İhsan Kavak: Transferi İçin Askeri Jet Kaldırılan Futbolcu

Yalçın Doğan’ın “Fenerbahçe Cumhuriyeti” adlı ünlü kitabının, belki en çok bilinen bölümü transfer döneminin son günü, bir futbolcunun eksik evrakının tamamlanması için askeri bir jetin Ankara’dan Diyarbakır’a uçmasıyla ilgilidir. Bu yazımızda futbol yaşamını anlatacağımız İhsan Kavak, işte bu hadiseli transferin kahramanıdır. Fenerbahçe’de bir sezon geçirdikten sonra Bursaspor’a transfer olmuş, kariyerinin en verimli yıllarınıysa Ankaragücü formasıyla sürdürmüştür. Onca hadiseye yol açıp transfer olduğu Fenerbahçe’de sadece bir sezon oynamasının sebebini aşağıda kendi anlattığı renkli anılarından öğreneceksiniz. Bursaspor taraftarının “Jilet İhsan”, Ankaragücü taraftarının “Deli İhsan” adını verdiği İhsan Kavak’ın hareketli yaşamını, çocukluk yıllarından itibaren dinlemeye başlıyoruz.

“1955 Siirt doğumluyum. Baba tarafım Kurtalanlı. O zaman Siirt’in en büyük ilçesiydi. Yazın köye giderdik. Köyümüz hâlâ duruyor. Büyük bir aşiretiz. Dokuz on binden fazla aynı soyadını taşıyan insan var. Babam Abdurrahman Kavak 1963’ten 1973’e kadar Adalet Partisi’nde Siirt’ten senatörlük yaptı. Annem doğma büyüme İstanbul Koşuyolu’ndan. Tanışmaları çok enteresan bir hikaye. Babam liseyi Diyarbakır’da bitiriyor. Ardından burada (Ankara) Hukuk Fakültesi’ni bitiriyor. Sonra geçiş derslerini verip Siyasal Bilgiler’i de bitiriyor. O zaman talebe yurtları vardı. Babam yurt başkanıydı, iri yarı bir insandı. Dayım İstanbullu, biraz nanemolla. Rahmetli babam onu ezdirmiyor. Artık mezun oluyorlar gidecekler. Dayım babama, ‘Ben senden ayrılmak istemiyorum, kız kardeşin varsa evleneyim,’ diyor. Babamın kız kardeşi vefat etmiş. ‘Senin kız kardeşin varsa bana ver,’ diyor. Dayım, ‘Tamam, gel İstanbul’a vereceğim,’ diyor. Orada tanışıyorlar, evleniyorlar. Sonra ağır ceza hakimi oluyor, Ardahan’a gidiyor. Kars’ta başsavcılık yapıyor. Sonra istifa edip Siirt’e geliyor. Orada hazine avukatlığı yapıyor. Demokrat Parti il başkanı oluyor. Biz yedi kardeşiz. İlk üç çocuk kız oluyor. Ben ilk erkek çocuğum. Annem beni çok severdi. Güneydoğu’da erkek çocuk olmadı mı hemen ikinci kadını alıyorlar. Rahmetli babam o kadar okumuş olmasına rağmen çok baskı yapmışlar, oğlun olmayacak diye evlendirmeye kalkmışlar. Annem bana hamileyken devamlı dua ediyormuş, ‘Allahım bana bir erkek çocuk ihsan et,’ diye. Ben doğunca adımı İhsan koymuşlar. Sonra bir kız daha olunca babamı yine evlendirmeye kalkıyorlar, hatta bir kadınla nişanlamışlar. Ben o zaman herhalde beş yaşındaydım. Şener Şen’in oynadığı Züğürt Ağa filminin aynısı. Annem bir gün, ‘Gel seninle bir yere gideceğiz,’dedi. Gittik, kadın açtı kapıyı. Annem, ‘Tükür şunun suratına,’ dedi. Ben de tükürdüm!”

Kavak ailesi. İhsan, üstte sağdan ikinci.

