Stavro Tripkoviç: Sarıyerli Ruli

Altmışlı yıllarda, özellikle İkinci Lig takımlarının maçlarını izleyen futbolseverlerin hafızasında yer etmiş futbolcuların başında gelen isimlerden biri Stavro Tripkoviç’ti. Gerçek ismi bu olmasına rağmen, bu yıldız futbolcuyu herkes Ruli adıyla tanıyordu. Beyoğluspor genç takımında başlayan futbol hayatını Sarıyer’de sürdürürken, Birinci Lig’de mücadele eden Feriköy’e transfer olmuştu. İki yıl sonra Yunanistan’a yerleşerek muhtelif kulüplerde forma giydi. Buna rağmen futbol tarihimize Sarıyerli Ruli olarak geçti. Özellikle yaşı 70’i aşmış Sarıyer taraftarlarının hâlâ unutamadığı Ruli’yle, birkaç yıl önceki Atina seyahatimizde görüşüp anılarını dinlemiştik. Araya fazla girmeden aktarıyoruz.

“1943 İstanbul doğumluyum. Fener’de doğdum ama bir yaşında Arnavutköy’e gittim. Babam mobilyacı marangozdu. Yugoslavya’da doğmuş. 1940-41 yılında Almanlar girince abisini öldürmüşler. Annesi onu İstanbul’a doğru kaçırtmış. Annemi görüp orada evlenmiş. Kardeşim yok, ailenin tek çocuğuyum. Çocukluğumdan 1969’a kadar hayatım Arnavutköy’de geçti. Çocukluğumdan beri çok sevdiğim top oynamaktı. Mektebe giderken çantalarımız vardı. Onları direk olarak koyardık. Hiç unutmam, babam mobilyacı olduğu için tahtadan güzel bir çanta yapmıştı. Bütün kitaplarımı içine koyardım. O çantayı direk olarak kullanırdım. Tabii oyun oynarken bir pozisyon gelirdi, dört-beş kişi vurmaya çalışırdı. Vurunca çanta kırılırdı. Babam da, ‘Nasıl olur, çanta elinden düşüp de kırılır mı?’diye sorardı. Ben de, ‘Düştü, biri çantaya bastı,’ derdim. Böyle böyle top oynamaya başladım.”

Beyoğluspor genç takımında (alt sırada, sol başta).

“İlk olarak Beyoğluspor’un genç takımında, en küçüklerde oynadım. Ondan sonra büyüdükçe Beyoğluspor genç takımında oynamaya başladım. Genç takım ligi vardı, orada oynuyorduk. Bir Pazar günü hastaydım, gidemiyorum. Baktım ki ertesi gün gazetede benim adım var. Dedim benim lisansımla başkasını oynattılar. Gittim kulübe, bir daha gelmiyorum dedim. Boğaziçi’ne gittim ikinci sene. Boğaziçi kulübü ile Dolmabahçe Stadı’nda bir maç oynuyorduk. Şampiyonluk maçıydı. Ben sağa gidip öbür köşeye iki gol attım. 3-1 kazandık maçı. O gün tribünde Sarıyerli Baba Kenan varmış. Ona kimse konuşamazdı. Çok zor bir adamdı. Baba Kenan Sarıyer’in bir numaralı adamıydı. Her işi yapardı; futbolcu, antrenör, malzemeci, idareci. Çok seviyordu Sarıyer’i. O gördü beni. Ertesi gün Boğaziçili Adil abiyle Sarıyer’e gittik. Selahattin Yarar isminde bir başkanları vardı. Unkapanı’nda balık halinde büyük bir balıkçı yazıhanesi vardı. O zaman Sarıyer’de Fethi, Erdoğan vardı. Beni de aldılar, iyi para verdiler. O zaman için 6 bin Türk lirası çok iyi paraydı. Zaten ben paradan ziyade futbol oynamak istiyordum.”

Boğaziçi takımının Fatih maçından önce. Eyüp sahası, Kasım 1961.
Boğaziçi takımı Anadoluhisarı sahasında oynadığı Hilal maçında, 20 Şubat 1964.

