Sayım Soybayraktar: Cihat Arman’ı Seyretti, Kaleci Oldu

Bir nüfus sayımı zamanı doğmuştu. Babası eve gelen görevlilere henüz isminin konmadığını söyleyince, “Onun ismini biz koyalım,” dediler. Böylece bebeğin ismi belli olmuştu: Sayım. 50’lerin sonundan 70’lerin ortasına kadar muhtelif İzmir ve Ege takımlarının kalesini koruyan Sayım Soybayraktar, çocukken futbol tarihimizin efsanevi kalecilerinden birini seyredince, büyüdüğü zaman ne yapacağı belli olmuştu. Sporculuk hayatını dinlediğimiz zaman yeteneğiyle ters orantılı talihsizliğiyle, hak ettiği yerlere gelemediği kanısına vardık. Bütün bunların ayrıntısını onun anlatımıyla aktarmaya başlayalım: “1 Şubat 1941 doğumluyum.  Doğum yerim Urla yazar ama ben Urla’yı bilmem. İzmir’de doğmuşum ama babamların, dedemlerin kütüğü Urla olduğu için doğum yeri orası gözüküyor. İzmir’in Kahramanlar semtinde doğdum. Babam kepçe operatörüydü. Onun işi nedeniyle İstanbul’a gittik. Yeşilköy Havalimanı’nda çalıştı. O zaman Florya’da oturduk. Ben o ara ilkokula devam ediyorum. Babam sonra Devlet Su İşleri’ne girdi. Ondan sonra Manisa’ya geldik. İlkokulu Manisa’da, Ali Rıza Çevik İlkokulu’nda bitirdim. Florya’da ilkokul üçüncü sınıfa giderken bir saha vardı, Fenerbahçe takımı idmana geliyordu. Kaleci Cihat Arman’ı orada gördüm. O zamandan beri Cihat Arman’a hayranım. Kalecilik hevesi oradan geliyor. İlkokuldan sonra yine İzmir’e, Asansör semtine taşındık. Karataş Ortaokulu’nda okudum. Futbol hayatımız yüzünden okulu eke eke bir hal oluyorduk. Liseyi okuyamadım, devamsızlıktan çıkardılar beni.”

O yıllarda mahalle takımları kurup kendi aralarında maç yapa yapa pişen, yetenekli bütün çocuklar gibi, Sayım Soybayraktar’ın kalecilik meziyetleri böyle bir maç sırasında keşfedilmiş. “Mahallede arkadaşlarla top oynarken santrhaf oynardım. Hatta güzel bir anım var. Göztepe’nin lokal takımları vardı. 10 takım arasında maçlar oynanıyor. Bizim de Halilrıfat tarafından bir takımımız var. Ben santrhaf oynuyorum. Üçkuyular lokalinin maçı saat 9’da, bizim maç saat 11’de. Ben maçı sevdiğim için erkenden sahaya geldim. Baktım Üçkuyular takımının kalecisi Mahmut gelmemiş.  Takım kaptanına, ‘Mehmet abi, ben kaleci olayım. Maksat maç başlasın,’ dedim. ‘Senden kaleci mi olur?’ dedi. Ben de, ‘Oynayayım, maç başlasın abi. Kaleci gelince çıkarırsın,’ diye cevap verdim. O da, ‘Geç lan o zaman,’ dedi. Kaleye geçtim, maç devam ediyor.  Bir iki top çıkardım, kurtardım. Devre oldu. Kalecileri gelmiş. Maçta 3-0 galibiz. ‘Mahmut gelmiş, Mehmet abi,’ dedim.  O da, ‘Boş ver. Devam et sen,’ dedi. İkinci yarıda bir gol yedim,  maç 3-1 bitti.”

Sayım Soybayraktar’ın (alt sıra, sol başta) mahalle takımı Asansör.

Kaleciliğe yatkınlığı bu şekilde ortaya çıkan genç futbolcu, kısa sürede İzmir’in o yıllardaki ünlü yetenek avcısının dikkatini çekmiş ve kendini bir anda Göztepe’de bulmuş. “Göztepe alt yapısında Abbas Göçmen vardı. O arada da Macar hoca Kutik, Göztepe’yi çalıştırıyor. İkisi gelmiş lokal maçlarını seyrediyor. O zamandan ne güzel bir şey. Şimdi hiç kimse gelip de altyapıyı seyretmiyor. A takımı hocası U19’u bile seyretmiyor. Her neyse, Abbas hocam geldi, ‘Ben Göztepe altyapısının hocasıyım. Kutik hocam seni antrenmana istiyor,’ dedi. ‘Ben kaleci değilim,’ dedim. O da, ‘Geleceksin. Salı günü antrenmana istiyor seni,’ diye ısrar etti. ‘Tamam, geleyim o zaman,’ dedim. Geldim, başladık. Gürsel abi, Güler abi, Kirlo Yılmaz vardı sağbekimiz, Nevzat, Sedat abi, santrfor Hakkı abimiz vardı. Benden hoşlandılar, başladılar dalaşmaya. Geliyordu kaptanımız Gürsel abi, ‘Hadi Sayım. Seni bekliyoruz ya. Sana şut atacağız daha,’ derdi. Ben de, ‘Tamam geliyorum kaptan,’ diyordum. Göztepe’nin tribünü altında soyunuyoruz. Işıklar olmadı mı çıkarken betonlara kafayı vuruyorsun. Çıkıyoruz, vuruyoruz, ediyoruz, kurtarıyoruz. Telin önünde kum vardı. Uzun atlamacılar çalışıyor aslında ama biz de atlıyoruz.”  