“İlkokula Siirt’te başladım. Babam Senato’ya girince, ikinci sınıfın ortasında Ankara’ya geldik. Mimar Sinan Ortaokulu’na devam ettim. Ardından Atatürk Lisesi’nde okudum. Futbolla ilgili hikayem de orada başladı. Ben voleybol da oynardım. Küçükken de iyi futbol oynardım. Beni Fenerbahçeli yapan Selahattin diye bir köy ağası vardı. Hasta Fenerbahçeliydi. Babam da Galatasaraylıydı. Bu Selahattin, ‘Fenerbahçeli ol, sana top alacağım,’ dedi. Maçları dinletirdi bana hep radyodan. Lefter’i, Can’ı filan hep tanıyordum. O sırada Fenerbahçe üst üste iki sene şampiyon olmuştu. Öyle Fenerbahçeli oldum ben. Ankara’da mahalle takımları vardı eskiden, onlarda oynadım. Atatürk Lisesi’nin basketbol ve voleybol takımları Türkiye şampiyonuydu. Basketbol takımında Yavuz Kıvaner ve Kemal Akıncı gibi milli basketbolcular vardı. Kemal ile aynı sınıftaydık. Ben de voleybola merak sardım. Ara sıra futbol da oynuyorduk. Bir gün çocukluk arkadaşım kaleci Eser Özaltındere, ‘Ankaragücü’nün seçmeleri varmış, gel oraya gidelim,’ dedi. Gittik Tandoğan’daki Ankaragücü sahasına. Bekle bekle, sıra gelmedi bize. O arada SSK genel müdür yardımcısı beni mahallede voleybol oynarken görmüş. Çok iyi sıçrardım ben. Çok iyi kafa topuna çıkmamın nedeni de o. Yine mahallede voleybol oynarken bir adam geldi. ‘Seni SSK takımına alayım,’ dedi. SSK voleybolda Türkiye şampiyonu o zaman. Kurtuluş’ta yerleri vardı. Arkada Siyasal Bilgiler’in salonu var. Akşamları orada antrenmana gitmeye başladım. Lisans için resim verdim. O arada lisede de maç yapıyoruz Eser filan. Rahmetli Fehmi Baştüzel Gençlerbirliği’nin altyapı antrenörüydü. Çok futbolcu yetiştirdi. Bizi gördü orada, ‘Sizi bizim genç takıma alalım,’ dedi. Gittik, bize hemen lisans çıkarttı. O sene Gençlerbirliği genç takımı Türkiye ikincisi oldu. Mithatpaşa’da Eskişehirspor’la karşılaştık. 2-0 galipken 3-2 mağlup olduk. Sonra iki sene üst üste Türkiye şampiyonu olduk. 72 senesinde beni ve Eser’i A takıma aldılar. Aynı sırada Genç Milli Takıma seçildik.”

Gençlerbirliği genç takımı. İhsan Kavak üst sırada, soldan sekizinci. Yanında antrenör Fehmi Baştüzel. Soldan dördüncü Eser Özaltındere.

Genç Milli Takımdaki ilk maçını 23 Şubat 1972’de, Antalya’da Bulgaristan karşısında oynayan İhsan Kavak, bu tarihten 1974’e uzanan bir süreçte 12 kez ay-yıldızlı formayı giymiş. Gençlerbirliği’nde oynarken başlayan Milli Takım serüveni Fenerbahçe’de oynadığı dönemde devam etmiş. 1972 yılının Aralık ayında, Sovyetler Birliği ile Tiflis’te oynadıkları maç için yaptıkları yolculuk bir hayli maceralı olmuş. “Önce İstanbul’dan Moskova’ya gittik. Havaalanında bir buçuk saat kadar bekledik. Pırpırlı bir uçak geldi, eski savaş uçakları gibi. Korktuk binmeye ama mecburen bindik. Oturduk yerlerimize, baktık hâlâ yolcu geliyor. Fakat koltuklar dolu, ortadaki koridora oturdular. Yanlarında tavuk, horoz – böyle bir şey olmaz. O uçakla gittik Tiflis’e. Dönüşte yine Moskova’da aktarma yaptık ama bu sefer iyi bir uçağa denk geldik.” Genç Milli Takımın yanı sıra, Türkiye İkinci Ligi’nde mücadele eden Gençlerbirliği’nde de başarılı maçlar çıkaran genç futbolcu 1973 yazında Fenerbahçe’ye transfer olmuş. Ancak yazının girişinde bahsettiğimiz üzere Diyarbakır’a askeri jet gönderilmesinden önce, hadiseli bir kaçırılma süreci yaşamış. Önce bu olayı dinliyoruz kendisinden:

