Sihirli Macarların Şubat 1956 Türkiye Seyahati

İngiltere milli futbol takımı Wembley’de, Britanya dışındaki ülkelere karşı yaptığı hiçbir maçı kaybetmemişti. Futbolcular 25 Kasım 1953’te Macaristan karşılaşması için sahaya çıkarken hiç kimse bu serinin bozulacağını düşünmüyordu. Fakat Macaristan “asrın maçı” ilan edilen bu karşılaşmayı 6-3 gibi muazzam bir skorla kazandı. O gün İngiltere formasını giyen oyunculardan Jackie Sewell , yıllar sonra bir röportajda bu maçla ilgili şunları söylemişti: “O gün kötü oynadığımızı zannetmiyorum ama onlar harikaydı. Oyunları inanılmazdı. Küçük üçgenler kuruyor, bugün artık herkesin yapmaya çalıştığı verkaçlar yapıyorlardı. O zamanlar bunu kimse bilmezdi, en azından ben kimsenin verkaç yaptığını görmemiştim.” 1

İngiltere ve Macaristan milli takımları Wembley’de sahaya çıkıyor.
Önde kaptanlar Ferenc Puşkaş ve Billy Wright. (dailynewshungary.com)

İngiltere milli takımı, o günlerde yaygın olan WM dizilişiyle oynarken, Macarlar alışılmadık bir dizilişle sahaya çıkmıştı. Teknik direktör Gusztav Sebes, 1970’lerde Hollanda’nın dünyaya tanıttığı total futbolu, daha ismi konmadan yirmi yıl önce oynatıyordu. İngiltere maç boyunca beş şut çekerken Macarlar rakip kaleye tam otuz beş şut göndermişti.  Altı ay sonra Budapeşte’de oynanan rövanş maçı da 7-1 Macarların galibiyetiyle sonuçlandı. Macarların “Altın Takım”, Batılıların “Muhteşem Macarlar” veya “Sihirli Macarlar” adını verdiği Macaristan milli futbol takımı, rakiplerini silindir gibi ezerken, 1950’den itibaren oynadığı maçlarda sadece 1954’teki Dünya Kupası finalini Almanya’ya kaybetmişti.  

Dünya Kupası finalinde yaşadığı şoktan sonra galibiyet serisine devam eden Macaristan milli takımının 1956 Şubat ayında Türkiye ve Orta Doğu’yu kapsayan bir seyahate çıkması  1955 sonlarında yapılan temaslarla gündeme geldi.  Türkiye Futbol Federasyonu’nun 9 Ocak 1956’da yaptığı toplantıda, İstanbul’da biri milli, diğeri temsili olmak üzere iki ve İzmir’de bir temsili maç yapılması kararlaştırıldı. Macarlar Ankara’da da bir temsili maç oynamak için 35.000 lira talep etmiş, bu istek bizim federasyon tarafından kabul edilmişti. Aynı toplantıda milli takımın tek seçiciliğine Eşfak Aykaç getirildi. (Akşam, 10 Ocak 1956.) Bu sonuncusu futbol tarihimiz açısından önem taşıyan bir karardı. “O güne kadar milli takım teknik komite tarafından yönetiliyordu. Komite 4 kişiden oluşuyordu. Milli takıma kimin çağrılacağını komite belirliyordu. Tek seçicinin görevi takımı seçmek ve sahaya çıkacak on biri yapmak, taktik vermekti. Bugünkü teknik direktöre eşdeğer bir görev sayılabilirdi.”2

Hürriyet

Bütün memleket büyük bir heyecanla, dünyaca meşhur futbolcuların gelmesini beklerken, onlardan evvel soğuk hava dalgası geldi ve 28 Ocak’tan itibaren yoğun kar yağışı başladı. Macar kafilesinin Yeşilköy havaalanına indiği 1 Şubat’ta kar yağmaya ara vermiş ve yerini yağmura bırakmıştı. Dünya yıldızları uçaktan indiğinde, aralarında sadece ünlü sağ içleri Kocsis’in olmadığı görülüyordu. Hastalığı dolayısıyla gelemediği söylense de, bizim gazetelerin yazdığına göre disiplinsiz davranışları nedeniyle ekipten çıkarılmıştı. Bu arada kafile gelmeden önce küçük bir kriz yaşanmıştı. İstanbul’da oynanacak maçlar için Macaristan milli takımına 100.000 lira ödenmesi konusunda iki taraf anlaşmış fakat Macarlar yola çıkmak üzereyken bu paranın önceden transfer edilmesini talep etmişti. Federasyon başkanı Hasan Polat, diğer federasyon yetkilileri ve Macaristan sefareti yetkililerin yoğun temasları sonucu bu kriz aşılınca maçın oynanması önünde tek engel olarak kötü hava şartları kaldı. 

