Hakkı Olaç: İzmir’in Unutulan Futbolcusu

Futbol tarihimizde, İzmir’de yetişen ve oynadıkları kulüplerin simgesi olmuş futbolcular denince akla üç isim gelir: Vahap Özaltay, Sait Altınordu ve Fuat Göztepe. Oysa, onların oynadığı dönemde ismi anılması gereken  bir İzmirli futbolcu da Hakkı Olaç’tır. Onun talihsizliği, kuruluşundan itibaren  uzun yıllar Göztepe’de oynamasına rağmen,  daha sonra futbol hayatını İstanbul’da sürdürmesi olmuştur. İstanbul kulüplerinde oynadığı dönemde İzmirli Hakkı olarak tanınmış, futbolu bıraktıktan sonra bile uzun yıllar bu isimle anılmıştır. Ancak bu süreç, onun İzmir futbol tarihindeki önemli yerinin unutulmasına yol açmıştır. Siyaset ve bürokrasinin spora müdahalesiyle kurulan iki takım – Güneş ve Doğanspor’da kısa sürelerle forma giymesi de Türk spor tarihi açısından ilginç bir nottur. Hakkı Olaç hakkında hatırlanması gereken bir diğer husus, onun resmî açıdan Göztepe’nin ilk milli futbolcusu olmasıdır. Bunun detayına girmeden önce, İzmirli Hakkı’nın çocukluk yıllarından ve futbola nasıl başladığından bahsedelim.

İbrahim Hakkı, 1911’de İzmir’in Güzelyalı semtinde, dört çocuğun ikincisi olarak dünyaya geldi. Çocukluğu o zamanlar Kokaryalı adıyla anılan bu semtte geçti. Çok çeşitli etnik toplulukların bir arada yaşadığı o sakin yıllarda, mahallede Türk ve Rum arkadaşlarıyla birlikte oynuyordu. Bu huzurlu ortam, İzmir’in Yunan askerleri tarafından işgaliyle son bulduğunda Hakkı daha sekiz yaşındaydı. Tramvay şirketinde ikinci müdür olan babası, ilk şokun atlatılması ardından ortaya çıkan direniş hareketinin önemli unsurları arasında yer aldı. Şehirden temin ettiği çaput, un, şeker gibi temel gıda ve ihtiyaç maddelerini gizlice muharip güçlere teslim ediyordu. Milli Mücadele bittiği zaman, bu hizmetlerinden ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. İzmir’in kurtuluşu ve ardından cumhuriyetin kurulduğu sıralarda ilkokulu bitiren küçük Hakkı, 1925’te yani 14 yaşındayken Mithatpaşa’daki Sanat Okulu’na girdi ve soğuk demir ustası olarak yetişmeye başladı.

Mithatpaşa Sanat Okulu’nda soğuk demir atölyesi. Önde soldaki talebe İbrahim Hakkı.

Hakkı’nın Sanat Okulu’na girmesi, gelecekteki hayatını da belirledi diyebiliriz. Zira okuldaki öğretmenlerin bir kısmı futbola çok meraklıydı ve bunların bazıları da Altay’da oynuyordu. Okulun bahçesinde yaptıkları maçlarda iyi futboluyla dikkati çeken gencecik Hakkı’yı da oynatıyorlardı. Hatta onu Altay’ın çeşitli kasabalarda yaptığı maçlara da götürmüşlerdi. 1925 senesi ortalarında, bir maç için Aydın’a yapılan seyahat sırasında çıkan bir ihtilaf sonucu Altay’dan ayrılıp Göztepe kulübünü kuranlar arasında bu öğretmenler de vardı. Doğal olarak Hakkı da henüz 14 yaşında Göztepe kulübüne katılanlar arasında yer aldı. Koşmayı seven Hakkı, bir yandan futbol oynarken diğer yandan atletizm yarışlarına da katılıyordu. Sanat Okulu’nda Abbas isimli bir arkadaşı vardı. O da Hakkı gibi Göztepe takımında oynuyordu. Bu arkadaşı, altmışlı yıllarda Göztepe takımına birçok genç futbolcuyu kazandırmasıyla tanınacak olan Abbas Göçmen’di (Gerçek ismi Abbas Çamayar olmakla birlikte, yaygın biçimde Abbas Göçmen olarak tanındığından biz de yazıda bu şeklini kullanacağız).