15 Şubat 1973’te, Adapazarı’nda Romanya ile karşılaşan Genç Milli Takım. Ayaktakiler: Turgut Gülez (Manisas.), İbrahim Ejder (Sakaryas.), İhsan Kavak (G.Birliği), Müjdat Afşin (Kocaelis.), İsmail Sütçü (Göztepe), Mustafa Turgat (Altay). Oturanlar: Sadık İşcan (A.Gücü), Engin Verel (Davutpaşa), İsa Ertürk (Kütahyas.), Mustafa Ergücü (İzmirs.), Ali Kahraman (Hacettepe). (ayaktakileroturanlar.com)

“Almanya’da bir turnuvaya gitmiştik. Orada şampiyon olduk. Didi gelmiş oraya, seyretmiş. Transfer komitesine bildirmiş bunları mutlaka alın diye. Milli takımda hocamız Necdet Niş’di. Bana, ‘Birisi geldi. Seninle Eser’i Kapıkule’den Fenerbahçe’ye kaçıracaklar, ben de orada altyapıya geleceğim. Sizi de mutlaka orada görmek istiyorum,’ dedi. Galatasaray Eser’i almak istiyordu ama sonra vazgeçmişler. O Gençlerbirliği’ne döndü. Beni Fenerbahçeliler götürdüler. 1 Temmuz’u bekliyoruz. Fenerbahçe burnundaki tesislerde yatıp kalkıyoruz. Çok iyi futbolcular da geldi o sene. Alpaslan abi gelmiş, Adil, İbrahim var. Kulüp müdürü Hidayet bey bazen geliyor, bazen gelmiyor. Avni Bulduk’un oğlu Mehmet geldi yanıma. ‘Kaç para alacaksın burada?’ diye sordu. Ben 200 bin lira deyince, ‘200 bin liraya futbol mu oynanır, gel Kayseri’ye orada sana 400 bin lira alacağım,’ dedi. Aradaki fark çok büyük, bir daire 50 bin lira o zaman. Ben tamam dedim. Arabayla kaçırdı beni, Kayseri’ye gittik. El sıkıştık. Ben eşyalarımı alıp geleyim dedim. Ben Fenerbahçe’de kalmak istiyorum ama niyetim fiyat arttırmak. Cingözlük yapıyorum. Başkan, ‘Olmaz, 1 Temmuz’a kadar buradasın,’ dedi. O sırada babam beni arıyor, ortalığı ayağa kaldırmış. Bir tek anneme söyledim Kayseri’ye gittiğimi. Annemi sıkıştırınca, Kayseri’ye kaçırdılar diye söylemiş. ‘Hemen alıp geleceksin,’ demiş anneme. Bir baktım annemle kardeşim geldi. 10-12 yaşlarındaydı o zaman kardeşim. ‘İhsan’ın üniversite imtihanları var, babası da hasta, Ankara’ya gelmesi lazım,’ dedi annem. ‘Tamam ama çocuğu burada bırakırsan izin veririz,’ dediler. Annemle ben kardeşimi orada bıraktık, Ankara’ya döndük. Fenerbahçe’nin Ankara temsilcisi Naci Barlas beni uçakla İstanbul’a götürdü. Orada imzaladık. Sonra kardeşim de kaçıp Ankara’ya gelmiş.”

Genç Milli Takım, İhsan Kavak’ın kaptanlığında bir maça çıkıyor.