Akşam
Macar kafilesinin başkanı teknik direktör Dr. Gustav Sebes (solda),
Hasan Polat ve Eşfak Aykaç ile karşılama esnasında. Sebes aynı
zamanda Macaristan spor bakanı yardımcısı unvanını taşıyordu.

Nitekim hava muhalefeti maçın kararlaştırıldığı gibi 5 Şubat’ta oynanmasına mani oldu. Maçtan iki gün önce bu defa fırtına eşliğinde tekrar başlayan kar yağışı sonucu, İnönü veya o günkü adıyla Mithatpaşa Stadı bazı gazetelere göre 70, bazılarına göre 40 santimlik bir örtüyle kaplanmıştı. Bunun üzerine misafirlerin İzmir’de iki maç yapması, ardından Ankara’daki maçı oynayıp İstanbul’a dönmesi kararlaştırıldı. Macar takımının vapurla Bandırma’ya geçip oradan trenle İzmir’e gitmesi planlandı. Ancak yoğun kar demiryolunu da kapamıştı. Sonunda Macar kafilesi, milli maçı seyretmek amacıyla İstanbul’a gelen İzmirli futbolcular ve Türk milli takımı hep birlikte Kadeş gemisiyle İzmir’e gittiler. Gemideki İzmirli futbolculardan Ergun Öztuna, “Yolcular indiği zaman rıhtımda toplanan herkes Macarların yanına koştu. Bizimkilerle kimse ilgilenmedi,” diye hatırlıyor İzmir’e varışlarını. Aslında futbol meraklıları bizim kafileden sadece İzmirli Metin Oktay’a yakın ilgi göstermiş ve gemiden indiği anda onu omuzlarına almıştı.

Hürriyet
Milliyet
Hürriyet

Kar yüzünden maç ertelenince Macarlar boş durmamak için Spor ve Sergi Sarayı’nda antrenman yapmıştı. Bu antrenman için belediyenin tahsis ettiği otobüs arızalanınca, antrenman dönüşü Macar futbolcular ve halk, otobüsü iterek çalıştırmaya gayret etti ve ortaya bu fotoğraflar çıktı. Alttaki fotoğraftaysa salonda idmana çıkan Puşkaş’ın arkasında imza almak için bekleyen İstanbullular görülüyor.

Hürriyet

İstanbul’un aksine İzmir’de soğuk fakat güneşli bir gün vardı. Günlerden beri dünya yıldızlarının gelmesini merakla bekleyen İzmirli futbolseverler maçlara büyük ilgi göstermişti. Bu yüzden Alsancak Stadı’nın koşu pistine ilave sandalyeler yerleştirilmişti. Böylece 8 Şubat’ta, 10 bini aşkın bir seyirci kitlesi önünde oynanan ilk karşılaşmada Macar misafirler kendilerinden beklenen şovu gerçekleştirerek İzmir Karmasını 8-1 yendi. Puşkaş ilk golü kaydettiğinde maçın henüz 30’uncu saniyesiydi. İzmirli futbolcuların karşılarında dünya çapında şöhretli futbolcuları görünce, bir nevi felç yaşadıkları o tarihte Karşıyaka forması giyen Ergun Öztuna’nın şu sözlerinden anlaşılıyor: “Maç başlamak üzere, santra olacak. Bir baktım sahaya, Puşkaş tam karşımda duruyor; yanında Hidegkuti, Czibor, Bozsik gibi adamlar. O zamanın en ünlü futbolcuları hepsi. İngiltere’ye altı gol atmışlar.”3 Dış temasların bugüne kıyasla son derece az olduğu o günlerde bizim futbolcuların bu ruh hali içinde olması herhalde şaşılacak bir durum değildi. Bu şaşkınlık havası içinde 11’inci dakikada durum 3-0 olmuştu. “İzmir takımı bu üç golden sonra kendine gelir gibi oldu ve bir aralık Macar yarı sahasına geçebildi… Macar kalesine şut atılabileceği fikrini benimseyen İzmirliler akınlarına devam ettiler.”4 Nitekim İzmir Karması, 17’inci dakikada Gönen’in şutuna Macar bekin ayak koyması sonucu kalecinin kontrpiyede kalmasıyla tek golüne kavuştu.  İlk yarı 7-1 bittikten sonra Macarlar kendilerini fazla sıkmadılar ve ikinci yarıda sadece bir gol attılar.

