Nuri Tan: Bir Tane Mimari Tahta Masa ve Bir Kaleme Transfer Oldum

Günümüzde hemen her eski sporcu için kullanılarak sıradanlaşan “efsane” nitelemesini gerçekten hak eden isimlerden birini, milli basketbolcu Nuri Tan’ı, 25 Aralık’ta geçirdiği kalp krizi sonucu kaybettik. Altı yılda beş şampiyonluk kazanan efsanevi İTÜ takımının, ardından üst üste üç sezon şampiyon olan Eczacıbaşı’nın kadrosunda yer alarak, çok az sayıda oyuncuya nasip olan bir başarıya ulaşmıştı Nuri Tan. Onunla Türk basketbol tarihini ele alan kitaplar projesi kapsamında bir süre önce görüşmüş, spor hayatını dinleyip fotoğraflarını arşive kaydetmiştik. Bu büyük ustayı, sağlığında anlattıklarını araya fazla girmeden aktararak Türk basketbolunun unutulmazları arasına uğurluyoruz:

“1947’de Ankara’da doğdum. Çocukluğum Saracoğlu mahallesi denilen, Ankara’nın bürokratlarının oturduğu mahallede geçti. Babam da bürokrattı, PTT idaresinin teftiş kurulu başkanıydı. Onun için Saracoğlu’nda doğduk, orta sona kadar oralarda geçti ömrümüz. Namık Kemal Ortaokulu’nda okudum. Şimdi maalesef kalmadı o imkanlar, beş-altı yaşlarında evimizden dışarı çıkardık. Evin karşısında bir park, öbür tarafta bir futbol sahası, basket sahası. Kimi çocuk çelik çomak, birdir bir oynar, kimi çocuk pota varsa basket atar, kimi futbol oynardı. Sonuçta anne baba yardımı olmadan, altı- yedi yaşında güvenli bir şekilde mahallede top oynayabiliyor veya spor yapabiliyorduk.”

Nuri Tan (altta, soldan ikinci) ilkokul arkadaşlarıyla.

“Bizim mahallede, bizim yaşımızda çok iyi bir futbolcumuz vardı, Mete Akhunlar. Babası çok karşı çıktığı için genç takımdan sonra bıraktı. O bizi alırdı, ‘kaleye geç’ derdi, şut çekerdi. O futbolun üstadı olduğu için bizleri toplardı. Karşı taraf Anıttepe takımı – Ziya Şengül, Şükrü Birand, Hans Levent. Aynı jenerasyonuz biz. Bunların hepsini tek başına yenerdi. Sonra ben Tekniğe gelince, o da geldi buraya okumaya. Hatta Gündüz Kılıç’ın başında olduğu bir kampa gitti, ‘Ben senin en iyi oyuncundan daha iyi oyuncuyum’ dedi. Galatasaray’a aldılar, 65 senesi. Orada iki maç da oynadı ama öyle bir babası vardı ki, geldi sporla olan her türlü ilişkisini kesti.”

Nuri Tan, Barış Küce ve Mete Akhunlar.

“Şimdi niye Türkiye’de sporcu yok? 80 milyon insan var. 10 milyonluk Yugoslavya altı yediye bölündü, her sporda başarılı. Bizde niye yok? Çocukların gittiği paralı spor okulları var. Paralı spor olur mu? Benim babam spor yapmama hiç karışmazdı. Arada bir fırça atardı, ‘Oğlum terledin yine, gece oldu, saat 10,’ gibi ama karışmazdı. Ama sonuçta biz de güvende olduğumuzu bilirdik. Şimdikilere hak vermiyor da değilim, şimdi çocuğunu bırakacak yeri yok, nereye bıraksın? Paralı okullar dışında yürüyerek gidebileceği, emniyetli bir yer yok. New York beton yığını bir yer ama 100 katlı binaların arasında 50 tane spor sahasını ben sayarım.”

Atatürk Lisesi basketbol takımı. Ayakta sağ başta geleceğin gazeteci/spor yazarı Teoman Güray, yanında Nuri Tan.