Bu badireyi atlatan İhsan Kavak, imzayı atıp Fenerbahçeli olduğunu düşünürken bu kez karşısına bürokratik bir engel çıkmış. Nüfus cüzdanında eksiklik var ve transfer döneminin son günü. Yani o gün o eksiklik giderilmezse genç futbolcu Gençlerbirliği’nde kalacak. Kendisi bu engeli şöyle açıklıyor: “Fenerbahçe’ye gitme hikayem çok enteresan. Benim nüfus cüzdanımda gün ay yazmıyor. Gençlerbirliği para almak için bu adam 18 yaşını Mayıs ayında doldurdu diye iddia ediyor. Halbuki benim doğum tarihim 18 Ekim. Daha doldurmamışım yani. Biz o sırada Kızılcahamam’da kamptayız. Benim için pazarlığa gidiyorlar. Bizim nüfus kütüğü o zaman Urfa’daymış. Orada havaalanı da yok o zaman. Günde bir uçak kalkıyor, o da Diyarbakır’a.” Bu sorunun nasıl çözüldüğünü önce Yalçın Doğan’ın anlatımıyla, “Fenerbahçe Cumhuriyeti” kitabından okuyalım: “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda Komutan Muhsin Paşa’nın yaveri içeri girdi. ‘Fenerbahçe kulübünden sizi arıyorlar komutanım,’ dedi. Telefonun öteki ucunda Fenerbahçeliler son çare olarak Muhsin Paşa’yı aramayı düşünmüşlerdi. İhsan’ın durumunu Batur Paşa’ya özetlediler. Batur bir an durdu, ‘Siz merak etmeyin,’ dedi sonra, ‘yetiştiririz.’ … Mürted Askeri Üssü’nden Batur Paşa’nın emriyle askeri bir jet havalandı. … Askeri jet yarım saat sonra Diyarbakır’a inerken, orada bir de askeri jip hazır bekliyordu. Jetten inen bir yüzbaşı doğru jipe bindi ve Urfa’ya hareket etti. Jip yol alırken, Urfa valisine telefon edilmiş, İhsan’ın soyu sopu, nüfusa kayıtlı olduğu mahalle, köy bildirilmiş, nüfus kütüğünden noterden tasdikli bir kopyanın hemen hazırlanması istenmişti. Jipten inen yüzbaşı hemen Urfa valisini gördü. İhsan’ın gerçek nüfus kağıtlarını aldı, vakit yitirmeden jipe bindi ve yeniden Diyarbakır’a döndü. Askeri jet derhal Ankara’ya havalandı.” Evrakın gelmesi üzerine, Fenerbahçe kulübünün Ankara temsilcisi Naci Barlas Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na çağrılmıştı. Ancak mesai saati bitmeden federasyona yetiştirilmesi yine de zor gözüküyordu. Bu işin nasıl çözüldüğünü de, Can Dündar’ın hazırladığı “Bahçedeki Fener” adlı belgeselde Naci Barlas’ın anlattıklarıyla öğrenelim: “Dedim ki, ‘Paşam, 25 dakika var transferin kapanmasına. Ben bunu nasıl yetiştireceğim federasyona. Acaba siz federasyona ben bunu gönderiyorum der misiniz?’ Paşa, ‘Biz bu şeylere girmeyiz, gönderiyorum demeyiz,’ dedi. ‘Ben size Naci Barlas’ı gönderiyorum. Lütfen 5-10 dakika gecikirse müsamaha edin, kendisini kabul edin derim,’ dedi. ‘Emredersin paşam,’ dedim. Doğru arabaya, ama tesadüfen trafik falan azdı. 5’e 5 kala genel sekreter odasına girdim ve hakiki nüfus cüzdanını verdim İhsan’ın.”

1973-74 sezonu öncesi Kızılcahamam’da kamp yapan Fenerbahçeli futbolcular, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’a yaptıkları ziyarette. Üst sırada, sağ başta doktor Reşat Dermanver, yanında Mustafa Kaplakaslan ve İhsan Kavak.

Böylece bütün badireleri atlatan genç futbolcu nihayet Fenerbahçeli olmuştu. Ancak daha 18 yaşını sürdüğü sırada geldiği yeni takımında, oynadığı sağ bek ve stoper mevkileri tecrübeli isimlerle dolu olunca ilk on birde sahaya çıkma şansını fazla bulamamış. Durumunu, “Yılmaz abi sakatlanınca ben giriyordum oyuna,” sözleriyle ifade ediyor. Ancak lig maçlarında çok az forma giymesine rağmen, manevi değeri çok büyük olan bir maçta, Cumhuriyet’in 50’nci yıldönümü için düzenlenen kupanın finalinde oynamış. Bu tarihi maçın öncesiyle ilgili güzel bir anısı var. “Rahmetli babam benim okumamı isterdi ama ben her sene sınıfta kalırdım. Top merakı yüzünden hep çift dikiş gidiyordum. Bir gün babam anneme anlatıyor, ben de içeriden dinliyorum. ‘Bütün arkadaşlarımın çocukları üniversite okuyor. Bana soruyorlar oğlun hangi üniversitede okuyor diye, bir şey söyleyemiyorum. Ben iki üniversite bitirdim, bu çocuk rezil etti beni.’ Aslında babam beni çok severdi. Burada (Ankara) Galatasaray ile 50. Yıl Kupası oynamıştık. Ben de oynamıştım o maçta, Mehmet’i tutuyordum. Sahaya çıktık 19 Mayıs’ta. 50. Yıl Kupası olduğu için Cumhurbaşkanı da gelmişti. Başbakan, bütün bakanlar – herkes orada. Sahadan Şeref Tribününe çıkan bir kapı vardı. Oradan yukarıya doğru yürümeye başladım. Babam arkada oturuyordu, onu gördüm. Merdivenlerden çıkarken bütün bakanlar arkaya doğru bakıyor, bu adam nereye gidiyor diye. Babamın yanına gidip elini öptüm, o da beni öptü. Babam o zamana kadar kimseye söylememiş oğlum Fenerbahçe’de oynuyor diye. O zaman İsmet Sezgin de bakandı ve hasta Fenerliydi. Ertesi gün başta o, bütün bakanlar babamın etrafını sarmışlar. ‘Senin oğlun Fener’de oynuyor da bizim niye haberimiz yok? Ne kadar güzel bir evlat yetiştirmişsin,’ diye konuşunca babamın çok hoşuna gitmiş.”

