İzleyenlere keyif veren futbol hayatını kısa kesip, ağızlarına adeta bir parmak bal çaldıktan sonra sahalara veda eden yıldızlardan biriydi Mustafa Güngören. Çok genç yaşta, o tarihlerde Türkiye Birinci Ligi’nde mücadele eden Altınordu’nun kalesine geçmiş, Genç ve Ümit Milli takımlarda oynamıştı. Altınordu’nun İkinci Lig’e düştüğü senelerdeyse A Milli Takım aday kadrosuna çağrılmıştı. Genç yaşta bu denli başarılı olan bir futbolcunun İstanbul’a gitmesi kaçınılmazdı; nitekim o da Beşiktaş’a transfer oldu. Ancak yeni kulübünde yaşadığı sorunlar yüzünden futbol hayatını 25 yaşında noktalayarak İzmir’e döndü. Kısa fakat hayli dolu geçen futbol hayatının nasıl başladığını ondan dinliyoruz:

“8 Mayıs 1951 Tire doğumluyum. Babam deri tüccarıydı, imkânları iyiydi. Futbol oynamama başlangıçta karşı çıktılar, zorla izin verdiler. Top oynamaya Tire Gençlik takımında başladım. O zaman daha Tirespor yoktu. Voleybol, basketbol oynuyorduk okulda. Boyum 1.85’ti. Beni boylu görünce futbolda kaleci yaptılar. 17 yaşında Altınordu’ya geldim. Bizde Asil vardı, bir sene evvel Altınordu’ya gelmişti. 1968’de amatör olarak geldim ve daha ilk maçta oynadım. Göztepe’yi yendik. Çarşamba günü Fuar Şehirleri Kupasında Marsilya’yı 2-0 yenmişti Göztepe. Cumartesi de biz onları 1-0 yendik. Hocamız Eşfak Aykaç, yardımcısı İsmail Erçin’di.” Tire’den başka ünlü futbolcu çıkıp çıkmadığını merak ediyoruz. Çok diye cevap veriyor Mustafa Güngören ve sayıyor: “Göztepeli Büyük Mehmet, Küçük Ali, Adana Demirsporlu Rasin, Altınordulu Asil.”




Altınordu’ya geldiği 1967-68 sezonunda diğer kalecileri soruyoruz. “Ben geldiğimde diğer kaleciler Tamer ve Ekrem’di. Ekrem’le birlikte geldik. O profesyoneldi, 165 bin liraya geldi. Ben amatör olduğum için 1.500 lira verdiler. Bir müddet sonra gazeteler ‘1.500 liralık Mustafa 165 bin liralık Ekrem’i kesti’ diye yazdılar. Ama devamlı ben oynamadım tabii. 10 maç ben oynadımsa 10 maç Ekrem oynadı. Altınordu’ya ilk geldiğimiz sene, şimdiki yüzme havuzunun olduğu yerde kulübün binası vardı. Fenerbahçe’de bile o tesis yoktu. Sekiz katlı binanın bir katı idare heyeti, bir katı basketçiler, bir katı futbolcular, aşağıda yemek salonu – müthiş bir şeydi.”



Altınordu’ya geldiği sene Genç Milli Takım’a seçilmiş Mustafa Güngören. İlk milli maçını 27 Mart 1968’de Romanya’da oynamış. “Genç millileri Nazım Koka çalıştırıyordu. Diğer kaleci Fenerbahçeli Rasim’di. Avrupa Şampiyonası için Doğu Almanya’ya gittik.” Buradaki bir maçta başından ilginç bir olay da geçmiş. “İlk yarı bitti. Devre arasında kramponu tamir ediyordum. Sahaya bir çıktım ki maç başlamış. Hakem farkında değil. Maçı durdurup beni aldı.”




1968’in ardından 1970’te İskoçya’da yapılan Avrupa Gençler Şampiyonası’na katılan kadroda da yer almış Mustafa Güngören. Ardından Amatör Milli ve Ümit Milli takımların kalesini korumuş. 1971’de İzmir’de yapılan Akdeniz Oyunları’nda bronz madalya kazanan kadroda yer almış. “Akdeniz Oyunlarında üçüncü olduk. Yarı final maçında berabere kaldık. O zaman penaltı atışları yoktu. Yazı turayla finali kaybettik. O Ümit takımı çok iyiydi, Doğan Andaç çalıştırıyordu. A Milli Takım gibiydi. Hazırlık maçında onları yenmiştik.” Genç kaleci başarılı maçlar çıkarıp milli formayı da giyince, başlangıçta futbol oynamasına karşı çıkan ailesi de onun başarılarından gurur duymuş. “Sonraları mutlu oldular. Babam, ‘Eskiden Zihni Güngören’in oğlu diyorlardı, şimdi bana Mustafa Güngören’in babası diye hitap ediyorlar,’ derdi.”