Milliyet
Peşte Karması kaptanı Puşkaş (sağ başta), maçın hakemi Faik Gökay, yan hakemler Hakkı Gürüz (soldaki), Dündar Karakaplan ve İzmir Karması kaptanı Altaylı Bayram Dinsel maçtan önce. (Akşam)
Yeni Asır

İki gün sonra, 10 Şubat’ta yapılan karşılaşmada seyirci sayısı bu kez 15 bin civarındaydı.  Macar misafirler bu maça da hızlı başladılar ve ilk yarıyı 7-0 önde kapadılar. “İlk maçta olduğu gibi bugün de İzmirlilere doyulmayan bir futbol ziyafeti çeken Macarlar bütün oyun müddetince daimi bir takdir topladılar. Maçın ilk devresinde attıkları yedi golden sonra takımlarında tadilat yapmaları hissedilir bir eksiklik yarattı. Bilhassa Puşkaş ve Czibor’un ikinci devrede takımdan çıkarılmaları neticesinde Macar forveti birinci devredeki ahenkli oyununu kaybetti.” Macarlar ahenkli oyunu kaybetse de dört gol daha attılar ve ikinci maçı da 11-0 kazandılar. Böylece şöhretli misafirler İzmir Karmasına iki maçta tam 19 gol atmıştı.

Hürriyet

Macar kafilesi bu maçın ardından uçakla Ankara’ya geçti. 12 Şubat’ta yapılan Ankara Karması-Budapeşte Karması maçında 19 Mayıs Stadı tarihi günlerinden birini yaşadı. Akşam gazetesinin haberine göre maçı 40 bine yakın seyirci izlemişti. Bu rakam her ne kadar abartılı olsa da Ankara’da o güne dek rastlanmayan bir kitlenin bu maça geldiği anlaşılıyor.  Bu maçın ikinci yarısında forma giyen Hacettepeli Oktay Arıca da bunu şu sözleriyle ortaya koyuyor: “Son derece soğuk bir hava olmasına rağmen o kadar çok bilet satılmış ki, 19 Mayıs Stadı’nda sahanın etrafındaki atletizm pistine seyyar tribün koydular. Stadın o zamanki kapasitesi – tam bilmiyorum ama – 15 binse, o buz gibi havada 20 bin seyirci vardı o gün. Benim rahmetli annem babam bile gelmişti. Hiç hayatlarında maça gelmeyenler şu Macarları görelim diye gelmişlerdi.”   Bu maçın önemli bir ayrıntısı, Ordu Futbol Takımında yer alan beş futbolcunun takviye olarak Ankara Karması’nda oynamasıydı. Yine Oktay Arıca anlatıyor: “Eşfak Aykaç Ankara’ya geldi, rahmetli Orhan Şeref’le konuştu. Milli takımda oynatmayı düşündüğü bir iki adamı Ankara Karması’nda oynatmak istediğini söyledi. Takımın kilit noktalarında oynayacak adamlar rakiplerini sahada daha iyi tanısınlar istedi. Beton Mustafa zaten Ankara Karması’nda her zaman vardı. Ali Beratlıgil, Akgün Kaçmaz, Rober Eryol ve Coşkun Özarı bizde oynadı.”6 Güçlendirilmiş Ankara Karması İzmirli futbolculara göre daha dirençli çıktı. Macarlar ilk yarıyı 1-0 galip bitirdi. İkinci yarıda durum 3-0 olduktan sonra toparlanan Ankara karması Rober ve Oktay’la iki gol atmayı başardı. Son dakikada Bozsik bir gol atınca Budapeşte Karması maçı 4-2 kazandı.

Akşam
İstanbul Ekspres
Milliyet

Macar kafilesi Ankara maçından sonra İstanbul’a geçti. Bu arada günlerden beri İstanbul halkını bezdiren soğuk ve karlı hava da şehri terk etmiş, Mithatpaşa Stadı artık futbol oynanacak hale gelmişti. İlk maç 15 Şubat’ta İstanbul Karması ile Peşte Karması arasında oynandı. İstanbul Karması’nda yer alacak oyuncuları Beşiktaş’ın “Arap Sadri” lakaplı ünlü yöneticisi Sadri Usuoğlu seçmişti. Peşte Karması yedek ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıkarken, Puşkaş ve Bozsik sadece ilk yarıda oynadılar. İstanbul Karması’nda da milli maçta yer almayacak olan kaleci Şükrü, Mehmet Ali, Erol, Nazmi, Ercan ve Recep forma giydi. Sonuçta Macarlar çok bariz bir üstünlük kurmasa da maçı 3-1 kazandılar. İstanbul takımının golünü Beşiktaşlı Nazmi Bilge kaydetti.