Abbas Göçmen (ayakta, sol başta) ve Göztepe genç takımı. Yanında İzmir’in “Gazinocular Kralı” olarak ünlenen Atalay Noyaner ve onun yanında Nevzat Güzelırmak görülüyor. Kaleci Sayım Soybayraktar’ın bize göre sağında Nihat Yayöz ve Halil Kiraz var.

Böylece genç Sayım, 1957-58 sezonunda, Abbas Göçmen’in onlarca keşfinden biri olarak Göztepe altyapısında forma giymeye başlamış. Gelecekte futbol tarihimizin en iyi kalecileri arasında yerini alacak bir genç daha, aynı sıralarda sarı-kırmızılı takıma katılmış. “Göztepe’de B takımda oynadım, genç takımda oynadım. Biz antrenman yaparken, Ali Artuner elinde kitaplarla gelirdi. Namık Kemal Lisesi’nde okuyordu. Ali Güzelyalılıydı. Evleri sahanın hemen arkasındaydı. Kalenin kenarında dururdu. Kaleci Erdoğan Akın abimiz vardı, bizi o çalıştırıyordu. İdman bittiğinde ben, ‘Erdoğan abi, Ali’yi kaleye alalım mı?’ diye sorardım. O da, ‘Geçsin kaleye biraz vuralım,’ diyordu. Kaleye geçiyordu, okul kıyafetleriyle toplara atlıyordu. Hatta bazı maçlarda ben santrhaf, Ali kaleci oynuyorduk. Ben kaleci oynarken, Ali solhaf oynuyordu. Gayet de iyi oynardı.”

Ali Artuner’in (alt sırada, sol başta) solhaf olarak oynadığı bir Göztepe genç takım kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Giritli Ali, Destan, Doğan, Erdaş, Halil Kiraz, Sayım Soybayraktar. Oturanlar: Ali Artuner, Demir, Atalay Noyaner, Raşit Yılmaz, Burhan.
Sayım Soybayraktar Göztepe genç takımında oynadığı sırada, İzmir Genç Karmasına seçilmişti. Antrenör Sait Altınordu (sağ başta), idareci Ali Barçın (sol başta) ve futbolcular, Ankara seyahati öncesinde bir arada.

1958-59 sezonunda, İzmir futbol tarihinin ilginç takımlarından Yün Pamuk Mensucat’a transfer olmuş Sayım Soybayraktar. Profesyonelliğin henüz emekleme aşamasında olduğu o yıllarda aynı isimli fabrikanın takımı, futbolcular için cazip bir ortam sunuyormuş.  “Yün Mensucat’a girince beni santral memuru yaptılar. Karşıyakalı santrhaf Yüksel abi vardı, onunla birlikte santrala bakıyorduk; hem de futbol oynuyorduk. Maaşımız oradan geliyordu. Adnan (Süvari) hocam, Yün Mensucat’ta şefti.  ‘Profesyonel olmazsan, seni oynatmam,’ dedi. Adnan hoca, Göztepe’ye transfer oldu, ben rahatladım. Onun yerine antrenör olan Muzaffer hoca, ‘Sen bak işine,’ dedi. Amatör olarak devam ettik.  İyi maçlar oynadım.  Yün Mensucat fabrikasının yeri, Halkapınar’daydı, hemen derenin dibindeydi.  Derenin yanında yol var. Bir tarafta fabrika, bir tarafta da sahamız vardı. Sağbek oynayan Lumumba Kamil vardı. Esmer tenli olduğu için öyle deniliyordu.” 

Yün Mensucat’ın bir lig maçında Lumumba Kamil (solda) ve kaleci Sayım, rakip atağını önlüyorlar.
Yün Mensucat takımı Eylül 1958’de, Edremit’te oynanan özel maçta.