50. Yıl Kupası’nı penaltı atışları sonunda Galatasaray’a kaybeden Fenerbahçeli futbolcular sahadan çıkıyorlar. Soldan: Selahattin, Datcu, İhsan, Ender, Ersoy, Alpaslan.

Ligin devre arasında Almanya’da yapılan salon futbolu turnuvasına katılan Fenerbahçe ikinci olurken, İhsan Kavak da oynadığı futbolla göz doldurunca transfer teklifi almış. “73-74 sezonu devre arasında Almanya’ya turneye gittik. Salon turnuvası vardı. Bremen takımından transfer teklifi geldi. Çok sert oynuyordum. Almanlar da sert futboldan hoşlanıyor herhalde. Fakat olmadı, gidemedik.” Yine bu sezona ait ilginç bir anısı, Alpaslan Eratlı’nın meşhur unutkanlığı yüzünden kadro dışı kalmasıyla ilgili. “Yılmaz abi rahmetli kondisyonu olmadığı için 60’ıncı, 70’inci dakikada çıkıyordu. Didi, ‘Vamos’ diyordu, ben fırlıyordum sahaya. Maçlar Mithatpaşa’da oynanıyordu. Vapurla karşıya geçiyorduk. Beşiktaş maçıydı galiba. O zaman maça herkes ayakkabısını kendisi getiriyordu. Soyunma odasına girdik. Ziya abi yanıma geldi, ‘Alpaslan ayakkabılarını unutmuş, ver de oynasın,’ dedi. Çok unutkandı Alpaslan abi. Arabasını bir yerde unutuyordu, çaldılar diye polise başvuruyorduk. Bir tek benim ayak numaram ona uyuyor. ‘Kaptan,’ dedim, ‘Yılmaz abi sakatlanır, hoca oyuna gir derse giremem, ne yapacağım?’ Ziya abi, ‘Yok sakatlanmaz, bu maçta halledeceğiz onu, sen merak etme,’ dedi. Verdim ayakkabılarımı, ben de lastik ayakkabılarla yedek kulübesine gittim. 70’inci dakikada pat diye Yılmaz abi düştü. Sakatlandı, çıktı. Hoca kulübenin bir başında oturuyor, öbür başında ben oturuyorum. ‘Vamo İhsan,’ dedi. Ben duymazlıktan geldim. Yanımdaki çocuklar öne doğru eğiliyorlar, ben arkalarına saklanıyorum. Didi tekrar ‘Vamo İhsan,’ dedi. Tercüman geldi yanıma. ‘Ya İhsan oyuna girsene, duymadın mı?’ dedi. ‘Giremem, ayakkabılarımı Alpaslan abiye verdim,’ dedim. Tercüman Didi’nin yanına gitti, dediklerimi söyledi. O siyah adam bembeyaz kesildi. Sonra beni kadro dışı bıraktı, para cezası da vermişlerdi. Sonra Ziya abiye gidip konuştum. ‘Benim ne kabahatim var. Ben oyuna giriyordum, hem tam prim almam lazım, hem ceza olmaması lazım,’ dedim. Gidip hocayla konuşmuş, affetti beni.”