Göztepe’nin tahminen üçüncü (genç) takımı, sene 1925.

Göztepe formasıyla çekilen ilk fotoğrafına baktığımızda, genç Hakkı’nın kulübün kurulduğu sene üçüncü takımda oynadığını tahmin ediyoruz. Birinci takımda, resmî bir maçta oynadığını gösteren ilk kayıt 1928 Ocak ayında Altay’la oynanan lig maçına ait. O yılların statik denebilecek futbol anlayışı içinde kabiliyetiyle ön plana çıkan genç Hakkı sağ iç, sol iç, sağ haf, sol haf ve santrfor mevkilerinde başarıyla görev yaptı. Fakat en başarılı olduğu ve en çok forma giydiği yer santrhaf mevkii oldu. Bunda muhtemelen güçlü fiziğinin de etkisi vardı. Onun futbol oynadığı yılların tanığı olan Bülent Eken’in ifadesiyle, kendi oynadığı kadar takımı da oynatan bir futbolcuydu. Göztepe’de çok başarılı olunca, İzmir muhtelitine (karmasına) seçildi. O yıllarda bütün ülkeyi kapsayan bir lig olmadığı için İstanbul, Ankara ve İzmir muhtelitlerinin özellikle Cumhuriyet Bayramlarında aralarında yaptıkları maçlar, günümüzdeki derbi müsabakaları gibi büyük bir heyecanla izleniyordu.

Göztepe’nin 1928 senesinden iki kadrosu. Üstteki fotoğraf muhtemelen genç takıma ait.

İzmir muhtelitinin yaptığı maçlarda da başarılı olan Hakkı’nın İstanbul kulüplerinin dikkatini çekmesi fazla uzun sürmedi. 1935 yılı başlarında Fenerbahçe’de oynamak üzere İstanbul’a gitti. Ancak o zamanki yönetmeliğe göre mıntıka değiştirenler üç ay resmî müsabakalarda oynayamıyordu. O yüzden sadece özel maçlarda oynadı. Fakat oyuncular arasında bazı gruplaşmalar olması yüzünden Fenerbahçe’deki ortam hoşuna gitmemişti. Böylece üç aylık sürenin dolmasını beklemeden İzmir’e döndü. Döner dönmez de Göztepe’nin lider durumdaki Altınordu ile yaptığı maça çıktı. Göztepe bu maçı 4-1 kazandı. Hakkı’nın takımına dönmesinin yaptığı olumlu etkiyi, zamanın popüler spor dergisi Top’ta İzmir maçlarını yazan Mehmet Ali Oral şu sözlerle ortaya koymuştu: “Göztepe merkez muavinleri Hakkı’yı tekrar getirtmekle bu galibiyeti hak etmiştir. Çünkü bütün maç esnasında Hakkı’nın oyunu ve takımın maneviyatı üzerinde yaptığı müsbet tesir kendisini göstermiştir. Hakkı’sız bir Göztepe’ye beşincilikten fazla bir dereceyi kimse vermiyordu.”

İzmir Muhteliti (Karması) takımında, Hakkı Olaç soldan yedinci sırada. Yanında (sekizinci) Sait Altınordu var.