Yün Mensucat’ta o sezon, İzmir futbolunun meşhur simalarından “Yamalı Figo” lakaplı Fikret Özırs da forma giyiyormuş. Onunla ilgili bir anısını gülerek hatırlıyor Sayım Soybayraktar. “Fikret abi muzip birisiydi. Bir gün antrenman bitti. Ben çıktım duşa gittim. Kafam sabunlu. Fikret abi geldi, diğer futbolculara, ‘Ne bekliyorsunuz ya?’ diye sordu. ‘Kalecinin çıkmasını bekliyoruz,’ dediler. Abiler bekliyor ya; açtı perdeyi, ‘Çık ulan dışarı. Giyin, doğru Metin’in duvarına git,’ dedi. Orada daha önce Metin Oktay da oynamış. Duvara boyayla kaleyi çizmişler. 5-15-3-2-1 diye numaralar koymuşlar.  Metin abi antrenmandan çıkınca oraya gidip 100 tane şut çekiyormuş. Fikret abi, ‘Yürü duvara çalışmaya,’ deyince istersen gitme. Gittim, kendi başıma çalışıyorum. Duvara atıyorum, gidiyorum kendim tutuyorum. Duşunu alıp giyinen karşıma geçip gülüyor. En son Fikret abi çıktı. ‘Hadi git yıkan,’ dedi. O zaman kömürlü, odunlu kazan var. Sıcak su bitmiş, buz gibi olmuş. Girdim suya buz. Mecburen yıkandım.  Bir daha Sayım, o duşa girer misin? İster as kaleci ol, ister milli ol. Ne olursan ol, abiler duşa girmeden küçükler girmez. Bizim kurallarımız, sevgimiz, saygımız bambaşkaydı. Hocalarımızın karşısında ayak ayak üstüne atamazdık. Antrenörlük için A kursuna gittim, kurs başkanıyım. Metin Türel de hocamız. Arkamda bir hoca oturmuş. Ayaklarını da yukarıya koymuş, dikmiş oturuyor. Metin Türel ders anlatıyor. ‘Kalk,’ dedi. Ben hemen fırladım. ‘Sen değil Sayım. Arkandaki kalksın,’ dedi. Metin Türel ona, ‘Hemen çık, sınıfı terk et. Bir daha da benim dersime girme. Sen saygısızca hocanı dinlersen,  senin taleben de seni saygısızca dinler,’ dedi.”

Altay- Yün Mensucat maçı.
Ankaragücü Stadı’nda oynanan İzmir – Ankara genç karmaları maçı.

Yün Mensucat’ta oynarken başından ilginç bir hadise geçmiş genç kalecinin. Futbol Federasyonu, o sezon (1958-59) mahalli liglerin Şubat başında bitirilip 21 Şubat’ta Milli Lig’in başlaması kararını almış. İzmir Ligi’nde ilk dört sırayı alacak kulüp Milli Lig’e gireceği için, takımlar arasında büyük bir çekişme yaşanmış. Yün Mensucat’ın, Milli Lig’e katılmayı hedefleyen kulüplerden biriyle yapacağı maç öncesi, takımın kaptanı Sayım Soybayraktar’a “Yan toplara çıkmayacaksın,” diye talimat vermiş. Gerisini ondan dinleyelim: “Neden diye sordum. ‘Çıkmayacaksın lan! Ben öyle söylüyorum,’ dedi. Takım kaptanı, istersen dinleme. Tamam dedim. Korner atılıyor, yan top geliyor. Biz çıkmıyoruz. Herif gelip atıyor, gol oluyor. Maç 4-0 oldu. Başladım ben toplara çıkmaya. Kaptan bağırdı, ‘Ben sana söylemedim mi toplara çıkmayacaksın diye!’.  ‘Tamam kaptan,’dedim.  Maç 7-2 bitti. Sahadan çıkarken yakaladı beni belimden. Enseme bir tokat attı. ‘Kafanı yorma, sen iyi kaleci olacaksın,’ dedi. Meğerse o zamanın parasıyla, rakibin yöneticisinin birinden 10 bin lira almış.”

Sayım Soybayraktar’ın yan toplara çıkmadığı maçta, böyle bir pozisyon görülüyor.
1950’lerin sonuna ait bu fotoğrafta, Alsancak Stadı’nın o zamanki giriş kapısı ve yanındaki küçük tribün dikkat çekiyor.

Sayım Soybayraktar bu kötü tecrübenin ardından oynadığı diğer maçlarda göz doldurunca, Milli Lig’de iyi bir kadro kurmak isteyen Altay’ın transfer listesine girmiş. Hatta transferin resmen başlayacağı Temmuz ayını beklemeden, Altaylı yöneticiler Hayri Yorgancıoğlu ve Ali Barçın’la bir ön mukavele yapmışlar. Fakat o yıllarda, her transfer döneminde çok sık yaşanan futbolcu kaçırma olaylarından birinin kahramanı olunca kendini tekrar Göztepe’de bulmuş. Uzun yıllar Göztepe’de menajerlik ve Adnan Süvari’nin yardımcılığını yapan Ahmet Cücen, Nevzat Güzelırmak’ı ve onu kaçırmış. “Sezon bitiminde Altay ile ön mukavele imzaladık ama Göztepe’ye nasip olduk. Kutik gitmişti, Göztepe’yi Ruhi Karaduman hocam çalıştırıyordu. Bir gün yolda Ahmet abiyle karşılaştım. ‘Neredesin sen? Ruhi hocanın orada seni bekliyorlar,’ dedi. Beraber gittik. Nevzat (Güzelırmak) da oradaydı. Beni tekrar Göztepe’ye alacaklarını söylediler. Ben Altay’la ön mukavele imzaladığımı söyledim. Biraz sonra Ahmet abi, ‘Gelin sizi evinize bırakayım,’ deyip arabaya bindirdi. Eve gidiyoruz derken Nevzat’la kendimizi Seferihisar’da bulduk. Hasta Göztepeli bir adamın işlettiği plaja götürdü bizi. Orada Tercüman gazetesinin muhabiri Ergüder Tırnova ile kaldık. Ahmet abi İzmir’e döndü. O zamanki Seferihisar küçücük bir yer. Araba bile gelmiyor. 1 Temmuz’a kadar bir hafta bizi orada tuttular. Denize giriyoruz, plajın sahibi bir şeyler yapıp getiriyor, onları yiyoruz. Hatta şöförün birisine, ‘Abi götür beni buradan. Ben burada yapamayacağım,’ dedim. ‘Olmaz alamam, arabada kadınlar var,’ dedi. Almadı kaldık. Geldiler 1 Temmuz sabahında, bizi aldılar götürdüler. Bastırdılar bize imzayı. ‘Hadi ben gidiyorum eve,’ dedim. Açılışa gelirsin dediler. Güzelyalı’da oturuyordum. Açılışa çağırdılar, gittik.”