1969-70 sezonunda yine üç kalecinin dönüşümlü olarak kaleyi paylaştığı Altınordu, İkinci Lig’e düşmüş: “İkinci sene iyi bir kadromuz olmasına rağmen düştük. En büyük pay maddi imkânsızlıktı. Taraftar stadı dolduruyordu. O zamanlar İzmir’den beş takım vardı. Çarşamba maçlarında bile stat dolardı. İkinci lige düştükten sonra şampiyonluk iddiamız olmadı. Hep ortalarda yer aldık.”



İkinci Lig’de 1970-74 arası, dört sezon boyunca Altınordu’da oynamaya devam etmiş Mustafa Güngören. Bir alt ligde oynamasına rağmen büyük kulüp yöneticilerinin ve milli takım seçicilerinin gözünden kaçmamış. “İkinci Lig’de oynarken Fenerbahçe transfer teklifi yaptı, ama kulüp bırakmadı. O zaman futbolcular köle gibiydi. Mukavele iki sene sonra bitiyordu. Satışını isteme hakkın vardı. Kulüp satış bedelinin yüzde 60’ını yatırırsa mukaveleyi iki yıl temdit ediyordu. Ancak karşı tarafla anlaşacak ki gidesin, başka türlü gitmenin imkânı yoktu. Altınordu’da oynarken Emin Cankurtaran 600 bin lira teklif etti kulübe. Bana da, ‘Git anlaş, alalım,’ dedi. A Milli Takımdaydım, Lüksemburg maçı vardı Aralık’ta. Geldim, Altınordu başkanı Rasih Öztürk’e söyledim. ‘1 milyon versinler bırakalım,’ dedi. Emin bey kabul etmedi. 600 bine vermediler, sonra Beşiktaş’a 400 bine gittim. Fenerbahçe’ye gitsem futbol hayatımın seyri değişik olurdu çünkü Datcu futbolu bırakmak üzereydi. Orada birinci kaleci olacaktım. Beşiktaş’a Sabri’nin yedeği olarak gittim. Beşiktaş’a beni herhalde milli takımda hocalığımı yapan Metin Türel tavsiye etmişti.”

Böylece Mustafa Güngören 1974-75 sezonunda Beşiktaşlı olmuş. Ancak yeni takımındaki ilk günleri sıkıntılı geçmiş. “Beşiktaş’a ilk gittiğim zaman Altınordu’da altı ay oynamamıştım. İdmansız olmuyor, çıkaramıyorum. Kaçtım geldim İzmir’e. Yalvar yakar getirdiler. ‘Para da istemiyorum, geri verin,’ diyorum Altınordulu idarecilere. Rahmetli Gode Cengiz ile rahmetli abim beni alıp gezdirdiler. Sonunda Beşiktaşlı idareciler, ‘Gel yavaş yavaş idman yap, biz razıyız,’ dediler. Metin Türel ile rahmetli Mehmet Üstünkaya’nın Yeniköy’deki yalısına gittik. ‘İdmana çık, ne zaman istersen yoruldum çık,’ dediler. Ben öyle 10 günde zımba gibi oldum. İstanbulspor’la bir maç, Galatasaray’la bir maç yaptık. Ali Sami Yen’de Şeref Bey Kupası oldu. Berabere bitti, üç tane penaltı kurtardım, biz aldık kupayı.” Şeref Bey Kupasının kazanılmasında büyük pay sahibi olan Mustafa Güngören ligdeki ilk maçta da kaleyi korumuş. “Sabri’nin de hafif bir sakatlığı vardı. Ben başladım. Bursa’yı yendik 3-1. İkinci maç Sabri’yi oynattı. Üçüncü maç oynuyorum, dörtte gene Sabri’yi oynatıyor. Hevesim kırıldı, ondan sonra bakmamaya başladım kendime. Uzun müddet oynamıyorsun, beş maç sonra giriyorsun, kötü oynuyorsun.”