Hakkı Olaç’ın kısa süren İstanbul macerasının ardından, ertesi sezon milli takım yolu da açılmıştı. O yıllarda İstanbullu futbolcuların tekelinde sayılabilecek A milli takım formasını başka şehirlerden bir futbolcunun giymesi nadir rastlanılan bir olaydı. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarına katılacak milli takımı tespit etmek için Haziran ayında, üç şehir karması arasında maçlar yapıldı. Top dergisine görüşlerini bildiren Ankara futbol heyeti reisi Orhan Şeref Bey, Hakkı için şunları söylemişti: “Haf hattı için merkezde iki eleman var, İzmirli Hakkı ile Ankaralı Semih. İlk oyunda Hakkı’nın üç İzmir ortası (Sait-Vahap-Fuat) arkasında oynadığı oyun çok muvaffakiyetlidir. Merkez muavine (santrhaf) onu koyarım.” Nitekim Yusuf Ziya, Zeki Rıza, Ulvi Yenal gibi isimlerden oluşan teknik komite de aynı şekilde düşünüyordu ki, Olimpiyatlara hazırlık amacıyla 12 Temmuz 1936’da İstanbul’da Yugoslavya ile yapılan maçta santrhaf görevini İzmirli Hakkı’ya verdi. Yugoslavya ile 3-3 berabere kaldığımız maçta A milli takım şu tertiple sahaya çıkmıştı: Cihat Arman (Gençlerbirliği) – Yaşar Alpaslan (FB), Hüsnü Savman (BJK) – Mehmet Reşat Nayır (FB), Hakkı Olaç (Göztepe), İbrahim Tusder (Güneş) – Niyazi Sel (FB), Sait Altınordu (AO), Gündüz Kılıç (GS), Şeref Görkey (BJK), Fikret Arıcan (FB). Hakkı Olaç yıllar sonra çocuklarına anılarını anlatırken, milli maçta oynayacak olmaktan duyduğu heyecanı, “Yugoslavya maçından önceki gece milli formalar bize teslim edilmişti, gece ona sarılarak yatıp uyudum,” sözleriyle ifade etmişti.

1936’da oynanan Yugoslavya maçının kadrosu. Hakkı Olaç, soldan ikinci futbolcu.
Futbolcularımız Taksim Stadı’nda milli marşları dinliyor. Soldan sağa: Gündüz Kılıç, Şeref Görkey, Hakkı Olaç, Hüsnü Savman, Yaşar Alpaslan.

Aslında Hakkı Olaç ilk uluslararası karşılaşmasına bu tarihten yaklaşık bir yıl önce, 1935 Ekim’inde, İzmir Halkevi takımının Rus Muhteliti (karması) ile İzmir’de yaptığı iki maçta forma giyerek çıkmıştı. Göztepe kulübünün simgesi olan Fuat Göztepe de ilk kez Ekim 1932’de Halkevleri Muhteliti formasıyla Rus Muhteliti’ne karşı oynamıştı. Fakat Sovyetler Birliği o tarihte FIFA üyesi olmadığı için, bu karşılaşmalar resmen milli maç olarak kabul edilmiyordu ve takımlarımız da bu nedenle Halkevleri ve Darülfünun Muhteliti adıyla maçlar yapıyordu. Fuat Göztepe, zamanının en iyi ve teknik oyuncularından biri olmasına rağmen, İstanbullu futbolcuların tekelini kırıp A milli formayı giyememişti. Bu bakımdan Hakkı Olaç’ı Göztepe’nin ilk milli futbolcusu olarak tanımlayabiliriz.  

İzmir Halkevi takımı sahaya çıkıyor. Başta Fuat Göztepe, Sait Altınordu ve Hakkı Olaç.
İzmir Halkevi ve Rus Muhteliti takımları, Alsancak Stadı’nda milli marşları dinliyor.

Milli karşılaşmaların çok az olduğu otuzlu yıllarda, 1932 Kasım’ında oynanan Bulgaristan maçından sonraki ilk milli temas olmuştu Yugoslavya maçı. Bu maçın amacı 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarına  hazırlanmaktı. Oyunlara futbol takımını gönderip göndermeme konusunda uzun süren kararsızlığın ardından yetkililer katılmaya karar verdiler. Kadroya seçilenler arasında Hakkı Olaç da vardı. Büyük çoğunluğunu İstanbullu futbolcuların oluşturduğu kafilede, takım arkadaşı Fuat Göztepe ve Altınordu’nun sembolü Sait Altınordu ile birlikte, İstanbul dışından yer almayı başaran birkaç futbolcudan biriydi. Lakin Hakkı ve Fuat’ın yer almadığı milli takım Norveç’e 4-0 yenilerek elendi.