Göztepe’de santrhaf olarak oynadığı bir maçta.

Böylece Sayım Soybayraktar, 1959-60 sezonunda Göztepe’ye dönmüş. “Genç karmada Ali Barçın idarecimizdi. Altay’da da yöneticiydi. Basmane’de küçük bir dükkânı vardı. Aynı zamanda hakemdi. Rahmetli bana kızdı. ‘Sen niye bizim ön mukaveleyi bozup Göztepe’ye gittin?’ diye sitem etti. O sene Göztepe’de Sedat abi, Güler abi, Gürsel abi, Kirlo Yılmaz, Sarı Önder, Bahri, Nevzat vardı. Ertesi sezon Fenerbahçe’den Seracettin abi, Karşıyaka’dan Sümer Çulha geldi. O zaman kaleci olarak Karşıyaka’dan gelen Erdoğan (Şentürk) abi, İzmirspor’dan Burhan (Şeflek) abi vardı. İkisi de yaşça benden büyüktü. Ben üçüncü kaleciydim ama İstanbul, Ankara deplasmanlarına hep giderdik. Beni götürürlerdi. Yedek kaleci olarak giderdim. O zaman yedek kaleci falan soyunmuyordu. Oyuncu değiştirme yoktu. Çıktın mı sahaya 11 kişi devam ediyorsun. Kaleci sakatlansa bile takımdan biri geçer. Ama yine de hastalık falan olursa diye kadroya alınırdık. Aslında tam oynamaya başlayacaktım, o sırada mahalleden birisine bir yumruk atınca mahkemelik olduk. O yüzden oynayamadım.”  

Bir İstanbul deplasmanında, Mithatpaşa Stadı’nda yapılan idmanda, önde Sümer Çulha (solda) ve kaptan Seracettin Kırklar, hemen arkalarında Sayım Soybayraktar görülüyor.
Göztepe sahasında sezon açılışı. Sol başta kaleci Burhan Şeflek, üçüncü antrenör Ruhi Karaduman.
Karşıyaka-Göztepe maçında Sayım’ın bir kurtarışı.

Göztepe’deki ikinci dönemi iki sezon sürmüş genç kalecinin. Önünde yaşça büyük ve tecrübeli iki kaleci olunca, özel maçlar ve B takımının maçları dışında forma giyme şansı bulamamış. Göztepe’de ilerleme şansı olmadığını düşünen genç kaleci, Sadi Oktav’ın transfer teklifini kabul etmiş ve 1961-62 sezonunda bir başka İzmir takımına, Altınordu’ya transfer olmuş. Ancak yeni kulübünde de önünde yaşça büyük iki kaleci – Şekerhilal’den alınan Sefer Türker ve Adalet’ten gelen Ömer Kandemir – olunca, yine üçüncü kaleci olarak oynatılmış. “Devre arasında Almanya’ya gidecekti takım. Sefer abi ile Ömer’i götürdüler. Beni kadro dışı bırakıp götürmediler. Halbuki Ömer sezon açılışına ve idmanlara hiç gelmemişti. Onu ikna etmek için Almanya kadrosuna aldılar. Refik Vardaroğlu yardımcı hocamızdı. Beni götürmediler diye o da bıraktı. Selahattin Tetik’e bozuk attı. ‘Bu çocuk bu kadar idman yaptı. İdmansız adamı götüreceksiniz,’ dedi. Ben de o ara hemen askere gittim.”

1961 Mart’ında Göztepe’nin kamp yaptığı otelde yenen yemekte, Sayım Soybayraktar’ın bir yanında Nevzat Güzelırmak, diğer yanında kaleci Erdoğan Şentürk görülüyor.
Günümüzde Gürsel Aksel Stadı’nın bulunduğu Göztepe sahasında bir koşu. Ön sırada Sayım Soybayraktar ve Mustafa Orçinos koşuyor.
Altınordu’da oynadığı 1961-62 sezonunda.
Altınordu kafilesi, İstanbul’da kamp yaptığı otelin önünde.