Nazmi Bilge’nin golü. (Akşam)
İstanbul Karması kalecisi Şükrü Ersoy, Puşkaş’ın bir atağını önlüyor.
Arkadaki futbolcu Mehmet Ali Has.

Nihayet aylardan beri beklenen maçın oynanacağı gün geldi. İzmir ve Ankara’da olduğu gibi İstanbul’da da atletizm pistine seyyar tribün kurulmuştu. Deniz tarafındaki büyük merasim kapısından başlayarak bütün numaralı tribün boyunca uzanan bu portatif tribün, Gazhane tarafındaki kale arkasında son buluyordu. 

İstanbul Ekspres
Hürriyet

Bu tedbire rağmen stadın alabileceği seyirci kapasitesi 25 binin biraz üzerindeydi. Dışarıda kalma tehlikesi yaşamak istemeyen futbol hastaları bir gün öncesinin akşamından  “kamp kurup” geceyi betonların üzerinde yatarak geçirmişti. Bazı sporseverler üst üste iki gün süren bir spor şöleni yaşamıştı. Bunlardan biri o tarihte Darüşşafaka Lisesi öğrencisi olan Alpay Öz’dü: “Hiç unutmuyorum, bizim (Darüşşafaka) bir maçımız vardı Spor Sergi Sarayı’nda. O maçtan sonra kalıp Fenerbahçe-Galatasaray basketbol takımlarının maçını seyretmiştik. Can Bartu o maçta oynamıştı. Ertesi gün de Dolmabahçe’de meşhur Macar milli maçı vardı. Salondan çıkıp aşağı indik. Gece stadın önünde gazeteleri yere serip kaputları üstümüze çekerek yattık. O maçı da seyrettikten sonra döndük okula.”7

İstanbul-Peşte karmaları arasındaki maçı “Beleştepe”den izleyen seyirciler.
Tercüman
İstanbul Ekspres
İstanbul Ekspres

Maçtan önceki gece stadyumun önünde yatanlar sabah erkenden kalkıp bilet kuyruğuna girmişti. Böylece tribünler daha saat 9’da dolmuştu. 

İstanbul Ekspres gazetesi, erken çıkan baskısında, sabah saatlerinde dolan tribünleri ön sayfaya taşımıştı.

Hürriyet
İki takımın kaptanları Turgay ve Puşkaş maç öncesinde. Maçı Yugoslavya’dan gelen hakem üçlüsü idare etmişti. (Top Bir Dünyadır / Ender Ciner koleksiyonu)

İki takım 19 Şubat 1956 Pazar günü, güneşli bir havada sahaya çıktı. Konuk ekip sahaya Farago-Buzanski, Lantoş, Bozsik, Szojka, Kotasz, Toth II, Machos, Tichy, Puşkaş, Czibor tertibiyle çıktı. Türk milli takımıysa WM sistemindeki mevkilerine göre sahada şu şekilde yer aldı: Kaleci Turgay Şeren, sağ bek Ali Beratlıgil, sol bek Ahmet Berman, sağ haf Beton Mustafa Ertan, santrhaf Naci Erdem, sol haf Nusret Ülük, sağ açık İsfendiyar Açıksöz, sağ iç Coşkun Özarı, santrfor Metin Oktay, sol iç Kadri Aytaç, sol açık Lefter Küçükandonyadis. Oyuna çok hırslı ve hızlı başlayan Milli Takım henüz 6. dakikada ilk golüne kavuştu. Bu golü spiker Pertev Tunaseli’nin yıllar sonra bir gazetede, radyoda maç anlatır gibi bir üslupla hazırladığı yazısından okuyalım: “Uzun bir orta. Ali kafaya çıktı. Naci.. bastıramadılar, sol açık yerinden Czibor geliyor. Kaptı, düzeltti. Mustafa gidiyor. Nafile.. altı pasa girdi, çaktı. Turgay, bravo Turgay. Uçtu kurtardı. Tam göğsünde. Muhakkak goldü. Top hâlâ elinde kaptanın. Czibor’un şutunu, hem de gollük şutunu aldı Turgay. … Uzun degaj. Sağ açıkta İsfendiyar var. Önünde Lantoş. İsfendiyar yakaladı topu. İyi stop etti. Lantoş kendinden emin geliyor üzerine, aman. Çaktı çalımı İsfendiyar, rüzgar gibi gidiyor sağ açıktan. Ceza sahasına doğru tek başına gidiyor. Kotasz yetişecek, ceza sahasının köşesinde yakalayacak gibi onu. Birden attı ortasını İsfendiyar. Top penaltı noktasına doğru süzülüyor. Szojka çıkacak kafaya. Geçti üzerinden. Sol iç yerinde Lefter.. çaktı voleyi. Sol köşe.. Golll… Golll… Golll… Farago uçtü fakat top girdi içeriye.”8

