Hilmi Ok: Maçlara Bedava Girebilmek İçin Hakem Oldum

Bir zamanlar futbol hakemliği deyince akla gelen ilk isimlerden biriydi Hilmi Ok. Hakem kararlarının günlerce tartışıldığı ülkemizde, onun yönettiği maçlar genellikle bunun istisnası olur, verdiği kararlar büyük tartışmalar yaratmazdı. Hemen her kulübün taraftarından saygı gören az sayıdaki hakemden biriydi. Türk futbol hakemliğinin saygın ismi Hilmi Ok’u 15 Şubat 2020’de kaybettik. Birkaç ay önce onunla buluşup, futbol oynadığı, ardından hakemlik yaptığı yılları, anılarını konuşmuştuk. Araya fazla girmeden hayat hikâyesini aktarıyoruz.

“1932’de Giresun’da dünyaya geldim. Babam kasket ve şapka imal ederdi. Çocukluğum harp senelerinde geçti. Geçim çok zordu. Subaylardan başka şapka kullanan yoktu. Beş kardeştik, en küçükleri bendim. Ağabeyim Mehmet Ali de sporcuydu. Diyarbakır’da Lefter’in asker arkadaşıydı, orada beraber oynamışlar. Çocukken belediyenin direklere diktiği hoparlörlerden radyo yayını verilirdi.  İçinde insan var mı yok mu diye iddiaya tutuşurduk. Arada bir maç yayını olurdu. Daha çok harpten haberler verilirdi. Giresun açıklarından, Karadeniz üzerinden Alman uçakları geçerdi Rusya’ya. Top oynamaya mahallede başladık. O zaman harpten yeni çıkmışız. Oynayacak top yoktu. Bir tek topumuz vardı, dereye kaçtığı zaman bir saat beklerdik. Hem Giresun Lisesi takımında, hem Aksu takımında futbol oynuyordum. Sağ iç ve sağ açık olarak oynardım. Babam futbol oynadığımı bilmezdi. Zaten 15 günde bir maç olurdu. O yüzden gizlemek kolay oluyordu.”

Hilmi Ok (ayakta, sağdan ikinci) Giresun Lisesi takımında.

Hilmi Ok liseyi bitirdiği sırada, kendisini nasıl bir geleceğin beklediğini düşünürken ummadığı bir anda kendisini İstanbul’da buluşunu şöyle anlatıyor: “Aksu takımında oynarken Beşiktaşlı bir yönetici beni görmüş orada. ‘Gel seni Beşiktaş’a götüreyim,’ dedi ve İstanbul’a getirdi beni. 1950 senesiydi. Gemiyle gidiliyordu o zaman İstanbul’a. Bir hafta sürdü yolculuk. İstanbul’a gelince birkaç maça çıktım ama Beşiktaş o zaman yedi sene şampiyon olmuştu. Sadri Usuoğlu genel kaptandı. Kalede Mehmet. Bekler Kamil ve Vedii. Haf hattı Eşref, Ali İhsan, Nusret. Forvet hattı Süleyman, Recep, Şevket, Fahrettin, Coşkun.  Bu takıma girebilmek çok zordu. ‘Sen burada yapamazsın, hep yedek beklersin,’ dediler. Benim mevkimde Süleyman Seba oynuyordu. Devre arasıydı, ayrıldım. Beşiktaş işi olmayınca Defterdar dokuma fabrikasına işçi olarak girdim. 52 kuruş saat ücretiyle çalışıyordum. Oradan aldığım parayla Kasımpaşa’da oda tuttum. Bir yandan da Birinci Amatör Kümedeki Defterdar takımında oynuyordum. Defterdar takımında Kamil Altan’la beraber oynuyorduk. O sonra Galatasaray’a gitti.”

Galatasaray, Ankara 19 Mayıs Stadı’nda. Soldan sağa ayaktakiler: Hilmi Ok, Suat Mamat, Osman Tuğaltay, Kadri Aytaç, Necmi Erdoğdu, Şükrü Gülesin. Oturanlar: Ali Beratlıgil, Tayyar Cavcav, Kamil Altan, Metin Türel, Günay Kayarlar.

Hilmi Ok 1950-51 sezonunun ikinci yarısında, üç ay boyunca Defterdar takımında oynamış. Ertesi sezon Kasımpaşa’ya transfer olmuş. “Kasımpaşa İstanbul Profesyonel Liginde oynuyordu o zaman. Niyazi, Hüseyin, kaleci Mehmet, sağ açık Tayyar gibi tanınmış futbolcular vardı. Bir sezon orada oynadıktan sonra Galatasaray beni aldı.” Hilmi Ok 1952-53 sezonunda Galatasaray’a transfer olmuş ama bir talihsizlik sonucu kolu kırılınca o sezonu erkenden kapatmış. “Şeref Stadı’nda eskiden yağmur olukları vardı. Onun üzerine düşünce kolum iki yerden kırıldı. O zaman bugünkü tedavi imkânları da, doğru dürüst ilgilenen de yoktu. Alçıya aldılar, altı yedi ay sürdü.”