“Askerdeyken Malatya Karagücü takımında oynadım. İki sene Malatya’da kaldım. Malatya Karması olarak Beşiktaş’la maç yaptık. Beşiktaş’ın kalecisi Özcan Arkoç’tu. Maçtan sonra güzel oyunumdan ötürü beni öpüp tebrik etti. O arada beni Beşiktaş’a istediler ama olmadı. Sonra Demirspor takımıyla İran’a gittik. O sırada Ordu Milli Takımına çağrıldım. İran’da fazla kaldık, gecikme oldu, orada oynayamadım. Ordu Millide, Necmi (Mutlu) abinin yedeği olacaktım. Belki de oynayacaktım, bilmiyorum.”

Malatya Karagücü takımı.
Malatya Karması – Beşiktaş maçı.
Demirspor kafilesi İran’da Tacspor takımıyla bir arada.

Askerden döndükten sonra 1963-64 sezonunun son haftasında, Ankaragücü maçında Altınordu kalesini korumuş Sayım Soybayraktar. Ertesi sezon ilk kez İzmir dışına çıkmış ve İkinci Lig’de mücadele eden Manisaspor’a transfer olmuş. Göztepe’de birlikte oynadığı Manisalı santrfor Fikri Bayrıl aracılık etmiş bu transfere. “Manisa Sakaryaspor olarak kurulmuştu, o sene Manisaspor yaptılar ismini. Orada 1964’ten itibaren dört sene oynadım. Öbür kaleci Aydoğan’dı. Hacettepeli Halis falan bize geldi. Doğan (Emültay) hoca antrenörlük yapıyordu. Manisaspor olarak, şampiyonluğa oynuyoruz. Bir sabah geldi, ‘Çocuklar, bana müsaade, ben gidiyorum. İzmirspor’un bana ihtiyacı var,’ dedi. Bizi bırakıp gitti. Doğan Emültay, İzmirspor’un hastasıydı.  Gençliğinde futbolcu olarak orada oynamış. İyi bir hocaydı. Fatih Terim’in diplomasında imzası var. Adana Demirspor’u da çalıştırdı. Ben de Menemen Belediyespor’da, Selçuk Efes’te Doğan Emültay’ın yardımcılığını yaptım. Doğan hoca gidince onun yerine Cevat (Gök) hocam geldi. Eskiden ‘dalağın şişer’ deyip devre arasında bize su içirmezlerdi. Manisa’da sıcakta çalışıyoruz.  Maç oynuyoruz, devre arası soyunma odasına gidiyoruz. Cevat hocam, ‘Suya yanaşanın kafasını kırarım. Kadrodan çıkarırım. Hemen oyundan çıkarırım,’ derdi.  Bize limonla, şeker verirlerdi. Daha kötü oluyorsun. Cevat hocadan sonra Manisaspor’u Muhtar Tuçaltan da çalıştırdı.”

Manisaspor’un 1966-67 sezonundaki kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Cezmi, Rüştü, Ender, Sayım Soybayraktar, Aydoğan Tunay, Yücel, Halis Harman. Oturanlar: Rafet, Akın Göksu, Sabahattin, İsmet, Cenap Doruk.
Manisa 19 Mayıs Stadı’nın önü. Malzemeci bilekleri sarıyor.

Sayım Soybayraktar’ın Manisaspor’dan sonraki durağı, Ege’nin bir başka siyah-beyazlı takımı, Nazillispor olmuş. O sırada Üçüncü Lig’de mücadele eden bu takıma transferinin ilginç hikâyesini şöyle anlatıyor: ‘Ben Manisaspor’da oynadığım sırada, Beytullah Baliç Nazillispor’u kurmuş. İstanbul’da Saydam Palas Otel’de karşılaştık. Gittim, elini öptüm. ‘Sayım, ne yapıyorsun?’ diye sordu. Manisaspor’da oynuyorum, durum iyi,’ dedim. ‘Bize gelir misin?’ dedi. Ben de, ‘Gelirim ama şampiyonluğa oynayacak kadro kurarsan geleyim. Yoksa ben Manisa’da rahatım,’ diye cevap verdim. Beytullah hocam, ‘Şampiyonluğa oynayacak kadro kuracağım,’ deyince ben de, ‘O zaman, ne olursa olsun geliyorum,’ dedim. O zamanlar kulüplerin iki sene mukavele bitince iki sene daha uzatma hakkı vardı. Eğer futbolcu gitmek istiyorsa Almak isteyenler açık artırmaya geliyorlardı.  Beni mukavele uzatmasınlar diye açık artırmaya soktular.”

Beytullah Baliç (solda) ve Refik Vardaroğlu ile.