Lefter’in sol voleyle attığı ilk gol Macar kalesine girmek üzere.  (Hürriyet)

Macar takımında 31. dakikada Kotasz’ın yerine Çordaş oyuna girdi. Fakat bu değişiklik milli takımımızın temposunu bozmadı ve ikinci gol 41. dakikada geldi. “Lefter, İsfendiyar’la müştereken hücuma geçti. Aldığı topla beraber sağ iç yerinde santrhafı ve sol beki atlattı. 18 pası içinde kaleye giderken Szojka tarafından arkadan tırpanlandı. Bu hareketi hakem penaltıyla tecziye etti (cezalandırdı). Penaltıyı Lefter sağ şütle sol köşeden atarak milli takımımızın ikinci golünü yapmaya muvaffak oldu.”

Lefter’in penaltıdan attığı ikinci gol.
      (Top Bir Dünyadır / Ender Ciner koleksiyonu)

İkinci devreye konuk ekip bir değişiklik daha yaparak başladı. Sağ açık Tichy’nin yerine Hidegkuti oyuna girdi. Fakat daha otuz saniye geçmeden milli takımımız 3-0 öne geçti. Bu golü de “Kaleci” takma adıyla yazan, muhtemelen eski milli takım oyuncusu Nedim Kaleci’nin kaleminden okuyalım: “İsfendiyar’ın ortasına Metin, kaleci Farago ve Szojka’dan evvel yetişerek topa hafifçe dokundu. Top Macar oyuncularının hayret dolu bakışları arasında kale çizgisini geçti ve durdu. 3’üncü golümüz olmuştu. Herkeste bir şaşkınlık peyda oldu. Seyirciler nasıl hareket edeceklerini kestiremiyorlardı. Yanımda oturan birisi sarıldı, şap diye yüzümden öptü.”10

İstanbul Ekspres
Metin’in attığı üçüncü golde top ağlara doğru giderken, iki Macar oyuncunun arkasında Metin’in kafası görülüyor. (Top Bir Dünyadır / Ender Ciner koleksiyonu)

Milli Takım üçüncü golden sonra kendi yarı sahasına çekilse de,  zaman zaman ileri çıkarak yine tehlikeli kontrataklar yapıyordu. Nitekim bunlardan birinde İsfendiyar’ın şutu direkten döndü.  Maç boyunca Puşkaş’a adım attırmayan Mustafa Ertan yorulunca 75. dakikada yerini Saim Tayşengil’e bıraktı. 83. dakikada Czibor’un verdiği pasla Puşkaş yakın mesafeden Macaristan’ın tek golünü kaydetti.  Maçın son dakikasında sol açıktan kayan Lefter üzerine gelen üç rakibi çalımladıktan sonra ortaya gelerek sert bir şut attı. Bu şut az farkla avuta gidince dördüncü bir golden olduk. Bundan az sonra Yugoslav hakem maçın bitiş düdüğünü çalınca ortalık bir anda bayram yerine döndü. Yüzlerce seyirci sahaya girerek futbolcuları omuzlarına aldı.

