Necdet Elmasoğlu – Su Katılmadık İzmirsporluydu

Necdet Elmasoğlu 1933’te, İzmir’in kadim semtlerinden Bayraklı’da dünyaya geldi. Ailesinin kökü Aydınoğulları’na dayanan babası Cemal Bey, genç yaşında Aydın’dan kalkıp İzmir’e gelmiş ve Bayraklı’ya yerleşmişti. İki oğlu, bir kızı olan Cemal Bey çocuklarını o zamanlar âdet olduğu üzere otoriter bir şekilde yetiştirdi. Oğullarının mahalle arasında top oynamasına çok kızıyor, okuyup kendi geleceklerini kurmalarını istiyordu. Lakin küçük Necdet spora çok meraklıydı. Kirlilikten henüz nasibini almamış İzmir Körfezi’nin dibindeki Bayraklı, özellikle yaz aylarında çocuklar için bir cennet gibiydi. Küçük Necdet top oynamadığı anlarda, vaktini arkadaşlarıyla birlikte hep sahilde geçiriyordu. En büyük eğlenceleri balık tutmak ve denize attıkları parayı dalıp çıkarmaktı. Körfez o yıllarda o kadar temizdi ki, atılan paranın dibe kadar gidişini izlemek mümkündü. Çok güçlü nefese sahip olan Necdet, dibe dalıp parayı çıkarmada çok mahirdi.

Fakat Bayraklılı çocukların asıl tutkusu futboldu. Birkaç yıl sonra İzmirspor’da Necdet’le birlikte oynayacak Yamalı Figo’nun da aralarında bulunduğu  (Fikret Özırs) çocuklar, özellikle semtin mesire yeri olan Telli Kavak’ta diğer mahalle takımlarıyla çekişmeli maçlar yapıyordu. Babası kızdığı için bu maçlara gizlice giden küçük Necdet, üstünü mahallenin bakkalında değiştiriyor, maç bittikten sonra yine bakkalda formasını, ayakkabısını çıkarıp günlük kıyafetini giyiyordu. Bu güzel günler Necdet’in ilkokulu bitirmesiyle birlikte kesintiye uğradı. Babası onu okuyup subay olması için İstanbul’a, Kuleli Askeri Lisesi’ne göndermişti. Lakin buradaki eğitimini ekonomik koşullar yüzünden tamamlayamadı ve okulu bırakıp İzmir’e döndü. Baba Cemal Bey çocuklarını, kendi hayatlarını kazanmayı öğrenecek şekilde yetiştirmişti. Çok genç yaşta sorumluluk sahibi olan Necdet, sabah dört buçuk civarında kalkıp fırına gidiyor, aldığı gevrekleri vapur iskelesi yakınında satıyordu. Buna ilaveten, henüz 14-15 yaşlarında gümrük komisyoncusu Arif Erzeybek’in yanında da çalışmaya başlamıştı. Sabahları iskelede sattığı simitleri bitirdikten sonra, dükkânı açıp temizliyor, Arif Bey’den gümrükçülüğü öğreniyordu.

Genç Necdet geleceğin başarılı bir iş adamı olmanın ilk adımlarını bu şekilde atarken, yine aynı sıralarda ülke çapındaki bir futbolcu olmasını sağlayacak adımlar da İzmirsporlu yöneticiler tarafından atılıyordu. Mahalle takımları arasındaki maçlarda oynadığı futbolla göze çarpan Bayraklılı delikanlı henüz o yaşta lacivert-beyaz renklere kazandırılıyordu. Böylece günün erken saatlerinde gevrek satıp, ardından limanın yoğun iş trafiği içinde koşuşturmayla harcanan mesainin ardından kalan vakitlerde Talebe Çayırı’nda idmanlara çıkmaya başlamıştı. İzmirspor’da da çalışkanlığı ve iyi futbolculuğuyla kısa sürede A takımına girdi ve sol bek olarak maçlarda yer almaya başladı.

İzmir Genç Karması 1954’te, İstanbul Mithatpaşa Stadında. Ayakta sol başta Metin Oktay, sağ başta Necdet Elmasoğlu, sağdan üçüncü Ergun Öztuna (Puşkaş Ergun).