Hakkı Olaç, Fuat Göztepe, Rebii Erkal ve Sait Altınordu, Berlin sokaklarında gezintide.
Türk kafilesi, Berlin Olimpiyat Stadı’ndaki açılış töreninde.

Hakkı Olaç Göztepe’de oynadığı yıllarda, diğer İzmir kulüplerinin yabancı takımlarla yaptığı maçlarda, kadrolarına takviye olarak almayı düşündükleri ilk isimlerden biriydi. Burada bir parantez açıp, “takviye almanın” ne anlama geldiğini açıklayalım. Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nın başladığı 1955 yılına kadar, farklı ülkelere mensup kulüp takımları, birbirleriyle özel dostluk maçları yapıyordu. Bu müsabakalara, milli maçlar kadar önem verildiğinden, diğer takımlardan genellikle iki kaliteli futbolcu takviye olarak kadroya alınıyordu. Hakkı Olaç da, Altay ve Karşıyaka’nın, yabancı takımlarla yaptığı maçlarda, İzmir’in diğer seçkin futbolcularıyla birlikte bu maçlarda oynuyordu. Aşağıdaki fotoğrafların ilki, Altay takımının böyle bir maçtan önceki kadrosunu gösteriyor. İzmir futbolunun otuzlu yıllardaki üç süperstarı bu takımda bir araya gelmiş. Üst sırada, soldan beşinci Vahap Özaltay (Altay), yedinci Sait Altınordu (Altınordu) ve sekizinci Hakkı Olaç (Göztepe), Altay’ın yabancı bir takımla yapacağı maç için birlikte forma giymişler. Alttaki fotoğrafta ise, Hakkı Olaç (üst sıra, soldan altıncı) bu kez Karşıyaka’nın bir yabancı takımla oynayacağı maç için takviye olarak alınmış.

Hakkı Olaç’ın futbolculuk hayatında yaşadığı ilginç bir tecrübe, hiç transfer yapmadan takım değiştirmesiydi. İzmir Ligi’nde 1936-37 sezonu maçları tamamlandıktan sonra dönemin İzmir valisinin kulüp başkanlarına zorla dayattığı bir kararla, bütün takımlar üç yeni isim altında birleşti. Valinin gerekçesi, Mart ayında başlayacak olan Milli Küme maçlarına İzmir takımlarının daha güçlü şekilde katılmasıydı. Göztepe kulübü, İzmirspor ve Egespor’la birleştirilmiş, bu yeni takıma Doğanspor adı verilmişti. Böylece Hakkı Olaç, Göztepe oyuncusu olarak başladığı sezonu, kaptanlığını yaptığı Doğanspor’da tamamladı. Doğanspor formasıyla oynadığı Milli Küme maçlarında unutamadığı bir olay da yaşadı. İstanbul’da Beşiktaş’la oynanan maçta rakip futbolcunun sert bir müdahalesi sonucu çenesi kırılmıştı. Uzun müddet İstanbul’da hastanede yattı. İzmir’e dönüşünde yüzlerce taraftar onu garda karşılayıp omuzlarında taşıdı. Lakin bu sakatlık yüzünden uzun süre katı gıdalar yiyemedi. Dönemin ünlü hekimi Mim Kemal Öke bile buna çare bulamamıştı. Sonunda İzmir’de yaşayan bir İngiliz doktor sorununu çözdü. Kırılan kemik dişinin içinde kalıp apse yapmış ve iyice şiştiği için nefes almasını engeller hale gelmişti. Doktorun bu kemiği çıkarmasıyla kısa zamanda iyileşen Hakkı, futbol sahalarına döndü.