Fenerbahçe’nin 1973-74 sezonu kadrosu. Üst sıra: Yavuz Şimşek, Önder Mustafaoğlu, İsmet Saral, Mustafa Kaplakasan, Ilie Datcu, Alpaslan Eratlı, Ziya Şengül, Ercan Aktuna, Adil Eriç. Orta sıra: Osman Arpacıoğlu, Cemil Turan, İhsan Kavak, Niyazi Gülsever, Yılmaz Şen, Kamil Güvenal, Cumhur Ata. Alt sıra: Turgay, İbrahim Ejder, Selahattin Karasu, Serkan Acar, Timuçin Çuğ.

Fenerbahçe’de bir sezon geçiren İhsan Kavak, sarı-lacivertli formayla daha uzun yıllar oynamayı düşünürken 1974-75 sezonunda Bursasporlu oluvermiş. Bu transferde de bir fiyat arttırma çabası ve kaçırılma olayı var. Bu hikayeyi de onun sürükleyici anlatımıyla dinliyoruz. “Kontratı bir senelik yapmıştık. Rahmetli Önder’le konuştuk. Kontratı yenileyecekler. Daha profesyonel olmamıştık, yaşımız tutmuyordu. Sarı Kemal vardı Bursasporlu. Genç milli takımdan arkadaşımdı. O geldi, ‘Ne yapıyorsun?’ dedi. ‘Fenerbahçe ile anlaşmaya çalışıyorum,’ dedim. ‘Anlaşamazsan haberim olsun, Bursasporlu yöneticiler seni istiyor,’ dedi. Önder’e ‘kaç para isteyelim?’ diye sordum. ‘Adam başı 400 bin lira isteyelim, verirlerse verirler. Vermezlerse ben Adanaspor’a gideceğim. 500 bin lira verecekler,’ dedi. Girdi çıktı. Verdiler mi diye sordum. Vermemişler. Ben gidiyorum dedi. Sonra ben girdim içeri. Onlar 300 bine kadar çıktı. Ben düşüneyim deyip çıktım.”

Bursaspor’un 1974-75 sezonundaki bir on biri. Ayaktakiler: Orhan Özselek, Rasim Kara, İhsan Kavak, Vahit Kol, Kemal Batmaz, Sinan Bür. Oturanlar: Ali Kahraman, Mehmet Vahap Çeki, Gürol Arkan, Turan Karadoğan, Sedat Özbağ. (ayaktakileroturanlar.com)

“Ben aslında 250-275’e razıyım, Fenerbahçe bu ya. Bursa’ya bir gideyim de gazeteler filan yazar, fiyatım artar diye düşünüyorum. Selahattin Kaya diye çok zengin bir yönetici vardı. Oturduk karşılıklı. Ne istediğimi sordu. Ben 500 bin lira dedim. Nasıl olsa vermez bu parayı diye düşünüyorum. Adam elini uzattı, hayırlı olsun dedi. Ben gidip eşyalarımı getireyim dedim, yine aynı taktikle. Hayır dedi adam. Beni Uludağ’a kaçırdılar mı, yanımda dört tane adam. O zaman telefon filan yok. Akşamları kurtlar iniyor. Zaten araba yok, yayan kaçamazsın. 1 Temmuz geldi, imzaladık kaldık orada. İyi ki kalmışım orada, çok iyi arkadaşlarım oldu. Hâlâ gider gelirim. İki defa yılın sporcusu seçildim. Cavit Çağlar genel kaptandı. Fener beni sonra geri almak istedi ama mukavelem devam ettiği için alamadılar.”

Bursaspor’un galibiyetiyle biten bir maçtan sonra Mehmet Çeki, Hayrettin ve İhsan sahadan çıkıyorlar.

İhsan Kavak, fiyatımı yükselteyim derken transfer olduğu Bursaspor’da 1974-1979 arasında tam beş sezon geçirmiş. Yeşil-beyazlı takıma katıldığı andan itibaren de ilk on birin değişmez futbolcularından biri olmuş. İlk sezonunda (1974-75) teknik direktör Abdullah Gegiç onu daha çok sağ bek olarak oynatmış. Zamanla libero, stoper ve orta saha olarak da görev yapan Kavak, en çok stoper mevkiinde forma giymiş. Bursaspor’da istikrarlı futboluyla öne çıkınca 1977’de Ümit Milli Takıma seçilmiş ve üç maçta görev yapmış. 1979-80 sezonundaysa Diyarbakırspor’da oynamış. Bu transferin nedenini şöyle açıklıyor: “Rahmetli babam ölünce Ankara’ya geleyim dedim. Kardeşlerim ufaktı. 1980’de Ankaragücü’ne geldim. Babamın cenazesini Diyarbakır’a götürdük. Bizim taziyeler şunlar bunlar bitmez. Oradan gitsen de olmaz. Ben Diyarbakırspor’la bir kiralık anlaşması yapayım dedim. Zaten dördüncü beşinci ayda ayağım çatladı, oynayamadım.”