Galatasaraylı futbolculardan bir grup 1953’te kulüp dergisine poz vermiş. Soldan sağa: Suat Mamat, Kadri Aytaç, Kamil Altan, Ali Soydan, Ali Beratlıgil, Hilmi Ok.

1953-54 sezonu öncesinde, Galatasaray dergisinde Hilmi Ok’la ilgili şu satırlara yer verilmiş: “İdare heyeti azalarından B. İbrahim Çürüksulu’nun delaletiyle Galatasaray’a gelen Hilmi’yi ilk defa Sarı-Kırmızı formayla Corinthians takımına karşı oynarken seyrettik. O günden sonra takımda devamlı bir surette yer alan Hilmi’nin 1952-53 profesyonel lik maçları başlamadan üç gün evvel yapılan bir antrenmandan büyük bir şanssızlık eseri sol kolu iki yerinden kırılmıştı. Bütün sezonu tedaviyle geçiren Hilmi en nihayet Vefa’ya karşı sağaçık mevkiinde oynayarak takımdaki yerini tekrar almış bulunmaktadır. Müstait (yetenekli) ve bilgili bir futbolcu olan Hilmi Okay ilerisi için çok şeyler vaat etmektedir.”

Galatasaray 1953-54. Soldan sağa ayaktakiler: Rober Eryol, Hilmi Ok, Suat Mamat, Kadri Aytaç, Reha Eken, Turgay Şeren, Bülent Eken, Muzaffer Tokaç. Oturanlar: Kamil Altan, Ali Beratlıgil, Necmi Erdoğdu.

Hilmi Ok Galatasaray formasıyla 1953-54 sezonunda beş lig maçında forma giymekle birlikte daha çok özel maçlarda yer almış. 1954-55 ve 1955-56 sezonlarında kadroda yer almakla birlikte, sadece özel maçlarda oynamış ve kırılan kolunun eski haline tam dönememesi yüzünden futbolu erkenden bırakmış. “Kolumda o günden kalma hatıra, bugün bile rahat oynatamıyorum. Futbolu bıraktım. Kendi başımın çaresine bakmaya başladım ve Beylerbeyi’ne antrenör oldum. Beylerbeyi’ni ikinci yaptım. Şampiyon olan Profesyonel Birinci Lig’e geçecekti. Son maçı Hasköy’le oynadık. Kar yağmıştı, top yerde zıplamıyor. Kaleci yere attı topu, zıplamayınca eğildi. Eğilince rakip geldi, kaleci ayağından topu alayım derken itti. Doğan hoca penaltı verdi. Ben Şeref Stadı’nda bayılmışım. Ayıldığım zaman 1-0 mağluptuk, şampiyonluğu kaybettik.”

10 Nisan 1974’te Celtic ile Atletico Madrid arasındaki olaylı maçı yöneten hakem üçlüsü: Hilmi Ok, Doğan Babacan ve Güngör Tuncel.

Hilmi Ok’u geleceğin ünlü hakemi olmaya sevk eden sebep, maçlara gitmeyi çok arzuladığı halde parasızlık yüzünden bu isteğini gerçekleştirememesi olmuş. “Maçlara gitmeyi çok seviyorum ama stada girecek param yok.  O zaman Hakkı, Cihat, Lefter oynuyor, ama param yok ki gideyim. Dediler ki, ‘Hakem olursan, hakem lisansı alırsan maçlara bedava girersin.’ Yani maçlara bedava girebilmek için hakem oldum. O zaman bir hakem kursu vardı, onu bitirdim. Kursun yöneticisi doktor Mustafa Çakar’dı, Ahmet Çakar’ın babası. Hakemliği bırakmıştı, hocalık yapıyordu. Beş sene yan hakemlik yaptım amatör kümede. Hakemliğe başlamam 1956-57 seneleri olması lazım. Bizim zamanımızda deplasmanlar yoktu. Bölge hakemliğinden sonra milli hakem, üç-dört sene sonra da beynelmilel hakem oldum. Bu arada liseyi bitirince imtihana girmiştim. Çalışma Bakanlığı müfettişi oldum. Ben teftişler yaparken Vehbi Koç, 1955’te Siemens’le ortak olarak Simko firmasını kurdu. Orada teftişe gidince bana personel müdürlüğü işini teklif ettiler. O zaman devleti bırakıp özel sektöre gitmek çok zordu, teklifi kabul ettim. Şirket beni Almanya’ya gönderdi, altı ay orada kalıp Almanca öğrendim. Lisan sayesinde hakemlik yaparken bana Avrupa’da maçlar verdiler. 1956-57’de Siemens’te personel müdürü oldum, 2004’e kadar görev yaptım.”

Hakemler sezon öncesi kondisyon testinde. Ön sırada Doğan Babacan, Ertuğrul Dilek ve Hilmi Ok.

