Mehmet Baturalp: Basketbolumuzun Batur Abisi

1936’da İstanbul’un Tophane semtinde dünyaya gözlerini açıp 1946’da Darüşşafaka’ya girene kadar adı Mehmet’ti. Sınıfında iki Mehmet daha olunca, arkadaşları ve öğretmenleri ona Baturalp demeye başladı. Bir süre sonra soyadındaki alp eki de atıldı ve Batur oldu. Uzun yıllar boyunca gazetelerdeki maç kadrolarında bile ismi Batur olarak yazıldı. Antrenörlüğe başladığında o artık herkesin Batur abisiydi. 2017’de aramızdan ayrılan Mehmet Baturalp’in aşağıda okuyacağınız kısa portresini, Darüşşafaka spor tarihiyle ilgili kitap çalışmasında bize anlattıklarından ve çeşitli yayın organlarına verdiği röportajlardan yaptığımız alıntılarla oluşturduk.

“Ben Tophane’de doğdum.  Ablam, ben ve erkek kardeşim, toplam üç kardeştik. Annem ve haminnemle beraber yaşıyorduk. Gelirimiz yok, ev kira. Maalesef birinci sınıfa başladığımda, yani yedi yaşında iken babamı kaybettim. Babam Selanik Bankasında gümrük işlerine bakıyordu, 45 yaşında kalp krizinden öldü. O ölünce hayat tarzımız tamamen değişti. Ondan sonra tabii çok büyük imkânsızlıklar içinde yaşadık. Annem ev hanımı, ablam da çalışacak kadar büyük değildi. Babamdan bir gelir de kalmamıştı, anneannemin emekli maaşı ile hayatımızı devam ettirmeye çalışıyorduk. Ama bu sırada Darüşşafaka bana sahip çıktı. Ben dördüncü sınıfta Darüşşafaka’da okuma şansına eriştim. Eğer Darüşşafaka’ya giremeseydim durumum ne olurdu onu da bilmiyorum çünkü doğduğum yer İstanbul’un pek saygın yerlerinden değildi, bayağı karmaşık bir düzen içinde olan Tophane ve onun en beter yeri Karabaş’ta doğmuştum.”

Nermin, Mustafa ve Mehmet Baturalp kardeşler, 1942.

“Darüşşafaka’ya gidince ailem üzerinde benim ekonomik baskım azaldı, hiç olmazsa aileme o şekilde faydalı olmaya çalıştım. Tabii harçlığım filan olmadığı için, genelde yaz tatillerinde küçücük yaşlardan itibaren çalışmaya başladım. Marangozda, matbaada çalıştım, simit sattım yaz tatillerinde. Berber çıraklığı bile yaptım. İyi bahşiş verenleri iyi süpürürdüm! Berber haftalık vermezdi, topladığın bahşişlerle para kazanırdın. Ama Darüşşafaka bize her şeyimizi; yeme, içme, barınma, giyim kuşam verdiği için, harçlıklarımı sadece kendi imkânlarım için kullanma şansına sahip oldum. Bizim sınıfta üç tane Mehmet vardı. Çocuklardan bir tanesini Mehmet diye, yani hakiki ismiyle çağırdılar. Bir tanesini göbek adıyla çağırdılar. Beni de soyadımla, yani Baturalp diye çağırmaya başladılar. Fakat çocuklara haklı olarak bir müddet sonra o Alp fazla geldi. Onu da attılar, Batur aşağı, Batur yukarı oldu. O isim benim üzerime artık bir simge gibi yapıştı.”

Mart 1948, Darüşşafaka’da ikinci sene.

“Darüşşafaka’ya girmeden önce mahallede genellikle futbol oynardık. Okulda da futbola devam ettim. O zaman paramız olmadığı için bez top yapardık. Ben okul takımında futbol da oynadım. Hatta golüm bile vardır. Şeref Stadında Tophane Sanat’ı 1-0 yendik, golü ben attım. Hem yumruğu yedim gözüme, hem golü attım. Sol iç oynuyordum futbolda. Yani üç sporda da okul takımında oynardım. Yalnız voleybolu sadece ortaokul takımında oynadım. Voleybol takımında pasör oynuyordum. O zamanlar voleybolda üç tane kütör, üç tane pasör diye bir sistem vardı. Ben Sedat Erberk’in pasörüydüm. Sınıfta da yan yana otururduk.”