Ümit Milli Takımı, 17 Nisan 1977’de, Viyana Prater Stadı’nda Avusturya karşısında. Ayaktakiler: Ercan Ertemçöz (Göz), Ali Çoban (BJK), İhsan Kavak (Bursas.), Raşit Çetiner (Kocaeli), Zafer Dinçer (GS), Kemal Dikmen (Samsuns.). Oturanlar: Kemal Kılıç (BJK), Serdar Bali (TS), Murat İnan (Giresuns.), Şevket Kesler (Adanas.), Orhan Uçak (Adana DS).

Bir sezon önce Ankaragücü’ne gelen fakat oynayamadan Diyarbakırspor’a giden İhsan Kavak, 1980-81 sezonunda Ankara ekibinin kadrosuna katılmış. “Sözleşmem bitince Ankaragücü seni istiyor diye haber geldi. Bursaspor da istiyordu ama kardeşlerim Ankara’da, başlarında dururum düşüncesiyle Ankaragücü’ne geldim. İyi ki gelmişim. Dört sene de orada oynadım. İlk geldiğim sene kupayı kazandık. İki sene de finali oynadık. Son sene belimden sakatlanmıştım. Bana Deli İhsan lakabı oradan verildi. Bir maçta kaburgalarım kırılmıştı. Oynama ihtimalim yok. Burada Fenerbahçe maçıydı herhalde. Yatıyorum, kalkamıyorum. Çelik korse taktım, onunla geziyorum. İlla sen de gel stada dediler. Gelip ne yapacağım? Bizi seyredersin dediler. Girdim soyunma odasına, Adil filan, ‘Sen oynarsın,’ diye beni doldurdular. Doktora oynayabilir miyim diye sordum. ‘Ağrılarını keserim ama aynı yere düşersen felç kalırsın,’ diye cevap verdi. Takımda da oyuncu sıkıntısı var, neredeyse on ikinci adamımız yok. Çocukların çoğu sakatlanmış. Hatta bir maçta 12 kişi çıktık sahaya. Yedek kalecimiz birisi sakatlansa onun yerine oyuna girecek. ‘Oynayayım bari,’ dedim. Doktor, ‘Bu adam delirmiş,’ dedi. Orada bir iki gazeteci de vardı. Onlar bu sözü manşet yaptılar. Ertesi hafta maça bir çıktık, bütün tribünler, ‘Deli İhsan buraya, yumruk havaya’ diye bağırıyor.”

Ankaragücü 1981-82. Ayaktakiler: Reşit Koşar, İskender Atasoy, Fuat Akyüz, Mehmet Şahin, Gürsel Baliç, Adil Eriç. Oturanlar: Nazmi Erdenerin, Hikmet Hancıoğlu, Halil İbrahim Eren, Erhan Eloğlu, İhsan Kavak.
İhsan Kavak hava toplarındaki üstünlüğüyle tanınıyordu.