İstanbul Ekspres
Maçın devre arasında soyunma odasında çekilen bu fotoğraflarda futbolcularımızın ne kadar büyük bir efor sarf ettikleri anlaşılıyor.  (İstanbul Ekspres)

2001 yılında Oygur Yamak’ın yaptığı söyleşide Eşfak Aykaç bu maçla ilgili şunları söylemişti: “Maç ertelenmese idi başka bir kadro ile oynayacaktım. Kadroyu ilan etmiştim. Macarların (İzmir ve Ankara) maçlarını seyrettikten sonra kadroyu değiştirmek zorunda kaldım. On bire aldığım oyuncu da olmuştur, oyundaki görevlerinde değişiklik de yapmışımdır… Oyun planımızı da bütünüyle değiştirdim.” Aykaç değiştirdiği planı şöyle açıklamıştı: “Macar takımının orta sahasında yer alan oyun kurucularını, yani Puşkaş’ı ve Bozsik’i durdurmak, sol taraftaki Czibor’u kontrol altına almaktan ibaretti ana hatlarıyla oyun planımız… Bunu yaparken klasik anlamda forvetin sağ iç mevkiinde oynayan Coşkun’u geri çekerek, orta sahada oyunun tanzimi görevini ona vererek, oyunun ondan başlaması şeklinde düşündüm.” Eşfak Aykaç’ın sözlerinden Coşkun Özarı’nın bu maçın kazanılmasında önemli rol üstlendiği anlaşılıyor. Bir diğer unsurun, rakibin en önemli silahı Puşkaş’ı etkisiz hale getiren Beton Mustafa olduğunu şu sözlerle belirtiyor tek seçici: “Görevini eksiksiz yaptı. O kadar başarılı ve aman vermeyen bir markaj yaptı ki, Puşkaş sıfır oldu, hiçbir şey yapamadı. 10 dakika kala tükendi çocuk, ‘Beni çıkar,’ dedi. Yerine Saim’i aldım.”11

Akşam
Milliyet

Ertesi gün bütün gazeteler doğal olarak takımımıza övgüler yağdırmıştı. Spor yazarları maçla ilgili analizlerinde oyun planını onaylayan yorumlar yapmıştı. Örneğin Samim Var şöyle yazmıştı: “Macar takımını ve bilhassa defansını dün felce uğratıp şaşkına çeviren sol açığımız Lefter’di. Lefter iki ayağıyla yaptığı çalımlarla rakip müdafileri allak bullak etti. Lefter’den sonra pek gözükmeyen çalışkan oyunuyla Kadri ve müthiş sürüşler yapan İsfendiyar’ın takımımızın galibiyetindeki rolleri pek büyüktü. Takımın görünmeyen en muvaffak oyuncularından biri de sağ iç oynayan, fakat daima geride dördüncü haf gibi boş sahada çalışan Coşkun’du.”12 Necdet Erdem de şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Takımımızın seyyal, futbolu bilen ve fırsatçı dört forla atak yaparak Macarları sıkıştırması çok faydalı netice verdi. Bilhassa Lefter, Kadri ve İsfendiyar, hatta bazen Metin dahi geri hatlara kadar gelerek top çıkarmaları ile topyekun maça girdiler. Müdafaa hattı üç bek ve üç haf olarak çalışarak hücum eden Macar forlarından bir fazla oyuncu bulundurarak muvaffak oldular. Müdafaa oyuncularımız kalemizin önünde tehlikeli mıntakada kesif baraj kurarak ve Mustafa’nın daimi olarak Puşkaş’ı kovalaması, Macar forlarına fırsat vermedi. … Coşkun hem müdafaaya yardım etti, hem de ileri haf oynayan Bozsik’i kontrolü altında tutarak faydalı oldu.”13  Doğan Koloğlu’nun yorumu şöyleydi: “Rakiplerimizin pasları her zaman istedikleri yere gidemeden kesildi. Pas vermelerinde isabetsizlik vardı. İyi kombinezonları pek az yaptılar. Ve forvetleri Türk müdafaasında gedikler açamadılar, boşluklar yaratamadılar. Milli takımımız ise sağ iç Coşkun’u tamamiyle geriye çekerek iki kademeli bir müdafaa hattı kurdu. Üç bek ve üç haf olarak oynadı. Forvette ise dört elemandan üçü Kadri, Lefter ve İsfendiyar hem müdafaaya zaman zaman yardım ettiler hem de atak yaparak Metin’le beraber, delici ve şaşırtıcı bir taktikle rakip müdafaayı bastırdılar.”14