Darüşşafaka Lisesi futbol takımı. Mehmet Baturalp arka sırada, soldan üçüncü.

“Benim basketbolla tanışmam yedinci sınıfta oldu. Yalçın abilerin sınıfında müthiş bir basketbol patlaması oldu. Biz ortaokuldayken Yalçın abiler lisede okuyordu. Onların sınıfından iyi basketbolcular çıktı. Onları takiben rahmetli Şevket Taşlıca abimiz basketbolun içinde yükselmeye başladı. Biz de basketbola ilgi duymaya başladık. Bize voleybol antrenmanları yaptıran Darüşşafakalı basketbolcu abimiz Niyazi Turan’dı. Benden basketbol antrenmanlarına da gelmemi istedi, bu şekilde basketbola başladım. Oyun kurucu olarak kendimi sahada buldum. Bizim sınıfın sportif yönü çok iyi idi. Sekizinci sınıfta hem voleybol hem de basketbolda İstanbul ortaokullar arasında şampiyon olduk.” 

1950-51 sezonunda İstanbul ortaokullar basketbol ve voleybol şampiyonu olan takım. Soldan sağa: Turgut Dinsel, Hüdai Budanur, Mehmet Baturalp, Mustafa Kamerdağ, Sedat Erberk, Bahattin Sipahioğlu.

“Biz okuldayken eski spor salonunda oynardık. Küçücük bir salondu. Camları kırıktı, güvercinler içerde yuva yapardı. Antrenman yaparken kafana kuş pisleyebilirdi. Yalçın abilerin sınıfı da hep orada büyüdüler. Buna rağmen Darüşşafaka, İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin bulunduğu imkânsızlıklar içinde spor için ideal bir okuldu. Boş zamanlarımızda yapacak başka bir şey olmadığı için, en güzel şey sporla uğraşmaktı. On, on bir ve on ikinci sınıfta Darüşşafaka lise takımı üç yıl boyunca İstanbul liseler arası şampiyonu oldu. Hele biz onuncu sınıfta iken kulüp takımı da kurulunca, hem kulüp hem de okul takımında beraber oynadığımız için artık gözümüzün veya kaşımızın en ufak bir hareketinden ne yapacağımızı biliyorduk. Birbirimize çok alışıktık. Niyazi Turan abimiz de oyuncu koçtu. Ben okul takımından, kulüp takımına geçtiğimde yıldız takımda idim. Şevket abi dedi ki, ‘Sen oynarsın.’ ‘Abi oynayamam, korkuyorum, ben daha yıldız takımdayım. Nasıl çıkacağım da yapacağım?’  diyorum. O da bana, ‘Sen merak etme, biz sana destek oluruz oyun içinde,’ dedi. Hakikaten çıktık, abilerimin desteği ile yıldız takımdan A takımında oyun kurucu olarak oynamaya başladım.”

1951-52 lise basketbol takımı. Soldan sağa ayaktakiler: Gültekin Öngün, Ayhan Akkan, Sedat Erberk, Çetin Berkmen, Şevket Taşlıca. Oturanlar: Mehmet Baturalp, Nami Gönenç, Hüdai Budanur, Tufan Subaşı.

“Kulüp takımı döneminden hatırladığım en iyi olay, yenilmez armada denilen Galatasaray’la yaptığımız dört temditli maçtır. Bizi ancak dördüncü uzatmada yenebildiler. O gün çok ağlamıştım. Böyle bir olay belki tarihte çok azdır. Teknik Üniversite salonunda oynamıştık. Hakikaten enteresan bir maçtı. Yalçın abi de Galatasaray’da oynuyordu. Çok kuvvetli bir takımdı. Ama biz de birbirimize o kadar alışık olduğumuz için iyi oynuyorduk. Oynadığımız oyundan keyif alıyorduk. Onun çok büyük katkısı oldu. O günlerde basketbol daha yavaş oynanmasına rağmen biz okul takımından alışkın olduğumuz için hızlı koşan oyuncularımız vardı.”