Doğanspor takımı Fuat Göztepe ve Hakkı Olaç’lı (ayakta soldan üçüncü ve dördüncü) kadrosuyla.
Hakkı Olaç’ın futbol hayatının muhtemelen en iyi maçını oynadığı günün hatırası. 18 Nisan 1937’de Doğanspor’un Güneş’i 5-3 yendiği Milli Küme maçından önce iki takım futbolcuları birlikte poz vermişler. Hakkı Olaç bu maçta, Cihat Arman’ın koruduğu Güneş kalesine dört gol atmıştı.

Hakkı Olaç 1937-38 sezonunda bir kez daha İstanbul’un yolunu tuttu. İkinci İstanbul tecrübesine yol açan transfer, Doğanspor örneğinde olduğu gibi yine tepeden gelen bir emirle gerçekleşmişti. Fakat bu kez onun futbol kariyerine müdahale eden vali değil, çalıştığı kurumun en üst âmiriydi. Hakkı Olaç o yıllarda  Deniz Yolları’nın İzmir şubesinde memur olarak çalışıyordu. İki yıl kadar önce Galatasaray’dan ayrılan bir grup idareci ve futbolcunun kurduğu Güneş kulübünün başkanı Yusuf Ziya Öniş, aynı zamanda Deniz Yolları umum müdürüydü. Yeni takımıyla İstanbul ve Türkiye şampiyonluğunu kazanmayı hedefleyen Yusuf Ziya Bey, bir İzmir ziyaretinde Hakkı’yı yanına çağırdı ve ‘Seni Güneş kulübüne alıyorum,’ dedi. Bu teklifte, muhtemelen önceki sezon Doğanspor ile Güneş takımları arasında oynanan Milli Küme maçında, Hakkı’nın dört gol atması rol oynamıştı. Böylece İzmir’in en kıymetli futbolcularından biri, o dönemde siyasi iktidarın da desteğini alan bu iddialı kulübe katılmıştı.

Güneş takımı ve idarecileri, bir maçtan önce rakipleriyle bir arada.
1937-38 sezonunda İstanbul Ligi ve Milli Küme şampiyonu olan Güneş takımı. Soldan sağa: Cihat Arman, İbrahim Tusder, Faruk Barlas, Melih Kotanca, Hakkı Olaç, Yusuf Aygener, Ömer Boncuk, Selahattin Almay, Rebii Erkal, Rıza Köprülü, Niyazi Öztunç.

Futbol hayatının en verimli döneminde Güneş’e transfer olan Hakkı Olaç, yeni takımıyla 1937-38 sezonunda hem İstanbul Ligi, hem Milli Küme şampiyonluğu yaşadı. Ne var ki Güneş kulübünün ömrü fazla uzun sürmedi. 1938-39 sezonuna da güçlü kadrosunu koruyarak giren sarı-kırmızılı takım, İstanbul Ligi’nde dört maç oynadıktan sonra Ekim sonlarında ani bir kararla futbol şubesini kapattığını açıkladı. Hemen hepsi milli formayı giymiş olan Güneşli futbolcular toplu olarak Vefa kulübüne geçme sözü verdikleri halde, çoğu eski takımları olan Galatasaray’a döndü. Diğerleri de Fenerbahçe ve Beşiktaş’a gitti. Hakkı Olaç’ın Deniz Yolları’ndan mesai arkadaşı olan Beşiktaş kaptanı Hüsnü Savman ile Galatasaraylı futbolcu arkadaşları Gündüz Kılıç ve Faruk Barlas, onu kendi takımlarına katılması için ikna etmeye çalıştılar. Fakat Hakkı Olaç, verdiği söze sadık kalarak Vefa kulübüne girdi. Vefalı idarecilerin bir takım elbise, ipek gömlek ve kol düğmeleri hediye ettiği Hakkı Olaç, yeni takımında 1939 Mart ayında başlayan Milli Küme maçlarından itibaren forma giydi. İstanbul’un yeşil-beyazlı tarihî kulübünde 1946-47 sezonuna kadar futbol oynadı İzmirli Hakkı. O yıllarda futbolcular geçimlerini sağlamak için başka işlerde çalışmak zorunda kalıyor, dolayısıyla 30 yaşına gelince futbolu bırakıyordu. Bu bakımdan, Hakkı Olaç’ın 35 yaşında futbolu bırakması o günlerde nadir rastlanan bir olaydı.