Maçtan sonraki günlerde bütün memleket zafer sarhoşluğu içindeyken, Macarların sürekli maç oynayarak yoruldukları ve Milli Takımın bu sayede galip geldiğini ileri süren “çatlak” sesler de çıkıyordu. Eşfak Aykaç da alçak gönüllülük gösterip, yıllar sonra bu konuda şöyle konuşmuştu: “İlk maçın ertelenmesi bize büyük bir talih getirmiştir. O güne kadar  Macar milli takımını hayal ediyorduk ama bilmiyorduk. Şimdi bir fırsat çıkmıştı onların ne olduğunu anlamak için. Macar takımının oynadığı tüm maçları izlemek şansına sahip oldum.” Fakat Aykaç yine de galibiyette en büyük payı, yerlerinin doldurulamadığını ifade ettiği yıldızlarına veriyordu: “Çok iyi oyunculara sahip olmamız ve onların çok iyi oynamasıdır bu zaferin asıl etkeni, ondan sonra diğer etkenler gelir.”15 Ankara Karması’nda Macarlara karşı oynadıktan sonra İstanbul’daki maçı tribünden izleyen Oktay Arıca bu konuda şunları söylüyor: “İstanbul’daki maçta bizim takım çok güzel oynadı. Allah bin kere rahmet eylesin, Lefter – bana göre ne Pele, ne Maradona – dünyanın bir numaralı futbolcusudur.  Lefter o gün bir futbol oynadı, sağ bekleri Buzanski’yi – ki müthiş bir oyuncuydu – haşat etti! Bir penaltı, bir vole çaktı şahane. Beton Mustafa müthiş oynadı. Ben maçtan sonra ite kaka soyunma odasının önüne kadar geldim. Mustafa Ertan’ın ağzından köpükler çıkıyordu! Öyle müthiş bir mücadele yapmış. O maçı kazanmamızı sağlayan iki unsur vardı: Ankara maçından sonra kazanılan manevi güç ve bizim Milli Takım. Şimdi o ruh kalmadı ama Vatan-Millet-Sakarya denilen ruh o gün tam anlamıyla oldu. Fakat bizim takım da muazzam bir takımdı. O zamanın futbolcularını bir düşünsene, dünyada yok şimdi öyle futbolcular. Turgay gibi bir kaleci gösterebilir misin şimdi bana?”16 Tevfik Ünsi de takım oyununa vurgu yapıyor: “Öyle bir oyun ortaya koyduk ki, takımımızın 11 oyuncusu bir makinenin ayrı ayrı 11 çarkı gibi çalıştılar. Başarı ne şunun ne bunun, 11 oyuncunun, milli takım ruhuyla oynayan ‘bir takımın’ zaferidir. Her oyuncu belki hayatının, milli takım da tarihinin en iyi oyununu çıkardı.”17

Ali Beratlıgil (2), Naci Erdem ve arkasında Turgay Şeren, topu uzaklaştırma gayreti içinde. Arka planda, tribünlerin altındaki duhuliyenin de tıklım tıklım dolu olduğu görülüyor.
(Top Bir Dünyadır / Ender Ciner koleksiyonu)
19 Şubat 1956, İstanbul Mithatpaşa Stadı. Macaristan maçının ilk on biri. Soldan sağa: Kadri Aytaç, İsfendiyar Açıksöz, Metin Oktay, Lefter Küçükandonyadis, Mustafa Ertan, Coşkun Özarı, Ahmet Berman, Ali Beratlıgil, Naci Erdem, Nusret Ülük, Turgay Şeren.

Eşfak Aykaç ve sahada mücadele eden on iki futbolcu dışında, bu başarıda payı olan bir isimden daha bahsetmek gerektiği kanaatindeyiz. Milli takımın antrenörü olan İtalyan Giovanni Verglian, ilk maçın ertelendiği sıralarda Şeref Stadı’nda Milli Takıma antrenman yaptırmasıyla gazetelerde haber olmuş. Günümüzün kriterleriyle Eşfak Aykaç’ın teknik direktör, Verglian’ın yardımcı antrenör olduğu düşünülebilir. Lakin maçın oynandığı 1955-56 sezonunda Vefa’yı da çalıştıran İtalyan hocanın maç taktiğinin belirlenmesinde katkı sahibi olduğu, o sırada Vefa forması giyen oyuncusu Doğan Koloğlu’nun şu satırlarından anlaşılıyor:  “Türk milli takımı gerek ferden ve gerekse takım oyunu ile taktik bakımından herkesi tatmin etti. Takımın tatbik ettiği oyun tarzı, Giovanni’nin Vefa’ya mal etmek istediği sistemdi. Bilhassa üstün rakipler karşısında müdafaada emin ve gediksiz, forvetteyse ani baskınlarla netice almaya giden bu oyun tarzını milli takımımız adeta kusursuzca tatbik etmiştir. Takım halinde müdafaa ve forvette bıktırıcı bir takip ve usandırıcı bir yapışkanlıkla rakip oyuncuları yıldırmaları, tükenmez bir enerjiyle oynamaları bilhassa takdire layıktır.”18