Darüşşafaka-Galatasaray maçında Yalçın Granit-Mehmet Baturalp mücadelesi.

1952-1955 arasında üç sezon Darüşşafaka kulüp takımında oynayan Mehmet Baturalp, bu dönemde Genç Milli Takım’a da seçildi. 25 Haziran 1954’te Viyana’da, tarihinin ilk maçına çıkan Genç Milli Takım’ın bu seyahatine annesinin verdiği muvafakatla katılan genç yıldız, 1955’te Üsküp’te Yugoslavya’yla yapılan müsabakada da forma giydi.

1955’te Yugoslavya’yla yapılan resmî maçın ardından Üsküp ve İstanbul Genç Karmaları arasında oynanan temsilî maç.

“Darüşşafaka’yı bitirdiğim sene Fener’e transfer oldum (1955-56 sezonu). Beni hem Fenerbahçe hem Galatasaray istiyordu. Fenerbahçe’nin yöneticisi Muhtar Sencer daha ağır bastı ve orayı seçtim. Koç Samim Göreç beni bir sene oynatmadı ki o zaman bana ihtiyacı vardı aslında. Bir yılbaşı gecesi Teknik Üniversite salonunda tek başına idman yaptığımı hatırlıyorum. Salon buz gibiydi, duşta soğuk su akıyordu. Sonra bir kere oyuna girdim, ondan sonra bir daha çıkartamadı beni. Fener’e transfer olduğum 1955 senesinde 350 lira aylık alıyordum. O zaman iyi paraydı. Paranın alım gücü vardı. O zaman en yaygın vasıta tramvaydı. Birinci mevki 5 kuruş, ikinci mevki 3 kuruştu. Zeki Müren’i dinlemeye giderdik Tepebaşı’na. Alakart yiyorsun, 25 lira adam başı. Oradan Kervansaray’a giderdik. Los Mochucambos gibi iyi gruplar çıkardı sahneye, 10 lira öderdik. Haftada 35 lira para harcıyorsun. En çok elbiseyi o zaman yaptırmıştım. Param artardı yani.”

Mehmet Baturalp yeni takımına katılmadan önce sağlık kontrolünden geçerken, arkada görülen yönetici Muhtar Sencer, genç yıldızı Fenerbahçe’ye kazandırmanın sevinciyle gülümsüyor.

Mehmet Baturalp Fenerbahçe’de 1955-60 arasındaki ilk döneminde oynadığı beş sezonda iki Türkiye ve iki İstanbul şampiyonluğu gördü. Sacit Seldüz’ün basketbolu bırakması, Altan Dinçer’in Modaspor’a gitmesi ardından, 1958-59 sezonundan itibaren takım kaptanlığını üstlendi. 1960-61 sezonunda askerliğini yaptığı sırada Harp Okulu takımında oynadı ve Ankara Ligi şampiyonluğu yaşadı. Askerlik görevinin bitmesiyle 1961-62’de Fenerbahçe’ye döndü. Bu dönemde bir Türkiye, dört İstanbul şampiyonluğu daha gördü. 1966-67 sezonunda başlayan Deplasmanlı Basketbol Ligi’nde Fenerbahçe kaptanı olarak sahada mücadele ederken, İstanbul PTT takımının antrenörü olarak da saha kenarında ter döktü. 1966-67’de Fenerbahçe ligi ikinci bitirirken, yine ilk kez düzenlenen Türkiye Kupası kaptan Batur’un ellerinde yükseldi.

Fenerbahçe’nin Türkiye Şampiyonu olan 1958-59 kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Tuncer Kobaner, Güner Yalçıner, Mehmet Baturalp, yönetici Talha Altınbaşak, başkan Agâh Erozan, yönetici Sedat Bayur, antrenör Samim Göreç. Oturanlar: Ömer Urkon, Gökhan Kökeş, Bora Heriş, Gündüz Erkan, Günay Erkan. Arka planda Amerikalı asker oyuncular James Holley ve Samuel Hopkins.
“Meşhur underhand drive atışı.”