Milli Küme 1939-40 sezonunda, Taksim Stadı’nda Vefa’nın Beşiktaş ile 2-2 berabere kaldığı maçta, Hakkı Olaç takımının ilk golünü atıyor.
Vefa 1943-44. Soldan sağa ayaktakiler: Hakkı Olaç (İzmirli Hakkı), Uzun Hakkı, Hüseyin, Enver, Şükrü Demircioğlu, Haydar, Süleyman, Muhteşem Kural, Muvahhit Afir. Oturanlar: Galip Haktanır, Mustafa Kefeli.

Oynamayı bıraktıktan sonra futboldan kopmadı Hakkı Olaç. Çalıştırdığı ilk takım, oynadığı son takım olan Vefa’ydı. Ardından, 1948-49 sezonunda, İstanbul İkinci Ligi’nde mücadele eden Emniyet takımını çalıştırdı. Ertesi sezon Bakırköy Sümerbank fabrikasının takımı Sümerspor’a antrenör oldu. Bu takımdaki oyuncularından biri geleceğin yıldızı Suat Mamat’tı. İzmir’e tayini çıkınca memleketine döndü ve 1950-52 arasında Göztepe’yi, 1952-53 sezonunda Karşıyaka’yı çalıştırdı. Bu dönemde, onun futbol hayatındaki ilginç bir gelişme, 1951’de İzmir’de Irak A milli takımını 7-0 yenen B milli takımını, yakın arkadaşı Sait Altınordu ile birlikte çalıştırmasıydı. İzmir’de üç sene geçirdikten sonra, tayini çıkınca tekrar İstanbul’a gitti ve Vefa’da 1953-54 sezonunda bir kez daha görev yaptı. Bu sezonun ardından alt liglerde mücadele eden takımların antrenörlüğünü üstlendi. Sümerspor, Taksim ve ülkemizin en eski kulüplerinden Süleymaniye bunların arasındaydı. Son olarak, oturduğu semtin takımı olan Yedikule’yi çalıştırdı. Onun çalıştırdığı 1961-62 sezonunda kulüp, Emniyet kulübüyle birleşerek Yedikule Emniyet adını almıştı. Bu tarihten sonra futbolla ilişkisi yönetici olarak devam etti. 1965’te İzmir’de açılan antrenör kursuna katılıp ülkemizin ilk diplomalı antrenörleri arasında yer alsa da, o tarihten sonra Vefa’da ve Yedikule’de umumi kaptanlık ve idarecilik yapmakla yetindi. 1971’de Deniz Yolları’ndan emekli oldu. Ne var ki, emekli olduktan sonra fazla yaşayamadı. Bulunduğu her ortama şakaları ve renkli hatıralarıyla neşe katmasıyla tanınan Hakkı Olaç, artık içine kapanık bir insan haline gelmişti. Kendisi sigara içmediği halde, o yıllarda kamuya açık yerlerde ve işyerlerinde sigara içmenin serbest olması sebebiyle akciğer kanserine yakalanmıştı. Aynı hastalıkla boğuşan yakın dostu Gündüz Kılıç’ı hastanede ziyaret ettiğinde henüz bundan haberi yoktu. Lakin ona da aynı teşhis konduğunda melun hastalık artık son aşamasına gelmişti. Baba Gündüz 1980 Mayıs’ında vefat etti. Onun sahalardaki rakibi, saha dışındaysa yakın dostu olan Hakkı Olaç da 21 Aralık 1980’de son nefesini verdi. Futbol tarihimizin en önemli anlarından bazılarına tanıklık etmiş bu müstesna insan hayata veda ettiğinde henüz 69 yaşındaydı.   