İzmirspor’da 3 numaralı formanın vazgeçilmez ismi olan Necdet Elmasoğlu, bu başarısının ödülünü Genç Milli Takıma seçilerek aldı. 1954’te Dünya Gençler Şampiyonası için Almanya’ya giden Milli Takım kafilesinde Yün Mensucat takımının ümit vaat eden santrforu Metin Oktay ile birlikte İzmirsporlu Necdet Elmasoğlu da vardı. Genç Milli Takım Almanya’da çok başarılı bir turnuva yaşadı. Belçika, İsviçre ve Lüksemburg’u yenip Avusturya’yla berabere kalarak grubunu birinci bitirdi. Yarı finalde ev sahibi Almanya’ya yenilince üçüncülük maçına çıkan gençler bu maçta da Arjantin’e yenilmekle birlikte dünya dördüncülüğü gibi önemli bir dereceye imza attılar. Nitekim kafile İstanbul’a döndüğü zaman oyuncuların hemen hepsi İstanbul kulüpleri tarafından kapışıldı. Bu paylaşımdan genç Necdet de nasibini aldı ve Beşiktaşlı idareciler tarafından bir otele kaçırıldı. Ancak onu çok seven ve İzmirspor’dan ayrılmasına gönlü razı olmayan bir grup Eşrefpaşalı, kaldığı oteli öğrenip bastılar ve kapıyı kırarak İzmir’e kaçırdılar.

Genç Milli Takım 1954’te, Almanya’daki Dünya Şampiyonasına gitmeden önce. Soldan sağa ayaktakiler: Ahmet Deniz, Aydın Milli, Necdet Elmasoğlu, Tayyar Cavcav, Nihat Çapalar, Erol Topoyan, Ali Soydan, Metin Oktay, Varol Ürkmez, Erdoğan Gürhan. Oturanlar: Yıldırak Daş, Ergun Ercins, Güngör Tetik, Coşkun Dağlıoğlu, Şeref Has, Yüksel Alkan, Orhan Erkmen, Güngör Salman.

İzmirspor’un Milli Lig kurulmadan önce, İzmir Ligi’nde mücadele ettiği yıllarda, 1954-55 ve 1955-56 sezonlarında şampiyonluğu kazanan kadrosunun değişmez isimlerinden biriydi Necdet Elmasoğlu. Çok fazla eleman değişikliğinin yaşanmadığı, oturmuş bir kadroyla mücadele eden lacivert-beyazlılar 1956-57 ve 1957-58 sezonunu da ikincilikle tamamladılar. Bu ekip, başarısını 1959 Şubat’ında başlayan Milli Lig’e de taşıdı. 1959-60 sezonu, yani eski adıyla Milli Lig, bugünkü adıyla Süper Lig’in ikinci sezonu, Şimşekler’in en başarılı dönemiydi. 20 takımla oynanan ligi dördüncü sırada tamamlayan İzmirspor’un, Fenerbahçe’yi ilk yarısını 2-0 yenik kapadığı maçta 4-2, ertesi hafta Beşiktaş’ı 3-1 yenmesi, o günleri gören taraftarlar arasında bugün bile sohbetlerin başlıca konusudur.

İzmirspor’un 1954-55 sezonunda bir on biri. Soldan sağa ayaktakiler: Tarık Gençay, Kamuran Soykıray, Avni, Burhan Şeflek, Cahit Ellier, Necdet Elmasoğlu, Mustafa Orçinos. Oturanlar: Yıldırım, Memduh Gezer, Nurettin Terzi, Şencan Fotocan.

Necdet Elmasoğlu’nun ay-yıldızlı formayla ilişkisi Genç Milli Takımla sınırlı kalmadı. 1958 ve 59 senelerinde Varol, Metin, Kasapoğlu, Şeref gibi yıldızların oynadığı ordu futbol takımında yer aldı. Gerek milli formayla, gerek İzmirspor formasıyla oynadığı maçlarda dikkat çeken özellikleri her iki ayağını iyi kullanması, zamanın futbol anlayışına aykırı olarak hücuma dönük bir defans oyuncusu olması ve havaya iyi sıçrama kabiliyeti dolayısıyla kafa toplarına hakimiyetiydi. Önemli bir özelliği de İzmirspor’un kazandığı penaltı atışlarını kullanmasıydı.

Kaleci Varol Ürkmez’le birlikte Roma’da.

