63 sezonunda küme düşerken Orhan Erkmen de futbola nokta koymuş.

“1963’e kadar Karagümrük’te oynadıktan sonra futbolu bıraktım. Yedek subaylığımı yaptım. Tuzla’da öğrenciydim. Kurada Urfa Akçale seyyar jandarma görevini çektim. Kurayı çekince bütün Urfalılar etrafımı sardı memleketine gitmek için. Okul komutanı hasta Fenerbahçeliydi. Beni spor subayı olarak okulda bırakacak dedim. Böylece Tuzla’da tamamladım yedek subaylığımı. Evim Suadiye’de, Bağdat Caddesi’ndeydi. Servisle okula gidip geliyordum. Daha sonra Pirelli şirketine girdim müfettiş olarak ve 25 sene İstanbul’da çalıştım. Daha sonra İzmir’e depo yaptılar, o zaman buraya geldim.”