Böylece Ruli 1964 yazında, Arnavutköy semtinin Boğaziçi takımından Boğaz’ın yine aynı yakasındaki Sarıyer’e transfer olmuş. “Ondan sonra Sarıyer’de oynamaya başladım. Bir sene sonra bana kaptanlığı verdiler. ‘Ben yeniyim yahu, nasıl yaparım?’ dedim. ‘Yok’ dediler, ‘Sen kaptan olacaksın.’ Çok iyi oynuyordum. Çok gol atıyordum. İkinci senenin başında sakatlandım. Menüsküs ameliyatı oldum. Ameliyatı Esnaf Hastanesinde yaptırdılar. Selahattin Yarar’ın çok parası vardı. Hastanenin dördüncü katı onun parasıyla yapılmıştı. Dediler, ‘Seni Esnaf Hastanesinde ameliyat yaptıralım.’ Dedim, ‘Ameliyatı kim yapacak?’ O zaman Reşat Dermanver vardı, başka doktorlar da vardı. ‘Biz oraya götürelim seni,’ dediler. ‘Abi iyi olur mu?’ dedim. ‘Merak etme, çok iyi bir doktorumuz var,’ dedi. Peki abi deyip başımı eğdim. Ameliyat yapıldı. Başarılıydı. Bir gün Arnavutköy’den Sarıyer’e bisikletle gittim döndüm. Maksat ayaklarımı kuvvetlendirmekti. Bir de ağır sağlık topları vardı. Ona öyle hırsla vuruyordum ki ayağım kuvvetlensin diye. Meğer 15 günde ayağım kuvvetlenmiş. Benim haberim yok.”

Sarıyer 1964-65 sezonu. Soldan sağa ayaktakiler: Ruli, Erdoğan, Fethi, Gürbüz, Erdin, Barbaros. Oturanlar: Recep, Yücel, Oktay, Deli Mehmet.

Ruli’nin ikinci sezonu olan 1965-66’da iyi bir performans sergileyemeyen Sarıyer takımı düşme potasına girmişti. Ligin son haftalarında oynanan kritik maçlarda Ruli, attığı gollerle takımının kurtarıcısı olmuştu: “Takım kötüden daha kötü duruma gidiyordu. Son durumdaydık. Altımızda başka takım yoktu. Küme düşüyorduk. İzmir’de Ülküspor’la bir maçımız vardı. Bir maçımız da İstanbul’da Petrol Ofisi ile. Eğer iki maçı da kazanmazsak küme düşüyoruz. Baba Kenan takımla İzmir’e gidiyor. Ben de geleyim dedim. Menüsküs ameliyatı olalı 15 gün olmuştu. ‘Sen daha iyi olmadın,’dedi. Normalde 45 günde bile sahaya dönmezlerdi. Baba Kenan’a beni de al dedim. Baktım maç başlamadan soyunuyorlar. Baba Kenan’a, ‘Ben oynamak istiyorum,’ dedim. ‘Olmaz, Nasıl oynayacaksın?’ dedi. ‘Ayağım iyi, oynayacağım,’ dedim. Oynadık, 0-0 maç devam ediyor. 60. dakikaya doğru, yanda yedekler ve oyuncular oturuyor. Tam onların önünde ben bir top kaptım. Sağdan gidiyorum kaleye doğru. Arkadan oyunculardan birisi bir koydu, yerlerde Ruli. Ayağa kalktım, ceza sahasının içine doğru koşuyorum. Esmer Recep vardı –Vefa’da da oynamıştı – sağ bek Recep topu dikti. Ceza sahasının içine, penaltının üstüne yolluyor. Ben koşuyorum yetişeyim, ceza sahasının içine gireyim diye ve dönüyorum baktım top burada. Kalkıyorum, bir kafa vuruyorum. O kafayı nasıl vurdum, top nereye gidecek bilmiyorum. Doksandan top gol. 1-0 alıyoruz maçı.”

Ruli, Mithatpaşa Stadı’ndaki bir maçta kafayla gol atıyor.
Sarıyer takımı Ruli’nin kaptanlığında bir maçtan önce seyirciyi selamlıyor.

“İstanbul’a geri dönüyoruz. Petrolofisi maçını da benim golümle alıyoruz ve takım kurtuluyor. Ondan sonra Sarıyerliler benim heykelimi dikeceklerdi. Az ramak kaldı onu da yapacaklardı gitmeseydim. Sarıyer’de üç sene oynadım. 42 gol attım. Bazıları 10 sene oynuyor 20 golü var.” Bu kadar çok gol atınca Ruli’nin santrfor olarak oynadığı akla gelebilir ama o bu konuya şöyle açıklık getiriyor: “Sol açık oynardım ama içeri doğru girerdim. Hem sol hem sağ ayağım vardı.”