Giovanni Verglian ve Eşfak Aykaç (şapkalı). (Hürriyet)

Maçtan sonra çıkan haberlere göre yabancı basın büyük bir şaşkınlık yaşamış, skora inanamayan yabancı gazeteciler bizim gazeteleri defalarca arayarak sonucu teyit ettirmişti. Maçtan sonra futbolcularımıza 1000’er lira prim verildi. Daha sonra topluca Ankara’ya giden ekip, devrin başbakanı Menderes ve cumhurbaşkanı Bayar tarafından kabul edildi. Menderes futbolculara birer kol saati hediye etti. Dönüşte de İstanbul valisi ve belediye başkanı Fahrettin Kerim Gökay futbolculara şehrin rozetini taktı. 

Federasyon üyesi, eski milli futbolcu Hasan Ekin (sağ başta oturan) futbolcuların primlerini dağıtıyor. (Hürriyet)
Tercüman

Macar misafirler ise Türkiye’deki son maçlarını 21 Şubat’ta ordu karmasıyla oynadılar. Hasılatı, bir süre önce yüzde 90’ı yanan Gerze kasabasındaki felaketzedelere bırakılacak olan maç tamamen gösteri mahiyetindeydi. Maçın ikinci devresinde Burhan Sargın ve Coşkun Özarı Macarların takımında oynarken, Machos ve Hidegkuti Türk ordu karmasında yer aldılar. Konuk kafile ertesi gün Lübnan ve Suriye’de maçlar yapmak üzere yola çıkarken geriye altmış küsur yıldır konuşmakta olduğumuz hoş anıları bıraktı.

Ordu karması maçının ikinci yarısında aynı takımda oynayan Coşkun Özarı ve Puşkaş, bir korner atışını paslaşarak kullanıyorlar.
                  (Hürriyet)

1http://www.bbc.co.uk/blogs/jonathanstevenson/2010/08/when_the_magical_magyars_illum.html

2 Oygur Yamak – Milli Takım: Futbolda Türkiye’nin Takımı, Sinerji Yayınları, 2002. S. 195.

 3  Ergun Öztuna ile 15 Mart 2013’te yapılan görüşmeden.

 4  Akşam, 9 Şubat 1956.

 5  Milliyet, 11 Şubat 1956.

 6   Oktay Arıca ile 10 Şubat 2016’da yapılan görüşmeden.

 7   Alpay Öz ile 10 Aralık 2014’te yapılan görüşmeden.

 8   Yeni İstanbul, 2 Ekim 1968.

 9   Akşam, 20 Şubat 1956.

10  Akşam, 20 Şubat 1956.

11  Oygur Yamak – Milli Takım: Futbolda Türkiye’nin Takımı, s. 197.

12  Hürriyet, 20 Şubat 1956.

13  Akşam, 20 Şubat 1956.

14  Milliyet, 20 Şubat 1956.

15 Oygur Yamak, s. 197.

16  Oktay Arıca ile görüşmeden.

17  Tercüman, 20 Şubat 1956.

18  Milliyet, 20 Şubat 1956.

Sihirli Macarların Şubat 1956 Türkiye Seyahati” üzerine 2 yorum

  1. Merhaba blogunuzu google'dan tesadüfen buldum.Sizden bir isteğim vardı?Metin Oktay zamanında maç başlamadan yazı tura atışında kullanılan paranın resmi var mı?Rahmetlinin bu yazı tura hakkında ki söylediği cümleyi birileri ti ye aldı onun için arıyorum..Şimdiden tşklr

    Beğen

  2. Bu maç oynandığı günü hatırlıyorum. Ankara’da Mamak semtinde eski Ankaragüçlü futbolcu olan baba cici Necdet ile radyomuzdan dinlerken çok heyecanlandık her golden sonra birbirimize sarılıp tezahürat yapıyorduk. Hiç unutamadığım ertesi gün Hürriyet gazetesinde Beton Mustafa için yazılan bir şiirdi
    Ey şanlı üsteğmenim
    Ey Mustafa,Mustafa
    Bir daha isbat ettik
    Bize tutulmaz kafa.
    Dünyalara ün salmış
    Bir akıncı albayı,
    Çekerek bi tarafa,
    Puskaş’ı koydun rafa.
    Bu şiiri hiç unutamadım.

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.