Geçtiğimiz günlerde Türk basketbolunun, ismi sınırlı bir çevrede bilinen emekçilerinden biri olan Niyazi Turan’ı kaybettik. Kırklı yıllarda okuduğu Darüşşafaka Lisesi’nin çeşitli branşlardaki okul takımlarında başlayan spor hayatını, ellili yıllarda Darüşşafaka basketbol takımında oyuncu ve antrenör olarak sürdürmüş, altmışlı yıllarda çalıştığı İzmit’te çok sayıda sporcu yetiştirmiş, uzun yıllardan sonra döndüğü Darüşşafaka’da yine çok sayıda sporcunun yetişmesini sağlamıştı.
1932’de Bulgaristan’da dünyaya gelen Niyazi Turan, henüz iki yaşındayken ailesiyle Tekirdağ’ın Muratlı ilçesine yerleşti. Gümrük muhafaza memuru olan babası, o yedi yaşındayken vefat etmişti. İlkokulun ilk üç sınıfını Muratlı ve İstanbul Bakırköy’de okuyan Niyazi, 1942’de girdiği sınavı kazanarak dördüncü sınıftan itibaren Darüşşafaka Lisesi’nde okumaya devam etti. Birkaç yıl önce, Darüşşafaka’nın spor tarihini anlatan bir kitap hazırlarken görüştüğümüz Niyazi Turan, okulun hayatının dönüm noktası olduğunu söylemişti. Burada iyi bir eğitim almanın yanı sıra, ortaokuldan itibaren iyi bir sporcu olarak da yetişmeye başlamıştı. O zamanlar futbol sahalarında oynanan hentbolda, futbolda, voleybolda ve basketbolda okul takımlarında yer alıyordu.

Genç Niyazi, lise yıllarında da bütün branşlarda okul takımlarına katılmasına rağmen, basketbol en çok sevdiği spor haline gelmişti. Bunda belki derme çatma da olsa, yeni yapılan basketbol sahasının payı vardı. Bu sahanın genç sporcu adaylarına yaptığı katkıyı şöyle anlatıyordu: “10. sınıfa gelirken yazın da kalıyorduk okulda. Eski binanın alt kısmında küçük bir açık hava sahası yapıldı. Kimler sebep olduysa iki de pota dikildi oraya. Biz bütün gün eğreti toplarla, futbol topuyla filan basketbol oynuyoruz. Yapacak hiçbir işimiz yok, bütün gün oynuyoruz. Dripling yapamıyorsun, yer hem meyilli hem tarla gibi. Zor düzeltiyoruz bazı yerleri. Tabii o zaman sürekli pas yapıyoruz. Öyle bir pas gelişti ki bizde. Kapalı spor salonunda büyükler çok antrenman yaptığı için küçüklere yer kalmıyordu. Bu arada ufaklardan bir sürü adam yetişti o açık sahada.”