Açık arttırma sonucu 1968-69 sezonunda Nazillispor’a transfer olan Sayım Soybayraktar, sezon öncesi yapılan hazırlık kampında başından geçen ilginç anıyı gülerek hatırlıyor: “As kaleciyiz ya, ben Nazilli’ye bir hafta geç gittim. Takım Bozdağ’da kamp yapıyormuş, beni oraya gönderdiler. Beytullah hoca, ‘Sen neredesin yahu?’ dedi. Kampta kaptan Aktay abi aldı beni odasına. Akşam idmanına çıktık. Toprak sahada koştuk, geldik. Açma- germe gibi bir şeyler yapıyoruz. Beytullah hoca ‘Tut,’ dedi. Baktım sağıma soluma, bileklerini tutuyorlar. Ben de tuttum. ‘Say,’ dedi. Başladım saymaya. ‘Tamam,’ dedi. Beytullah abi sırayla sordu. Aktay abi misal 39 dedi, öbürü 35 dedi, diğeri 40 dedi. Bana sordu, 148 dedim. Beytullah abinin gözleri yerinden fırladı. ‘Ne diyorsun ulan?’ dedi. ‘148 hocam,’ dedim. ‘Oğlum manyak mısın? 148 olur  mu?’ diye sordu.  Meğer nabız tutup onu saymam gerekiyormuş. Ben içimden hızlı hızlı dur diyene kadar saydım. Sonra Aktay abiye döndü.  ‘Kaptan şunun nabzını say bakalım,’ dedi. Saydı, nabız 35-36 çıktı.”

Nazilli’de bir maç öncesi, Beytullah Baliç talebeleriyle konuşurken, sahanın kötü hali ve arka planda hakemlerin odası dikkat çekiyor.

“Başladık idmanlara, fakat o arada başımdan bir şey geçti. Bana büyü yapmışlar. Çift kale oynuyoruz, top tutamıyorum. Boyuna bana atıyorlar. Bir şey yaptığım yok, antrenmanlarda rezilim. Göztepe maça geldi. Kalede Sabri oynuyor, ben yedekteyim. Maçta Sabri sakatlandı. Galip durumdaydık. Mecburen kaleye ben geçtim, dört tane gol yedim. Tribünler bağırmaya başladı, ‘Bu mu transferiniz?’ diye. Beytullah hocayı da rezil ettim. Soyunma odasına giderken sinirden bir yumruk attım, kontrplak delindi. Aktay abi, ‘Ne yapıyorsun ulan?’ diye çıkıştı. Ben de, ‘Futbolu bıraktım, oynamayacağım abi. Rezil oldum,’ diye cevap verdim. Aktay abi, ‘Senin kafanı kırarım. Salı günü buradasın,’ dedi. Rahmetli kayınvalideye danışıp büyüyü çözdürmek için bir hocaya gittim. Benim anlatmama lüzum kalmadan adam derdimi anladı. Tahmin ediyorum Kuran’dan bir sayfa açtı. Hiç unutmuyorum 68 senesinden bu yana, 375’inci sayfaydı. Oğlum sana Yahudi’den dönme bir kadın kuru fasulyeyle büyü yapmış dedi. Bir dua okudu. ‘Seni azat ettim, bir hafta sonra gel, muskasın vereceğim,’ dedi. O gün idmanda çift kalemiz vardı. Ben B takımda oynayacağım, düşün as kaleci olarak gelmişim, yedek takımdayım yani. Hocanın yanından çıktım, kendimi yay gibi hissediyorum. Girdim soyunma odasına, ‘Beyler bugün bana gol atacak adamın alnından öperim,’ dedim. Babür güldü, ‘İki üç tane yiyeceksin yine,’ dedi bana. Çıktık sahaya, çok güzel oynadım ve biz kazandık. Ondan sonra bütün maçları rahat oynadım. Bütün sezon boyunca da yedi gol yedim. En az gol yiyen kaleci unvanım var.”

Nazillispor 20 Ekim 1968’de, deplasmanda oynadığı Konya İdman Yurdu maçında. Soldan sağa ayaktakiler: Beytullah Baliç, Hanna, Mehmet Ali, Orhan, Babür Bentürk, Aktay Atilla. Oturanlar: Metin, Erdinç, Muhittin, Recep, Sayım Soybayraktar, Nurettin.
Aydın’da oynanan Aydınspor-Nazillispor maçı.

Sezona Beytullah Baliç’le başlayan Nazillispor devre arasında antrenör değişikliğine gitmiş. Buna rağmen siyah-beyazlı takım şampiyon olarak İkinci Lige yükselmiş. “Sezon ortasında Beytullah hocam ayrıldı. Zannediyorum idarecinin biriyle bir anlaşmazlık olmuş. Devre arası antrenmanlara başladık. Takım kaptanı Aktay abi çalıştırmaya başladı bizi. Bir hafta sonra Isparta’da maçımız var. ‘Aktay abi hayrola? Beytullah hocam, Refik hocam neredeler?’ diye sordum. ‘Başka hoca gelecek Sayım,’ dedi. Bir baktık Perşembe günü Baba Recep (Adanır) geldi. Bir idman yaptık, Isparta’ya gittik. Ben iyi oynadım, Babür de gol attı, 1-0 yendik. Hatta bana o maçtan sonra korkudan bir müddet yüz felci geldi. Isparta taraftarı maçtan sonra otobüse ve askeri araca saldırdı.” Nazillispor İkinci Lige çıktıktan sonra Alpay Özsu ve Galip Türkkan antrenör olarak görev yapmış. Futbolcu kadrosuna da uzun yıllar Galatasaray’da oynayan milli futbolcu Yılmaz Gökdel katılmış. “Yılmaz Gökdel bize Isparta’dan geldi. Takım kaptanlığı bandını çıkarıp vermek istedim, almadı benden. ‘Sakın öyle bir şey yapma. Ben senin arkandan 100 maça çıkarım. Takma kafana,’ dedi.”