“Takımda babalar vardı. Mesela onlar antrenöre gider ve ‘Şu dördü say da maça başlayalım,’ derlerdi. Bu işin şakası tabii. İlk beş önemliydi çünkü o zamanlar televizyon yoktu. İlk beş gazetelerde resimleriyle yer alır, bu oyuncular tanınır ve sevilirdi. Şimdi ise televizyon yayınlarıyla kenarda oturan oyuncular dahi tanınıyor ve seviliyor. O zamanlar takım arasında tatlı ama çok büyük bir rekabet vardı. Çok zor şartlar altında haftada iki ya da üç gün antrenman yapabilirdik. Bu rekabet nedeniyle kendimizi zorlar, sürekli çalışırdık. Biz Amerikalı iyi hocalar tarafından yetiştirildik. Teknik olarak çok daha iyiydik. Saatlerce dripling ve pas çalışmaları yapardık. Ama fizik gücümüz yoktu. Öyle ki Altan abi potanın çemberine çift ayakla sıçrayıp değemezdi. Şimdiyse yıldız takım oyuncuları potaya smaç atabiliyorlar.”

Fenerbahçe ilk beşi, Mayıs 1958. Soldan sağa: Tuncer Kobaner, Altan Dinçer, Erdoğan Karabelen, Ömer Urkon, Mehmet Baturalp.

Mehmet Baturalp 1955’teki Macaristan maçıyla başlayan A Milli Takım kariyerinde 70 kez ay-yıldızlı formayı giydi. Bazen yılda bir kez milli maç yapılan o yıllar için, bu hayli yüksek bir rakamdı. 1957, 1959, 1961 ve 1963 Avrupa Şampiyonası, 1959 ve 1963 Akdeniz Oyunları’nda mücadele etti. 1962’de ilk kez Balkan ikinciliğini kazanan takımımızın kaptanlığını üstlendi. Milli formayı son kez 19 Aralık 1965’te, Tiran’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda, Yugoslavya karşısında giydi.

1957’de Sofya’da yapılan Avrupa Şampiyonası.

1967-68 sezonunda lig maçlarına çıkmayan Mehmet Baturalp, 10 Ocak 1968’de, Fransa’nın Asvel takımıyla oynanan Avrupa Kupası maçında jübilesini yaptı ve Fenerbahçe formasıyla son kez mücadele etti.

Asvel maçı öncesinde yapılan jübile töreninde Önder Okan, Mehmet Baturalp ve Güner Yalçıner.

Daha Fenerbahçe’de oynadığı sırada, yıldız ve genç takımlarını çalıştıran Mehmet Baturalp oyunculuğu bıraktıktan sonra parlak bir antrenörlük kariyerine sahip oldu. 1967-68 ve 1972-73’te İTÜ ile lig şampiyonlukları kazandı. Aynı başarıyı 1987-88 ve 1988-89 sezonlarında Eczacıbaşı ile tekrarladı. 1968-69’da İTÜ, 1991-92’de Paşabahçe’nin başında Türkiye Kupası kazandı. Fenerbahçe’yle birlikte, ezeli rakipleri Galatasaray ve Beşiktaş’ı da çalıştırarak ilginç bir istatistiğe imza attı. İlk kez 1969’da üstlendiği A Milli Takım antrenörlüğünü en uzun süre yapan isimlerden biri oldu. Milli Takım’la, 1971 Akdeniz Oyunları ikinciliğini elde etti.

Mehmet Baturalp 1971 İzmir Akdeniz Oyunları’nda, Yunanistan karşısında kazanılan yarı final maçının sonunda, sevincini Battal Durusel ile paylaşıyor.