“Hakemliğe başladığım zaman yan hakemlere iki lira mı, üç lira mı ne, öyle bir para verirlerdi. Ayakkabıları, formayı kendimiz alırdık. Türkiye Birinci Ligi’nde maçlara gittiğimizde de çok fazla para yoktu. İstanbul dışına gittiğimiz zaman konaklama ve yemek harcırahı veriliyordu, genellikle başa baş gelirdi ama cebimizden para verdiğimiz de çok oldu. Avrupa’da maç yönettiğimiz zaman iyi para alırdık. Hakemlik yaptığım yıllarda İstanbul’da bir problem olmazdı, nereye gitsem hocam, hocam diye saygı gösterirlerdi. Anadolu’ya gidince problemler başlardı. Kuralları bilen yok, ileri geri konuşan çok, bağıran çok, emniyet biraz zayıf; çok zorluk çektik. Avrupa’da pek çok takımın maçını yönettim. Meşhur Beckenbauer’in oynadığı maçları da yönettim tabii. Beşiktaşlı Ali İhsan ona beş basardı. Havada durur, bakar bakar, topu öyle verirdi. Onu geçmek meseleydi.”

Bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçında Yılmaz Şen’e sarı kart gösteriyor.

“Türkiye’de ilk defa Avrupa Uluslar Kupası finallerinde görev aldım. 1980’de Milano’da Çekoslovakya-Hollanda maçını yönettim. Amerika dışında maç yönetmediğim kıta kalmadı. İran’da, Mısır’da, Irak’ta, İspanya’da, İtalya’da, İngiltere’de maçlar yönettim.”

1980’de İtalya’da yapılan Avrupa Şampiyonası’nda Hollanda-Çekoslovakya maçı. Soldan sağa hakemler Talat Tokat, Hilmi Ok ve Erkan Göksel.

Hakemlik yaptığı yıllarda onu zorlayan oyuncular olup olmadığını sorunca, otoriter bir hakem olduğunu söyleyip devam ediyor Hilmi Ok: “Eskiden kart yoktu, oyuncuyu atacağımız zaman ‘Çık dışarı,’ derdik. Ben şöyle bir sert baktım mı, bitti. Beni pek sempatik bulmazlardı. Meslek hayatımda da yıllarca bir Alman firmasında müdürlük yapmışım.” Ardından Mesut Şen’le yaşadığı bir anıyı hatırlayıp gülerek anlatıyor:  “Bursa-Altay maçını yönetiyordum. Bursa’nın kaptanı Mesut’tu. Bursa bir gol attı, baktım ofsayt. Yan hakem bayrak kaldırmamıştı, ama ben gördüm ofsayt olduğunu, düdük çaldım. Mesut bana itiraz etti. Golü iptal ettim diye stadyum inliyor. Bana yapmadığını bırakmadı ama onu atmadım. Bitirdim maçı ama kıyametler kopuyor. Gel zaman git zaman, Beşiktaş-Fenerbahçe maçı var. Mesut Beşiktaş’a transfer olmuş, yedekte bekliyor. Top taca çıktığı sırada, oyuncu değişikliği var dediler. Baktım, Mesut giriyor. ‘Sen mi giriyorsun?’ diye sordum. ‘Hocam ayağını öpeyim, beni affet,’ dedi.”

12 Aralık 1979’da, Belgrad’da oynanan Kızılyıldız-Bayern Münih UEFA Kupası üçüncü tur maçı. Hilmi Ok, yardımcısı Emin Tuncalı’ya birlikte görülüyor.

Futbol oynadığı yıllardaki anlayışı, “Eskiden yan pas, geri pas yapmak ayıp sayılırdı. Öyle şey olur mu, hep ileri,” diye açıklayan Hilmi Ok, hakemliği bıraktıktan sonra çeşitli aralıklarla 20 sene boyunca Merkez Hakem Kurulu başkanlığı yapmış. “Bu arada ilk kurulan Şenes Erzik federasyonunda dört sene yönetim kurulu üyeliği yaptım. Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu Başkanlığı yaptım.  İhsan Türe, Ahmet Çakar, Erman Toroğlu, Yusuf Namoğlu – hepsi benim talebelerim, hepsini yetiştirdim.” MHK’da görev yaparken de başından ilginç olaylar geçtiğini söyleyip anlatıyor: “MHK başkanıyken bir gece saat 2’de telefon çaldı. ‘Ben Kars valisiyim,’ dedi karşımdaki. Kars’ın bir takımıyla bilmem ne takımın maçının hakemini şikâyet ediyor bana. Kızdım, saatin iki olduğunu söyleyip kapattım telefonu. Bir ara İstanbul’da belediye başkanlığı yapmış birisi, bir kulübün de başkanı olmuştu. Bana telefon açtı, küfürler ediyor. ‘Seninle belediye başkanı mı, kulüp başkanı mı olarak konuşayım?’ diye sordum. Kulüp başkanı deyince küfürlerini iade edip kapattım telefonu.”

17 Mart 1976’da oynanan Bayern Münih-Benfica, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek final maçı. Hakemler (soldan sağa) Erkan Göksel, Hilmi Ok ve Cumhur Demir.

Hilmi Ok 2004’te çalışma hayatını bıraktıktan sonraki yaşamını şu sözlerle özetliyor: “Şimdi inzivaya çekildik. Kışın İstanbul’da, yazın Bodrum’da sakin sakin yaşıyoruz. Hiç maçlara gittiğim yok.”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.