Futbolculuk meziyetlerinin dışındaki başlıca vasıflarıysa disiplinli, çalışkan ve dürüst olmasıydı. Sahaya da yansıttığı bu vasıfları sayesinde önemli bir iş ortaklığının temellerini atmıştı. Bunun öyküsünü oğlu Cemal Elmasoğlu anlatıyor: “İzmirspor-Karşıyaka maçı var bir gün. Selçuk Yaşar o sırada Karşıyaka kulübü başkanı. İzmirspor’un ligde iddiası yok. Bir penaltı oluyor, babam topun başına geçiyor. Selçuk bey kale arkasındaki foto muhabirleri vasıtasıyla babamın dikkatini çekiyor. Yan tarafa bakınca Selçuk bey atma diye işaret ediyor. Babamın tek bildiği şey dürüstlük, doğruluk olduğu için golü atıyor. Ertesi sabah iş yerine her zaman olduğu gibi ilk kendisi geliyor. Telefon çalıyor. Karşıdaki kişi Selçuk bey ama babam sesini tanımıyor. ‘Evladım orada Necdet diye birisi varmış, gelince beni arasın,’ diyor. Babam, ‘Siz kimsiniz efendim?’ diye sorunca Selçuk Yaşar diyor. Onun üzerine babam kendini tanıtıyor. Selçuk bey, ‘Sen ne arıyorsun o saatte orada?’ diye sorunca, ‘Efendim biz güneşi doğurmadan işe başlarız,’ diye cevap veriyor babam. ‘Seni şimdi daha çok sevdim, çabuk yanıma gel,’ diyor Selçuk bey. Babam yanına gidince, ‘Necdet sen ne iş yapıyorsun orada?’ diye soruyor. Gümrük komisyoncusu cevabını alınca, ‘Tamam, artık bütün işlerim senin,’ diyor ve ‘Seninle ortak bir şirket kuracağız,’ diye ekliyor. Elmas Nakliye, Komisyonculuk, Sigorta Acenteliği A.Ş.’ye ilk işlerini veriyor. Daha sonra, 1971’de ortaklaşa, Yaşar Grubu’na bağlı olarak bizim işlerimiz gelişiyor. Doğruluk ve dürüstlüğe dayalı bu işbirliği bir yandan da bizim şirketimizin kuruluşu ve gelişim sürecindeki ilk başlangıç hikayesini oluşturuyor.”

İzmirspor’un Milli Lig’in ilk sezonundaki (1959) kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Necdet Elmasoğlu, Seyfi Talay, Burhan, Aykut Akkor, Şaban Gülcan, Cenap Doruk, Doğan Özkoç. Oturanlar: Ali Erener, Nurettin Terzi, Cahit Ellier, Kamuran Soykıray.

Necdet Elmasoğlu, 1960-61 sezonu sona ermeden, henüz 28 yaşındayken, yani en verimli çağı denebilecek bir yaşta verdiği ani bir kararla futbolu bıraktı. Bu kararda, o sırada yeni doğmuş olan ilk çocuğu etkili olmuştu. Bir lig maçında, rakip takımın kazandığı bir korner atışında, kale direği önünde yerini almıştı. Atış sırasında takımın sağ beki kafasını topa uzatmış, o sırada ayağını havaya fazla kaldıran rakip santrforun tabanını suratına yeyip yere yığılmıştı. İşte bu olay, yeni baba olmuş Necdet Elmasoğlu’nun saha içinde kendini sorgulamasına yol açmıştı. Kendine sorduğu soru şuydu: “O pozisyonda ben olsam, o topa kafamı koyar mıydım?” Düşünmek için fazla zamana ihtiyaç duymamış ve kafasını uzatamayacağına karar vermişti. Maç sonunda soyunma odasına geldiğinde kararını takım arkadaşlarına açıkladı: “Artık bu formanın hakkını veremeyeceğim için futbolu bırakıyorum.” Ertesi sezon İzmirspor’da sol bek görevini üstlenen Bülent Buda, bu konuda Milliyet gazetesindeki köşesinde şu satırları yazmıştı: “Necdet Elmasoğlu işle futbol yorgunluğunu birlikte taşımak zorlaşınca tercihini işinden yana kullandı. Ve tutkuyla taşıdığı 3 nolu formasını malzemeci Reşat amcasına teslim etti. Yıl 1961’di ve 28 yaşındaydı. … Bir gün Necdet abi idmana geldi Talebe Çayırı’na. ‘Gözüm arkada değil, sana da yakışıyor. Özenli koru o formayı’ dedi.”

İzmirspor 1959-60 sezonunda Mithatpaşa Stadı’nda. Soldan sağa ayaktakiler: Necdet Elmasoğlu, Nurettin Terzi, Kamuran Soykıray, Seyfi Talay, Özcan Altuğ, Cahit Ellier, Şaban Gülcan. Oturanlar: Ali Erener, Erdoğan Perister, Cenap Doruk, Doğan Özkoç.