“Antrenör olarak ilk şampiyonluğu İTÜ’de yaşadım. Deplasmanlı basketbol liginin ikinci senesi olan 1967-68 sezonunda şampiyon olduk. İTÜ’den sonra Fenerbahçe’yi çalıştırdım. Ardından Eczacıbaşı kulübü beni aldı. Rahmetli Şakir Bey sana genç bir takım vereceğim dedi. O zaman Tamer, Orhun filan genç takımdan yeni çıkmışlardı. Riskli bir takımdı yani. Bir tane de yabancı getirdiler. Herkes sen bu takımla küme düşersin diyordu, biz o sene lig şampiyonluğunu kazandık. Ertesi sene hem ligi hem Cumhurbaşkanlığı Kupasını aldık. Sonra Eczacıbaşı basketbol şubesini kapattı. Bunun üzerine Paşabahçe’ye antrenör oldum. Orada da Türkiye Kupasını kazandık. Kulüp tarihinde ilk defa kupa almıştı. Bunların dışında milli takım antrenörlüğüm var. Barselona’da Avrupa Şampiyonasında sekizinci olduk. Uzun süre milli takım o dereceyi tekrarlayamadı. Antrenörlükte en rahat ettiğim takım Beşiktaş oldu. Süleyman Seba ile çalıştım. Ondan evvel Mehmet Üstünkaya vardı, üniversiteden arkadaşımdı. O beni Beşiktaş’a getirdi. İkisi de işime hiç karışmadılar.”

Türkiye’de basketbolun resmen amatör, fiilen yarım yamalak profesyonel olduğu yıllarda koçlar ve hatta oyuncular, başka işlerle uğraşmak zorundaydı. Mehmet Baturalp de hayatını kırtasiyecilik yaparak kazanıyordu.

Tirgu Mureş-İstanbul karmaları arasındaki temsilî maç. Aralık 1957, Romanya.
Fenerbahçe’nin ilk kez Türkiye şampiyonluğunu kazandığı 1956-57’deki bir ilk beşi. Ayaktakiler: Erdoğan Karabelen, Altan Dinçer, Gündüz Erkan. Oturanlar: Mehmet Baturalp, Can Bartu.
Basketbol derbisinde, Hüseyin Kozluca ve Yavuz Demir’e karşı.
50’nin üstünde milli formayı giyen basketbolcular için düzenlenen madalya töreni. Soldan sağa: Altan Dinçer, Ünal Büyükaycan, Mehmet Baturalp, Turhan Tezol ve Nedret Uyguç.
Mehmet Baturalp Fenerbahçe’yi ilk kez 1969-1971, ikinci kez 1979-1982 yıllarında çalıştırdı. İkinci dönemi kulübün basketbol şubesinin büyük ekonomik zorluklarla boğuştuğu yıllara denk geldi. Bu dönemin ilginç notu, eski takım arkadaşı Halil Dağlı ve oğlu Ömer Baturalp’e koçluk yapmasıydı.
Türk futbolunun Baba Gündüz’ü, basketbolun Batur abisiyle, Hürriyet gazetesi için 1975 Avrupa Şampiyonası ardından röportaj yapıyor.
Türk basketbolunun Darüşşafaka’dan yetişen iki büyük ismi, 2014’te Darüşşafaka’nın bir maçından önce.

Doksanlı yılların ortalarında faal antrenörlüğü bırakan Mehmet Baturalp, Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği – TÜBAD’ın kurucuları arasında yer aldı ve bir dönem başkanlığını yaptı. Altmışlı yıllardan itibaren, minik takımdan A takımına kadar her kategoride yüzlerce oyuncuya hocalık yapan basketbolumuzun Batur abisi, hayatının son günlerine kadar sporla ilişkisini koparmadı. Televizyon yayınlarında yorumculuk ve spor yazarlığı vasıtasıyla basketbola hizmet etmeyi sürdürdü. 2017 Ekim’inde, kalbinde yaşadığı sorunlar nedeniyle hastaneye yatırıldı ve ameliyata alındı. Gelgelelim, verdiği bu son mücadeleyi kazanamadı ve 9 Kasım 2017’de hayata veda etti.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.