Altınordu’da olduğu gibi Beşiktaş’ta da üç kalecinin birbirine yakın sayıda maç oynadığı bir rekabetin içinde bulmuş kendisini Mustafa Güngören. Sezon ortasında yaşanan antrenör değişikliği de onu olumsuz etkilemiş. “Benden sonra Mete geldi. Alman antrenör Horst Buchtz geldi Metin Türel’den sonra. O soğuttu beni futboldan. Altay’la 1-1 berabere kaldığımız bir maç oynadık. Sabri abi yedekti, ben oynadım. Yusuf Altay’da oynuyordu o zaman, bir döktürüyor. 1-1 berabere kalınca Metin Türel’i yolladılar. Sonra Alman’ı getirdiler, o da beni hiç tutmadı. Rahmetli Mete idmanlarda çok atlıyordu. O tür adamları daha çok tutuyordu, Mustafa çalışmıyor diye tutturdu. Soğuttu beni futboldan.”

Eskilerden beğendiği kalecileri sorduğumuz zaman ortaya geniş bir liste koyuyor Mustafa Güngören: “Bizim zamanımızda kaleci antrenörü yoktu ama o toprak sahalarda çok iyi kaleciler vardı. A Milli Takıma üç kaleci seçildiği zaman Altay’da Tanzer ve Cevdet, Göztepe’de Ali ve Güngör, İstanbulspor’da Arap Yılmaz, Beşiktaş’ta Necmi ve Sabri, Galatasaray’da Varol, Yasin, Nihat, Ankaragücü’nde Baskın ve Aydın – bunların hepsi A Milli Takımda oynayabilecek klasta adamlardı. Biz bunların arasında üç kaleci A Milli Takıma seçiliyorduk. Biz antrenmanlarda kendi kendimize çalışırdık. Altınordu’da rahmetli İsmail Erçin iyi çalıştırırdı, Beşiktaş’ta da zaman zaman Metin Türel; kendisi de kaleciydi. Onun dışında kendi kendimize şöyle atlayalım, böyle atlayalım diye çalışırdık. Çim saha için Sarıyer’e giderdik.”

Beşiktaş 1975-76 sezonuna, Mustafa Güngören’in “Beni futboldan soğuttu” dediği Horst Buhtz’la başlamış. Ancak ilk beş haftada galibiyet alınamayınca Alman hoca gönderilip yerine Gündüz Tekin Onay getirilmiş. Fakat yeni hoca da kalede daha çok Mete Bozkurt’a şans vermiş. Mustafa Güngören sezon sonunda, yani 25 yaşında futbolu bırakma kararı almış. “Ailem beni İzmir’e çağırdı, ‘Yeter artık, iyi bir evlilik yap,’ dediler. Futbolu bırakınca İzmir’e yerleştim. Aslında İzmir’de oynamak niyetindeydim ama burada o parayı verecek kulüp yoktu. Bugünkü şartlar o zaman yoktu. Kulüpler transfer ücretinin yarısını verir, yarısı kalırdı.”

Böylece Mustafa Güngören’in çok erken yaşta Birinci Lig’de yer alan bir takımın kalesine geçmesiyle başlayan futbol hayatı, yine çok erken bir yaşta sona ermiş. Milli takımın değişmez kalecisi olacağı düşünülürken, İzmir’in yolunu tutmuş. Futbolu en verimli çağında bırakan Mustafa Güngören, o tarihten beri İzmir’de yaşıyor. Halen Alsancak’ın gözde yerlerinden Mustafabey Caddesi’nde bir restoran işletiyor.

Mustafa kardeşime hayatının bundan sonraki döneminde sağlık,huzur ve mutluluk dolu yıllar dilerim. İyiki Altınordu’da beraber olmuşum. Sni efendi,biz büyüklerine her zaman saygılı ve iyi bir sporcu olarak hatırlayacağım.Selam ve sevgilerimle.
BeğenBeğen
Lisedeydim. Altınordu maçlarına Mustafa’yı ve Volkan’ı seyretmeye giderdim. İkisi de erkenden birinci lige transfer olmaları gereken yeteneklerdi. Hele Fenerbahçe’nin Datcu’nun yerine Mustafa’yı düşünmesi ve görülmemiş transfer bedeli önermiş olması büyük bir fırsattı. Ne yazık ki, başkan ufuksuz davrandı. Fenerbahçe’ye, Mustafa’nın ümit milli takımındaki yedeği olan Uşaksporlu Adil alınınca, kaçan fırsata bir daha kahrolduk. Mustafa’nın üç penaltı kurtararak Beşiktaş için kupayı kaldırdığı enstantane, o yılların en tatlı hatırasıdır. Altınordu okullarına Mustafa’nın milli formalı fotoğrafı elbette asılır, çünkü o, takımı alt ligdeyken defalarca milli takıma çağrılmış ilk oyuncumuzdur. Sportmen centilmenliğiyle de örnek alınasıdır, her bakımdan gururumuzdur.
BeğenBeğen