Lisenin son sınıfındayken, geleceğin ünlü basketbolcuları Altan Dinçer ve Erdoğan Karabelen’in yer aldığı Tophane Sanat Okulu’nu finalde yenen Darüşşafaka Lisesi takımı ilk kez İstanbul şampiyonluğunu kazanmıştı. Niyazi Turan 1951’de mezun olurken, okulun yöneticileri faaliyetine uzun yıllar önce son veren Darüşşafaka Spor Kulübü’nü tekrar hayata geçirmeye karar vermişlerdi. Yirmili yıllarda İstanbul Futbol Ligi’nde boy gösteren yeşil-siyahlı kulüp, bu kez futbolla birlikte, memleket için nispeten yeni sayılabilecek basketbol ve voleybolda da iddialı takımlar kurmak istiyordu. Yöneticiler basketbol şubesinin sorumluluğunu, okul takımının kaptanlığını üstlenen ve büyük kulüplerin dikkatini çeken Niyazi’ye vermişlerdi. Darüşşafaka basketbol takımının başlangıç günlerini onun bize anlattıklarından aktarıyoruz: “Ben hemen kolları sıvadım. O zaman Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürlüğü vardı, oraya gittim. Ortalık Galatasaray, Fenerbahçe idarecileriyle kaynıyor. Rahmetli Muhtar Sencer (Fenerbahçe basketbol şubesi sorumlusu), ‘Ne oluyor Niyazi, sen ne arıyorsun burada? Biz seni alacağız,’ diye sordu. ‘Yok abi, Darüşşafaka takımı olarak giriyoruz biz,’ dedim. ‘Ha iyi, öyleyse Galatasaray’a gitmeyeceksin,’ dedi. Böylece lisansları çıkardık. O sezonun başında (1951-52) başladık maçlara. Biz Şevket’le (Taşlıca) beraber o tahta çantayı Allahın soğuğunda değişe değişe taşırdık. İçinde atlet vardı, vaktiyle voleybol için yapmışlar, forma filan yok. Şortların kimisi büyük, kimisi küçük. Ayaklarımızda basit lastikler. Fatih-Harbiye tramvayına biniyoruz, Taksim’de iniyoruz. Oradan Teknik Üniversite’nin taş salonu vardır iç tarafta, Gümüşsuyu’nda, oraya gidiyoruz. Üstte salonun etrafını çevreleyen dar bir balkonu vardır, seyirci aşağıya doğru bakar. Soğuk bir salon. Maçlara başladık, önümüze geleni süpürüyoruz çünkü o zamanlar 24 veya 30 saniye yok, 3 saniye yok. Benim forma numaram 3’tü mesela. Topu çok iyi paslaşarak oyalıyoruz. Bir de dripling yaparken örmeler falan yapıyoruz. Başladık kendimize göre, o Amerikan gemi takımları geldiği zaman gördüklerimizi uyguluyoruz. Hiç unutmam, favorilerden biri İstanbulspor, diğeri Şişli. Bunlarda eski oyuncular var. İstanbulspor’da Şarık Tara oynuyordu, uzun boyluydu. İTÜ’de okuyan birkaç çocuk da orada. Çok iddialılardı, biz İstanbulspor’u süpürdük. Şarık Tara onu hiç unutamamış; yıllar sonra SEKA’da karşılaştığımızda, ‘Niyazi nasıl yendiniz bizi, hâlâ unutamıyorum,’ demişti.”

Genç kaptan, koçluk da dahil olmak üzere basketbol şubesinin yükünü çekmenin dışında, voleybol takımında da oyuncu olarak yer alıyordu. Her iki braşta henüz Deplasmanlı Türkiye Liginin yapılmadığı o yıllarda, Darüşşafaka basketbol ve voleybol takımları yola İstanbul Mahalli İkinci Küme’de çıktılar. Neticede iki takım da Birinci Küme’ye yükselirken Niyazi Turan, ilk seneden sonra kendini sadece basketbola verdi. Bir yandan A takımında oynarken, diğer yandan genç ve yıldız takımlarının antrenörlüğünü yapıyordu. 1952-53 sezonundan itibaren Birinci Küme’de mücadele eden Darüşşafaka basketbol takımı, Niyazi Turan’ın yetişmelerinde büyük pay sahibi olduğu Şevket Taşlıca, Hüdai Budanur ve Mehmet Baturalp gibi genç kabiliyetlerin de tecrübe kazanmasıyla birlikte, kısa süre içinde favori takımların başını ağrıtan bir ekip haline geldi. Nitekim 11 Mart 1954’te Galatasaray ile oynanan lig maçı, seyredenlerin unutamayacağı bir çekişmeye sahne olarak hafızalara kazınmıştı. “Dört temditli maç” olarak basketbol tarihimize geçen bu müsabakanın normal süresi 59-59 berabere bitince uzamış, eşitlik ancak dördüncü uzatma devresinde bozulmuş ve Galatasaray sahadan 71-68 galip ayrılmıştı. Niyazi Turan bu unutulmaz maçın sonunu şöyle hatırlıyordu: “Oyun dört kere uzadı. Artık bizim çocuklar da yoruldu, Galatasaraylılar da yoruldu ama Yalçın (Granit) mecbur kalıp çok uzaktan iki şut attı, ikisi de girdi. Galatasaray o şekilde aldı maçı. Ama maç bitiminde bakın ne oldu: rahmetli Sadi Gülçelik, Erdoğan Partener ve diğerleri bizi omuzlarına alıp salonun içinde gezdirdiler. Bizim seyirci de Galatasaraylı oyuncuları alkışlamaya başladı.”