Sarıyer-Mersin İdman Yurdu maçında iki rakip futbolcunun arasından sıyrılıyor.

“Sarıyer’de oynarken bir sakatlık geçirdim. Dizimde bir sakatlık vardı. Tagar’da tedavi görüyordum. Metin Oktay da tedavi görüyordu. Ayağımı gördü, biraz şişkindi. Bana dedi ki, ‘Pazar günü bu ayakla oynayamazsın.’ Cuma günü ayağım böyle şişkindi. Pazar günü maça çıktım ve Mersin İdman Yurdu’na iki gol attım. 3-0 maçı kazandık.”

Sarıyer 1965-66. Soldan sağa ayaktakiler: Recep, Rıfat Kurt, Nuri, Adnan, Birol, Ruli. Oturanlar: Oktay, Yücel, Cemil Turan, Cudi Vergili, Erdin.

Sarıyer kulübünde genel sekreterlik dahil, uzun yıllar boyunca çeşitli idari görevler üstlenen İbrahim Balcı, “Sarıyer Profesyonel Takımında Oynayan Futbolcular” isimli kitabında Ruli’den şöyle bahsediyor: “Sarıyer tarihinin efsane olmuş futbolcularından biridir. Ruli orta saha ve forvet elemanı olarak oynadı. Orta saha elemanı olarak futbol için gerekli bütün meziyetlere sahip olan Ruli, inanılmaz ve akıl almaz çalımları ile rakip elemanları abandone ederdi. Zeki, ileri görüşlü, kolektif futbol anlayışına hakim, müthiş top hakimiyeti olan bir futbolcuydu. Giden ve duran toplara fevkalade vuran, adeta topa istediği gibi hükmeden bir meşin yuvarlak ustasıydı. Oynatan ve oynayan bir elemandı. Topla anormal süratli, çalım attığında rakiplerini üç beş metre açık düşüren bir dehşet adamdı. Akıl dolu frikik atışları, kurtarılması olanaksız penaltı atışları ve rakip kale önlerinde karambol yaratan köşe vuruşları ile bir futbol ustasıydı. Bir futbol virtüözü olarak onu seyretmeye koşanların sayısı asla küçümsenemez.”

Mersin İdman Yurdu maçında frikikten attığı gol.

Yine İbrahim Balcı’nın kitabında, onun kaptanlık vasıflarıyla ilgili olarak şu satırlar yer alıyor: “Sarıyer takımından Cemil Turan, Mustafa Pırnal, Erdin Yücel, Ahmet Gündoğdu, Erdoğan Ertaul ve Cihat Erbil yetişmişse, yetişmelerinde bu büyük futbol ustasının payı inkar edilemez. Bu futbolcuları büyük yardımlaşması ile 1. Türkiye Ligine taşıyan futbol ustası Ruli’dir. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, mücadele gücü, yenilgiyi kabullenememesi, yardımlaşmayı görev kabul etmesi nedeniyle takımı içinde sivrilmiş ve takım kaptanlığı bandını hakkıyla koluna takmıştır.”

Ruli, futbol hayatının başlangıcındaki Cemil Turan’la.

Futboldan büyük paralar kazanılmadığı yıllarda çoğu aile, oğullarının futbol oynamasından çok okumasını istiyordu. O zamanlar aile baskısıyla futbol oynamayı bırakıp eğitimine devam eden birçok yetenekli genç vardı. Babasının futbol oynamasına müdahale edip etmediğini sorduğumuzda Ruli şunları anlatıyor: “Babamın futbola biraz ilgisi, sempatisi vardı. Sarıyer’de maç oynarken izlemeye gelirdi. Bana bir şey söylemezdi. Ondan sonra evde kritiğini yapardı. Bütün gazeteler çok iyi oynadın Ruli derken o yine de benim bir yanlışımı bulurdu. İyi yapardı. ‘Onu şöyle yapsaydın, böyle yapsaydın daha iyi olur,’ derdi. Ben de, ‘Tamam baba, öbür sefer oynadığımda düzeltirim,’ derdim. Babam Sarıyer’de oynarken ölmüştü. Sarıyerli idareciler onu da Esnaf Hastanesi’ne koydular. Vefa Stadı’nda Aydınspor’la oynuyoruz. Maç saat 4’te, ben saat 3’te hastaneye babamı görmeye gittim. Sonra maça gittim oynadım. Orada da yine gol attım. Döndüğümde babam ölmüştü.”