Nazillili futbolcular ve antrenörleri Recep Adanır, deplasmanda kazandıkları Eskişehir Demirspor maçından sonra şampiyon olarak sahayı terk ediyorlar.
Nazillispor’un 2 Ocak 1972’de oynadığı Beyoğluspor maçının on biri. Soldan sağa ayaktakiler: Murat Erbaşlar, Muammer Çeviker, Sayım Soybayraktar, Mümtaz Akman, Ahmet Kahya, Mehmet Ali Özenir. Oturanlar: Ertuğrul, Ahmet Başa, Yılmaz Gökdel, Osman Güntürçün, İsmail.

Göztepe genç takımında zaman zaman santrhaf olarak oynayan Sayım Soybayraktar, yıllar sonra Nazillispor’da da bazı maçlarda, santrforları sakat olduğu için kaleyi terk edip forvet hattına geçmiş. Ayrıca kaleci olarak görev yaparken penaltı gollerine imza atmış. Bunlar arasında unutamadığı bir tanesi, İkinci Lige çıktıkları 1969-70 sezonundaki Karşıyaka maçına ait: “Nazilli’de maç oynuyoruz. Karşıyaka, bizi yenerse şampiyon olacak. Benim hiç aklımda yok. Önceki haftanın maçından sonra ben İzmir’e geldim. Nazilli’de beni arıyorlar. Hocamız Galip Türkkan, ‘Sayım niye İzmir’e gitti?’ demiş. Şike yapmak için gittiğimi düşünmüşler. Maç 0-0 devam ederken penaltı kazandık. Atışı Recep kullandı. Top avuta gitti ama hakem Karşıyaka kalecisi erken çıktı diye tekrarlattı. Bu sefer ben yaptım atışı. Kaçırsam şike yaptım diye üstüme geleceklerdi. Hiç düşünmeden gittim attım. O maçı 3-0 kazandık.”

Sayım Soybayraktar’ın 1971-72 sezonunda santrfor olarak oynadığı Yedikule maçının on biri. Soldan sağa ayaktakiler: Yılmaz Akay, Sayım Soybayraktar, Yılmaz Tümak, Osman, Selahattin, Mehmet Ali. Oturanlar: Ahmet Kahya, Recep, Yılmaz Gökdel, Sabri, Ahmet Başa.

Nazillispor’da dört sezon geçiren Sayım Soybayraktar, 1972-73 sezonunda Altınordu’ya dönmüş. Artık İkinci Lige düşmüş bulunan kırmızı-lacivertli takımda bir müddet, eskilerden Hikmet ve İsmet Orhunbilge kardeşlerle birlikte oynamış. Bir zamanlar Birinci Ligde şampiyonluğa oynayan takımlara kök söktüren, Alsancak Stadı’na en çok seyirciyi toplayan bu tarihî İzmir kulübü, artık o eski ihtişamlı günlerinden çok uzakta, maddi sorunlarla boğuşmaktaymış. Sayım Soybayraktar, bu ekonomik darboğazın yarattığı bir kriz sonucu, 1975-76 sezonunda kadro dışı bırakılınca futbolu bırakmış. Bu üzücü olayın hikâyesini şöyle anlatıyor: “İstanbul’ a maça gittik, Vefa ile oynayacağız. Bayram Erbil hocamız, Adnan Kıraklı menajerimiz. İsmet’te, Hikmet’te gelmedi. Bayram hocam bana, ‘Sen takım kaptanısın,’ dedi. Kulüpte bekliyoruz. Saat bir oldu. Ertesi gün saat 11’de maç oynayacağız.  O zamanlar Savaşanlar firması vardı. Geldi bir otobüs ama binmeye korkarsın. Önden motorlu, önden bir kapı, arkadan bir kapı var. Sağ arka cam kırık, perde çekmiş adam. ‘Adnan abi, bununla mı gideceğiz?’ diye sordum. ‘Bununla gideceğiz,’ dedi. Ben de, ‘O zaman sabah, doğrudan maça gireriz,’ dedim. Yola çıktık. Saat 5’e doğru Edremit’e geldik. Yemek molası verdik. Bayram abi oturuyor. Çocuklarla ben ilgileniyorum. Birer köfte, birer piyaz aldık. Takımdaki çocuklar, ‘Kaptan bununla doyulur mu?’ dedi.  Ben de Adnan abiye söyledim. Birer yarım daha söyledik. Hep beraber yedik. Yola çıktık, Tekirdağ’a geldik. Pamukkale tesislerinde yine köfte yedik. Sabaha karşı saat 4 gibi Laleli tarafında Saydam Palas Oteline geldik. Saat 11’de maç oynayacağız. Kaçta yatacaksın, kaçta kalkacaksın. Gittik yattık, sabah 8’de kalktık. Maçta 2-1 mağlup olduk. Bayram hoca geldi. Bana, ‘Sağ ol Sayım. Sayende 10-0’dan kurtulduk,’ dedi.”