Dört temditli Darüşşafaka-Galatasaray maçı, o güne dek basketbola spor sayfalarında bile fazla yer vermeyen gazetelerin de birinci sayfalarında haber olmuştu. Akşam gazetesinin birinci sayfasında bu maç için kullanılan fotoğrafta Niyazi Turan ve Yalçın Granit karşı karşıya görülüyor.

Sezon sonunda askere giden Niyazi Turan, 1954-1956 arasında Karagücü takımında basketbol oynamaya devam etti. İstanbul Birinci Küme’ye yeni çıkmış olan Karagücü’nde geçen iki sezonun ardından, askerlik görevi bitince 1956-57 sezonunda Darüşşafaka’ya döndü. Ancak spor salonu yapımı için toplanan parayı, şampiyonluğa oynayacak bir takım kurmak amacıyla yıldız oyuncu transferine harcamak isteyen yöneticilerle ihtilafa düşerek sezon sonunda Darüşşafaka’dan ayrıldı. Üstelik bu ayrılık Darüşşafaka’yla sınırlı kalmamış, Turan ailesi İstanbul’dan da ayrılarak İzmit’e yerleşmişti. Niyazi Turan yetiştirici kimliğini, yeni bir hayat kurduğu bu kentte de sürdürdü. SEKA bünyesindeki Türkiye’nin en güçlü amatör kulüplerinden Kağıtspor’da basketbol takımını kurdu ve oyunculuğun yanı sıra basketbolcu yetiştirmeye devam etti. Ayrıca SEKA Çırak Okulu’nun beden eğitimi öğretmenliğini üstlendi. 1966’da kurulan Kocaelispor’da da erkek ve kız basketbol takımlarını meydana getirdi. Aynı şekilde burada da oyunculukla birlikte antrenörlüğü üstlendi. Her iki kulüpte minik ve genç takımlar, kız takımları dahil olmak üzere yüzlerce İzmitli gencin basketbolla tanışmasını, spor kültürü almasını sağlayan Niyazi Turan’ın öğrencileri arasında geleceğin “Sarı Fırtına”sı Metin Tekin de vardı. Kendisi İzmit’te basketbol sevgisini geniş bir kitleye benimsetirken, İzmit Lisesi’nde matematik öğretmeni olan eşi Mübeccel hanım da kız takımlarının idareciliğini yapıyordu.



1980’de emekli olan Niyazi Turan, aynı yıl yuvasına döndü ve Darüşşafaka Lisesi’nin spor koordinatörlüğünü üstlendi. Onun gelişiyle birlikte okuldaki spor faaliyetleri canlanmış, basketbol ve voleybol dışında, uzun zamandır ihmal edilen atletizm ve masa tenisinde de takımlar kurulmuştu. Kısa süre içinde bütün branşlarda İstanbul ve Türkiye çapında dereceler alınmaya başladı. Bu başarının temelinde yaz tatili sırasında İznik Darka’da yapılan kamplar yatıyordu. Beş yıl sonra okuldaki görevinden ayrılan Niyazi Turan 1996’da Darüşşafaka kulüp müdürlüğü görevini üstlendi. 2002’ye kadar görev yaptığı bu dönemde de, Erdoğan Karabelen’in başında olduğu spor okulları vasıtasıyla çok sayıda çocuğun sporla tanışmasını sağladı.


Darüşşafaka’nın spor tarihiyle ilgili kitabın hazırlıkları sırasında, özellikle kulübün 1950’lerin başında tekrar faaliyete geçmesi ve ilk yıllarıyla ilgili çok değerli bilgiler veren Niyazi Turan, kısa süre önce rahatsızlanana kadar Darüşşafaka camiasıyla ilişkisini kesmedi. Fırsat buldukça Çarşamba günleri Ortaköy’deki lokalde okul arkadaşlarıyla bir araya gelip anılarını tazeliyordu. Son günlerde sağlığı bozulup hastaneye kaldırılan Niyazi Turan, 23 Ağustos 2021’de hayata veda etti.