Göztepe takımı 1930’lu yıllarda. Soldan ikinci Fuat Göztepe, üçüncü Hakkı Olaç. Sağ başta, altmışlı yıllarda Ali Artuner, Nevzat Güzelırmak, Halil Kiraz gibi isimleri Göztepe’ye kazandıran Abbas Göçmen.
Sahada rakip, saha dışında üç yakın arkadaş: Sait Altınordu, Hakkı Olaç, Fuat Göztepe.
Hakkı Olaç ve Fuat Göztepe askerliği de birlikte yapmışlardı.
Hakkı Olaç’ın albümünden, Berlin Olimpiyat Köyünde kafilemize ait fotoğraflar (üstte ve aşağıda).
Hakkı Olaç İzmir Muhteliti’nden sonra İstanbul Muhteliti’nde de oynama başarısını göstermişti. Soldan sağa: Hüsnü Savman, Cihat (Beşiktaş), Hakkı Olaç, Buduri, Şahap (Beykoz), Basri, Çengel Hüseyin, Adnan, Baron Feyzi, Cihat Arman, Büyük Fikret, idareci Kelle İbrahim.
1936’da Taksim Stadı’nda oynanan Türkiye-Yugoslavya maçından bir an.

Sovyetler Birliği Turnesi

1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarına katılan kafilemizden futbol, güreş ve bisiklet takımlarımız, oyunların ardından Sovyetler Birliği’ne geçerek çeşitli müsabakalarda yer aldılar. Futbol takımımız Halkevleri Muhteliti adıyla Moskova’da Spartak ve Dinamo takımlarıyla oynadı. Daha sonra Leningrad’da Leningrad Muhteliti’yle, Kiev’de Dinamo takımıyla, Odessa’da Odessa Muhteliti’yle maçlar yapan takımımız, vapurla yurda döndü. Hakkı Olaç’ın albümünde yer alan bu turneye ait fotoğraflar, büyük tarihi değere sahip.

Kafilemizin karşılanışı.
Tribünün çatısına asılı pankartta “Yaşasın Sovyet – Türk Sporularının Dostluğu” yazılı.
Sovyet sporcuları “Dost Türkiye sporcularına selam” yazılı pankartla sporcularımızı karşılıyor.
Moskova’da kutlanan bir milli bayram sırasında, Kızıl Meydan’a kurulan halı sahada iki Rus takımı maç yapıyor.
Türk sporcularına hediye edilen porselen çaydanlık, Olaç ailesi tarafından titizlikle korunmuş.

Güneş takımına ait eşsiz bir hatıra.

Vefa’nın bir antrenmanından sonra idareciler ve oyuncular birlikte poz vermişler. 1: Hakkı Olaç, 2: Kulüp Başkanı Remzi Tatari, 3: Gazeteci Cem Atabeyoğlu, 4: Galip Haktanır, 5: Esat Kaner, 6: Antrenör Rebii Erkal.
Hakkı Olaç 1953-54 sezonunda, ikinci kez Vefa’yı çalıştırmıştı.
Hakkı Olaç antrenörlüğünü yaptığı Emniyet takımıyla Şeref Stadı’nda.
Göztepe’nin çıktığı Atina turnesine katılan Hakkı Olaç, Hakkı Gürüz’le birlikte Meçhul Asker anıtına çelenk koyarken.
Göztepe ve Altay tekaüt takımları, Alsancak Stadı’nda.

Merhum Hakkı Olaç’ın fotoğraflarını ve anılarını paylaşarak, bu yazının ortaya çıkmasına büyük katkı yapan oğlu Cengiz Olaç’a ve torunu Efe Akyalçın’a teşekkürlerimi sunarım – Fethi Aytuna.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.