Altınordu’nun 1972-73 kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Adnan Kıraklı (menajer), Mehmet Ergin, Saim, Sayım Soybayraktar, İsmet Ohunbilge, Rafet Karışık, Doğan Emültay (antrenör), Zeki Yapıcı, Mustafa Güngören, İbrahim Lagarlı, K. İsmet Ok, Rafet Akkaya (yönetici). Oturanlar: Asil Gürcan, Engin Aksoylar, Recep Yetkin, Ningür Yalçıntaş, Mehmet Ali Ganimuna (Gani), Hikmet Orhunbilge, Volkan Yayın.

“İzmir’e geldik. Çarşamba günü Türkiye Kupası oynayacağız. Salı günü ter idmanına gittik. Tam kapıdan çıkacağım, Bayram Hoca ile Adnan Kıraklı beraber duruyorlar. Selamlaştık. Adnan abi  beni çağırdı. Elime zarf verdi. İstanbul’da çocukları koruduğum için süresiz kadro dışı kalmışım. Soyunma odasına girdim, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Çocuklar yanıma geldi, ‘Sayım abi, ne oluyor?’diye soruyorlar.  ‘Yok bir şey çocuklar, siz soyunun. Ben oynamayacakmışım, onun için ağlıyorum,’ dedim. Aldım malzemelerimi, Remzi babanın elini öptüm. Çocuklara da başarılar diledim, çıktım. O günden sonra da senelerce Alsancak Stadı’na uğramadım. O kadar iyi oynadım. 10 gol yiyeceğimiz maçta iki gol yedim ama kadro dışı kaldım. Ondan sonra futbolu bıraktım. Antrenör kıyımlarını görünce antrenörlük kursuna da gitmedim. Halbuki daha futbol oynayabilirdim.”

Altınordu 1975-76. Soldan sağa ayaktakiler: Faruk, İsmet Orhunbilge, Adnan, Ahmet Mercan, Hüseyin, Sayım Soybayraktar. Oturanlar: Ati Göksu, Zeki Türkkuşu, Volkan Yayın, Güven, Gani.
Altınordu 1974-75. Soldan sağa ayaktakiler: Yönetici (?), Adnan Kıraklı, Beytullah Baliç (Antrenör), Hüseyin, ?, Mustafa Çimen, Ahmet Mercan, Sayım Soybayraktar, Faruk Kaşgören, Mehmet Oskal, Ningür Yalçıntaş, Yönetici (?), Doğan Emültay. Oturanlar: Masör (?), Hikmet Orhunbilge, Bülent Menteş, Nadir Nardanlı, Nurettin Güneş, Gani, Volkan Yayın.

Sayım Soybayraktar bu olaydan sonra, stadyumda maç seyretmeyecek kadar futbola küsüp, bir kolejde servis şoförü olarak çalışmaya başlamış. Ancak futbol onun yakasını bırakmamış. Bir müddet sonra, bir arkadaşı vasıtasıyla YSE’de işe girmiş. YSE bünyesinde futbol takımı kurulunca, hâlâ Altınordu’da duran lisansını alıp, yıllar sonra amatörlüğe dönmüş. Hem takımı çalıştırıp hem de futbol oynamış. “O zaman amatör kümede 16 kişi soyunuyor. 16’ncı adam olarak kendimi yazıyorum.  O zaman da oynayacak bir çocuğun hakkını yiyorum. 21 günlük B kursu açıldı. Ona gittim. Dr. Şaban Acarbay, Doğan Emültay, Cevat Gök hocalar orada bize bütün gün ders veriyorlar. İlyas Sazalan, Pıtırcık Nihat, ben, Erhan Özalp birlikte kursu bittirdik. B kursunu kazanınca futbolcu lisansımı iptal ettik. Antrenör pozisyonuna geçtim. O zaman çocuğun birisi daha takım kadrosuna girmeye başladı. Bir müddet sonra A kursu açıldı. Metin Türel, Doğan Emültay, Şükrü Ersoy, daha kimler kimler geldiler. A kursunu da kazandım. Köy Hizmetleri takımını çalıştırmaya başladım. Amatör kümede, İzmir’de 52 hafta kimse bizi yenemedi.”

Altınordu-Erzurumspor maçı. Sayım Soybayraktar bu golü şöyle hatırlıyor: “Erzurum’u 3-1 yendik. Erzurum küme düştü. Hakem Doğan Babacan’dı. Ofsayt pozisyonu vardı. Ben Doğan hocaya ofsayt var diye sesleniyordum. Hava yağmurlu. Bir kafa topu attılar, elimin altından kaçtı. Döndüm ama yetişemedim. Elimin altından yine kaçtı. Çizginin üstündeyim. Golü verdi.”

Sayım Soybayraktar daha sonra hocası Doğan Emültay’ın çağrısı üzerine onun yardımcılığını yapmaya başlamış. Selçuk Efes ve Menemen Belediye takımlarında birlikte çalışmışlar. Ardından çok sayıda İzmir ve Ege takımını çalıştırmış. 2015’te Göztepe altyapı takımlarının kaleci hocalığını üstlenmiş ve geçen yıla kadar bu görevini sürdürmüş.

Cevat Gök ile.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.