Futbolu bıraktıktan sonra kendini tamamen çalışma hayatına verdi Necdet Elmasoğlu. Kendi alın teriyle kurduğu firmasını, alanında Türkiye’nin en büyüklerinden biri haline getirdi. Fakat yoğun mesaisi içinde İzmirspor’dan kopmadı. Altmışlı yıllarda birkaç kez lacivert-beyazlı kulübün yönetim kurulunda görev üstlendi. Ayda bir Eşrefpaşa’da verdiği yemeklerde, İzmirsporlu takım arkadaşlarıyla bir araya geldi. Hayatını çocuk denecek yaşlardan itibaren yoğun bir tempoda çalışarak geçiren Necdet Elmasoğlu, futbolu bırakıp kendini tamamen iş hayatına verdikten sonra, günlük mesainin stresini hafifletmenin yolunu sigara içmekte bulmuştu. Üç kez kalp ameliyatı geçirmesine rağmen kurtulamamıştı bu kötü alışkanlığından. Sonuçta hayatına mal oldu bu bağımlılık. 17 Ocak 2001’de son nefesini verdiğinde henüz 67 yaşındaydı.

Necdet Elmasoğlu (ortada) eski arkadaşlarıyla yemekte. Sağdan ikinci Tarık Gençay.

3 numaralı İzmirspor formasını ondan devralan Bülent Buda, ölümünden sonra şu satırları yazmıştı: “Yaşamını iki tutkusu arasında paylaştıran bir genç adam! İzmirspor ve İzmir Limanı. Duruşunu çalışmadan, emekten, sevgiden yana koyan özel insan. Çevresini katkılarıyla besleyen, dayanak, payanda olan özel bir kişilik. İzmirspor öyküsünün en iyileriydiniz. Sizlerden sonra öyle bir takım bir daha bir araya hiç gelmedi. Sanırım sonsuza dek gelmeyecek. Ve sen sevgili abim, tüm zamanlarda lacivert-beyaz formanın en büyük, en iyi, en kaliteli üç numarasıydın.” Yine Bülent Buda, birkaç ay önce Milliyet Ege’deki köşesinde yazdığı “Sen Ne Güzel Bir Adamdın Necdet Abi” başlıklı yazısında onu şöyle anmıştı: “Ne de güzel adamdı. Çalışkan, özverili, iyiliksever. İzmir Limanı’nda bir gemiden ötekine koşuşturmaları hâlâ gözlerimin önünde. Necdet abi su katılmamış, rafine bir İzmirsporluydu… O hep hareket halindeydi. Bir yerlere ulaşmanın telaşında, bitmesi gereken işlerin sorumluluk duygusunda. Sahada, her yerde öyleydi. Çabalıyor, başarısının ter kokusuyla mutlu oluyordu. Elmas Lojistik’i tırnaklarıyla kazıyarak kurdu, büyüttü, teslim etti ardından gelen kuşaklara.”

Son sözü Durmuş Odabaşı’na bırakalım. Necdet Elmasoğlu’nun ölümü ardından Sabah gazetesinin Ege ekinde yazdığı “O Gerçek Bir Elmastı” başlıklı yazısında şu satırlarla selamlamış onu: “Kendisi bana göre Victor Hugo’nun sözünü ettiği ‘okyanus insanlar’dandı. Dost, arkadaş canlısıydı. Oldukça da vefalıydı. Hem konuşmasını, hem dinlemesini bilen biriydi. Kalender, centilmen. O, insanların okyanus olanlarından, soyadına uygun olarak da elmas olanlarından biriydi… Hepimiz bir damla olarak yeryüzüne geliyoruz. Kimimiz Victor Hugo’nun dediği gibi bir okyanus oluyoruz, kimimiz damla olarak kalıyoruz… Necdet Elmasoğlu, damla olarak geldiği dünyayı bir okyanus, bir elmas olarak terk etti.”

Genç Milli Takım Almanya’daki turnuvada bir antrenmanda.
Genç milliler maça hazırlanıyorlar. Soldan sağa: Ahmet Deniz, Necdet Elmasoğlu, Metin Oktay ve Ergun Ercins.
Genç Milli Takım Almanya’daki Dünya Şampiyonası açılışında. Soldan üçüncü antrenör Cihat Arman, sağ başta Halit Kıvanç görülüyor.
Genç millilerimiz bir maçtan önce.
Ordu futbol takımı oyuncuları bir seyahatte.

İzmirspor’un 1953-54 sezonu kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Hikmet, Mustafa Orçinos, Necdet Elmasoğlu, Avni, Cahit Ellier, Yıldırım. Oturanlar: Seyfi Talay, Nurettin Terzi, Burhan Cevrem, Murat, Tarık Gençay.
İzmirspor’un 1954-55 sezonu İzmir Ligi şampiyonu olan kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Necdet Elmasoğlu, Yıldırım, Cahit Ellier, Burhan Şeflek, Avni, Tarık Gençay, Mustafa Orçinos. Oturanlar: Metin Oktay, Hamza, Hikmet, Nurettin Terzi (Donanma Nuri).
Ergun Ercins’le (solda) Roma’da.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.