Sarıyer forvet hattı (soldan sağa): Erdoğan, Gürbüz, Erdin, Ruli, Cengiz.

Sarıyer’de üç sezon geçiren Ruli, 1967-68 sezonunda Türkiye Birinci Ligi’nde mücadele eden Feriköy’e transfer oldu. Feriköy kulübü bu transfer için mütevazı bütçesini epey zorlarken, Ruli de Bursaspor’un 10 bin lira fazla olan teklifini reddetmişti. Buna rağmen Feriköy o sezon İkinci Lig’e düşerken, Ruli de takım değiştirmekten dolayı mutlu olmamıştı. Detayları ondan dinliyoruz: “Feriköy Fuat’ı 120 bine Fenerbahçe’ye sattı, benim için 80 bin lira verdi. 40 bin bana, 40 bin Sarıyer’e verdi. Feriköy’ün parası yoktu o zaman, Fuat’ı vererek 120 bin aldı. Anlaştık, hadi gidip birinci ligde oynayayım dedim ama en kötü iki senem. Hem maddi bakımdan iyi değildi, hem de takım kötü oynuyordu. Antrenör iyi değildi. Çok egoisti. Yaptığından daha fazlasını isterdi. Andrea Pflander diye Yugoslav bir antrenör getirdiler. Takım daha iyi gidiyordu. Fakat bir süre sonra ayrıldı. Takım için kötü oldu ve küme düştü.”

Feriköy 1967-68. Ayaktakiler: Ahmet Açıkgöz, Erol Evcimen, Müjdat Özgür, Necdet İnanç, Mehmet, Arif. Oturanlar: Bilgin, Rıdvan Kaner, Turgay, Ruli, Zekeriya Alp.

Ruli, bir sezon daha Türkiye İkinci Ligi’ne düşen Feriköy’de top koşturmuş. Kadrosunu büyük ölçüde koruyan bu mütevazı İstanbul takımı, uzun müddet zirve yarışını sürdürse de Samsun, Bolu, Kütahya, Zonguldak gibi güçlü Anadolu takımlarıyla girdiği rekabette bir süre sonra pes edip dördüncü sırada kalmış. Ruli ise sezon sonunda köklü bir değişiklik yapıp sadece Feriköy’den değil Türkiye’den de ayrılarak Yunanistan’a yerleşmiş. Bunun nasıl gerçekleştiğini şöyle anlatıyor: “O sezonun sonunda bir teklif geldi Panionios’tan. Zaten bütün akrabalarımız gitmişti. Bir annem bir de ben kalmıştım. Teklif geldi madem ne olursa olsun ben gideceğim dedim. Tam antremana çıkıyorum, Feriköylü bir Rumdan bana bir mektup geldi. Bana diyor ki, ‘Ruli ben seni tanıyorum. Panionios’ta sen oynarsın. Pazar günü antrenör gelecek, seni seyredecek.’

Feriköy’ün Birinci Lig’deki son sezonunda oynadığı Fenerbahçe maçında, Ruli (solda) ve Ercan Aktuna (5) pozisyonu izliyor.

“Mithatpaşa Stadı’nda Hacettepe ile oynuyorduk. Ben pek ehemmiyet vermedim ama o maça çıktım ve iki tane gol attım, 2-0 aldık maçı. Meğer o görmüş beni. Haberim yok. Dedi ki, ‘Pazartesi günü sana bir uçak bileti yolluyoruz, gel bir konuşalım. Eğer anlaşırsak kalırsın. Ben geldim bu tarafa, o zaman Feriköy dağılıyordu. Kümeden düşmüştü. İkinci kümede de parası yoktu. Hüseyin Arık vardı. Ben geldim Panionios’ta antrenmana çıktım. Antrenmanda çok iyi oynamıştım. Direkten dönen vole bir topum vardı. İyi paslar verdim. Ondan sonra içeri girdik. Baktım bunlar kararlı. Dediler, ‘Biz senin için 500 bin drahmi çıkardık. Sen 250’sini alacaksın. Ama takımın Feriköy para almak istemiyorsa hepsi senindir.’ Hüseyin Arık’a telefon ettim. Bana, ‘250 bin drahmi bu tarafa gelmezse bonservisin gelmez,’ dedi. Ben de bunlara, ‘Parayı gönderin,’ dedim. Böylece burada kaldım. Eğer o mektup gelmeseydi Feriköy dağılmıştı zaten. Erol Mersin İdman Yurdu’na, Bilgin Galatasaray’a gitti. Beni Beşiktaş ve Bursaspor istiyordu. Ben de bir takıma giderdim. Belki hayatıma Türkiye’de devam ederdim.”