Onun katıldığı 1980-81 sezonunda Ankaragücü, bilindiği gibi İkinci Lig’de mücadele ederken, önce Türkiye Kupası’nı, ardından günümüzde Süper Kupa adı verilen, o günkü adıyla Devlet Başkanlığı Kupası’nı kazanmış ve Federasyon kararıyla Birinci Lig’e çıkarılmıştı. İhsan Kavak, kupada bütün maçların zorlu geçtiğini, ancak taraftarın bir kulüp için ne kadar önemli olduğunu o zaman daha iyi anladığını belirtiyor. “İstanbul’da Beşiktaş’la ve Fenerbahçe’yle oynadığımız maçlara neredeyse 10 bin taraftarımız gelmişti. 19 Mayıs’ta sahaya çıktığımız zaman kulakları sağır eden bir tezahürat oluyordu. Stat tamamen doluyor, dışarıda da bir sürü seyirci kalıyordu. Ayrıca çok iyi bir kadromuz vardı. Biz kendimizi İkinci Lig takımı gibi görmüyorduk. Beşiktaş’la oynadığımız kupa rövanşında, maçtan önce koridorda ısınıyorduk. Beşiktaşlı futbolcuların kendi aralarında, ‘Maçı bir an önce bitirelim de uçağa yetişelim,’ diye konuştuklarını duyduk. Bu bizi kamçıladı. Ondan sonra otobüsle gittiler, maç uzadı çünkü. Fenerbahçe maçı daha zorlu geçti, çok iyi bir kadrosu vardı o zaman. Ancak Beşiktaş maçı olsun, Fenerbahçe maçı olsun, bütün maçlar bizim kontrolümüzde geçti. Önemli bir faktör de takımın birbirine bağlı olmasıydı. Arkadaşlık çok iyiydi. Birbirimizi motive ediyorduk. Bir diğer faktör de hoca değişikliğiydi. Yılmaz Gökdel’in gelmesi takımı ateşlemişti.” Ankaragücü, finalin ikinci maçında, deplasmanda Boluspor’la berabere kalıp Türkiye Kupası’nı kazanmıştı. Bu maçın sonrasında Ankaragüçlü futbolcuların tribündeki taraftarların üzerine atlaması o günlerden en çok akılda kalan olaylardan biriydi. Bu hareketi başlatan futbolcu İhsan Kavak olmuş ama foto muhabirleri ilk atlayan olduğu için onu yakalayamayıp diğer futbolcuları çekmiş. Taraftarların üzerine neden atladığını şöyle anlatıyor: “Aslında taraftarları selamlamaya gitmiştim tribünün önüne. Bir anda gaza geldim ve kendimi tellerin üstünde buldum. Üstelik en tepede dikenli teller var. Tellere basıp atladım seyircilerin üstüne. Sonra bütün arkadaşlar arkamdan atladılar.”

Devlet Başkanlığı Kupası kaptan Adil Eriç’in ellerinde. İhsan Kavak onun yanında kupayı kaldırmak için bekliyor.

Başkent ekibi dışında dört kulübün formasını giyen İhsan Kavak, en çok Bursaspor’da oynayıp yeşil-beyazlı kulübün tarihinde iz bırakan futbolculardan olmasına rağmen, futbolseverler arasında daha çok Ankaragüçlü İhsan olarak biliniyor. Sarı-lacivertli kulübün tarihindeki en önemli sezon diyebileceğimiz, iki kupanın kazanıldığı 1980-81 sezonunda takıma katılmasının yanı sıra, libero mevkiindeki başarılı futbolu, hava toplarındaki hakimiyeti, kendisine “Deli” lakabını takan taraftarlarca sevilmesi bunda rol oynayan faktörlerdi. Ancak futbolu bırakmaya niyetlendiği sırada vefa duygusu ağır basmış ve futbol yaşamına başladığı kulübüne dönmüş. “Artık futbolu bırakmak istiyordum, ağrılarım devam ediyordu. Gençlerbirliği o sene Birinci Lige çıkmıştı. Beni istedi. Hiç olmazsa son sene orada takım kaptanlığı yapayım dedim. Gençlerbirliği bana çok emek vermişti. Futbolcu olduysam orada oldum. Hem Necdet Niş’in hem Fehmi Baştüzel’in bende çok emeği var, ikisi beni futbolcu yaptılar.”

Gençlerbirliği 1983-84. Ayaktakiler: Levent Kantarcı, Osman Özdemir, İsmail Demiriz, Okan Gedikali, Mehmet Şengüler, Vehbi Günay. Oturanlar: İhsan Kavak, Muammer Nurlu, Serdar Eroy, Oğuz Aydoğdu, Eyüp Taş. (Sportif Nostalji)

Son kez 1983-84 sezonunda Gençlerbirliği formasıyla sahalarda top koşturan İhsan Kavak, sakatlığının etkisiyle erken yaşta futbolu bırakmış. Ardından Fotospor, Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Tercüman gazetelerinde köşe yazıları yazmış. Birkaç sene önce kalçasından ameliyat olup protez takılınca maçları televizyondan takip etmeye başlamış. Halen Ankara’da İddia bayiliği yapmaya ve eski takım arkadaşlarıyla görüşmeye devam ediyor.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.