Feriköy’ün İkinci Lig’e düştüğü 1968-69 sezonundaki kadrosu. Ayaktakiler: İskender, Erkan, Mehmet, Necdet, Erol, Ahmet Açıkgöz. Oturanlar: Rıdvan Kaner, İsmet Yurtsü, Bilgin, Ruli, Selahattin.

Böylece 1969-70 sezonunda Panionios’a transfer olmuş yıldız futbolcu. 1890’da İzmir’de kurulduktan sonra 1922’de Atina’ya göç eden bu kulüpte üç sezon geçirmiş. Ardından Yunan ikinci ligindeki Halkida takımına gitmiş ve dört sezon da orada oynadıktan sonra futbolu bırakmış. O yılları, “Halkida ikinci ligde oynuyordu ama çok paraları vardı. Yukarı çıkma iddiaları vardı. Bir sene ikinci bitirdik, öbür sene üçüncü, öbür sene dördüncü bitirdik ama çıkamadık yukarı,” diyerek özetliyor. O yıllarda Yunanistan’daki profesyonellik de bizden pek farklı olmadığı için, futbol oynarken bir yandan da çalışan Ruli bu konuda şunları söylüyor: “Ben 30 sene telefon şirketinde çalıştım. Panionios’ta bana dediler ki, ‘Sana 100 bin lira daha verelim ama bizden iş falan isteme.’ Bana arkadaşlarım, ‘Parayı alma, işi al’ dediler. Ben de parayı almadım. Telefon şirketine girdim, 30 sene çalıştım orada.”

Üstte Panionios takımı. Ruli alt sırada, sağ başta. Altta Halkida takımı. Ruli, üstte soldan üçüncü.

Ruli’yle sohbet ettiğimiz Saraylı pastanesi, İstanbul’dan göç eden Rumların yoğun olarak yaşadığı Paleo Faliro semtinde. Dolayısıyla Türkçe isme sahip bu mekân gibi, semtin pek çok yerinde meramınızı Türkçe anlatmanız mümkün. Sohbetin sonunda futbolun dışına çıkıp İstanbul Rumlarının elliler ve altmışlarda yaşadığı kitlesel göçü konuşuyoruz. Çocukluk ve gençlik yıllarını Boğaz kıyısında geçirmiş olan futbolcu bu konuda şunları söylüyor: “O zaman biraz mecburi olarak burayı tercih ettim. Senin hepimizi gördüğün gibi, biz İstanbul’da doğduk. Kalbimizin içinde, unutamazsın. Doğduğun yeri zor unutursun. Biz hiçbir zaman gitmezdik Türkiye’den. Biz ne Rum olarak Kıbrıs’a sahip çıkardık ne de Türklüğe karşı çıkardık. Severdik Türkiye’yi. Yine de yılda iki sefer gidip geliyoruz. Türkiye’de bazı arkadaşlarımız hâlâ niye gittiniz diyor. Arnavutköy’e gidiyoruz. Oradaki arkadaşlar siz gittiğinizden beri buraya doğru dürüst adam gelmedi diyorlar. Arnavutköy’ün eski zamanları 6000 Rum, 500 Türk vardı. Biraz Yahudi biraz da Ermeni vardı. Sonra yavaş yavaş değişti vaziyet. Politika yüzünden oldu bütün bu işler. Politikayı ben hiç sevmiyorum.”

İki yıl Feriköy’de, yedi yıl Yunanistan’da oynamasına rağmen, onun futbolseverler arasında hâlâ Sarıyerli Ruli olarak hatırlandığını yazının başında belirtmiştik. Nitekim o da bunu doğruluyor ve internete girip Sarıyer’in maçlarını, durumunu takip ettiğini belirtiyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.