“Basketbola ciddi olarak lise birde başladım. Atatürk Lisesi’nde okuyordum. O zaman  Kızılay’a taşınmıştık. Teoman Güray sınıf arkadaşımdı. Lise birde Suspor genç takımına girdim. Rahmetli Mustafa Tenim antrenörümüzdü. Üç veya dört sene orada oynadım. Aydın Örs ve hakem Aydemir Ekti takım arkadaşlarımdı. Genç takımlar Ankara birincisi olduk. 62 veya 63 senesinde İzmir’de Fuar Kupası’nda birinci olduk. O zamanlar Teknik Üniversite’nin genç takımı çok popülerdi. Onlar Allah gibiydi, zıp zıp zıplayan çocuklar. Biz de Ankara’dan gelmişiz ama onları yendik. Biz Ankara’da Kolej’le çekişirdik. Ankara’daki son senemde Suspor’un A takımında oynadım. Sonra 65-66 sezonunda mimarlık okumak için İstanbul’a, Güzel Sanatlar Akademisi’ne gelince İTÜ’ye transfer oldum. Bir sene evvel ODTÜ’de Fiziki İlimler’i kazanmıştım. O zaman annemle babam ‘İstanbul’a gitme, burada oku’ demişlerdi. Bir sene hazırlıkta okudum. Ama benim isteğim mimarlıktı. Kazanınca buraya geldim.”

Suspor genç takımı İzmir Fuar Spor Salonunda, koç Mustafa Tenim ile. 7 numara geleceğin basketbol hakemi Aydemir Ekti, 13 numara Nuri Tan. Alt sıra soldan üçüncü Aydın Örs.

Nuri Tan’ın İstanbul’a gelip İTÜ’de oynamaya başladığı 1965-66 sezonu, Deplasmanlı Türkiye Ligi öncesinin son sezonuydu. İstanbul, Ankara ve İzmir liglerinin şampiyonları sezon sonunda düzenlenen Türkiye Şampiyonası’na doğrudan katılıyordu. Mahalli liglerde üst sıraları alanlar da Anadolu takımlarıyla yapılan Federasyon Kupası’nda birinci oldukları takdirde Türkiye Şampiyonası’na katılma hakkı elde ediyordu. 1965-66 ‘da İstanbul Ligini üçüncü sırada bitiren İTÜ, Federasyon Kupası’nda grubunda birinci olarak şampiyonaya katıldı. Nuri Tan bu şampiyonayla ilgili anılarını şöyle anlatıyor: “65-66’da Türkiye birinciliği iki devreli yapılmıştı. İstanbul’da bütün maçları kazandık, namağlup olarak Ankara’ya gittik. Fener, Galatasaray ve Kolej ikişer mağlubiyetle gelmişti. Fener-Galatasaray kumpasıyla bizi Ankara’da ikisi de yendi ve sonunda Galatasaray averajla şampiyon oldu. Hüseyin Alp’in Fener soyunma odasını basıp hepsini duman ettiği gündür çünkü ‘Kalk koca ayı, soğuk duş al kendine gelirsin,’ dediler maçtan sonra. Biz son gün final oynuyoruz. Yedi sayıyla yenilsek bile averajla şampiyonuz. Ama Fener İstanbul’dan Batur abiyi getirdi. Allem kallem hakem kumpasıyla bizi yendiler. Bir gün evvel iki oyuncumuzu hapse attırdılar. Halit Keskinpala, Raif Durak vardı. O zaman Sadi Gülçelik, Cavit abi bizim kulübün babalarıydı. Atatürk büstüne ateş etti diye bir ihbar yaptılar, göz altına aldırdılar.”

Nuri Tan’ın İTÜ’deki ilk yıllarında, 1966-67 sezonu kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: Nadir Vekiloğlu, Aydın Ongan, Ünal Öğün, Zeki Tosun, Kemal Erdenay, Reşat Güney, Nuri Tan. Oturanlar: Haluk Okçuoğlu, Halit Keskinpala, Öner Şaylan, Cihat İlkbaşaran, Özcan Yaykın.

“Ama 66’dan sonra o iki kulübe karşı her şeyimiz acı oldu. Ertesi sene Deplasmanlı Lig başladı. İlk sene Altınordu şampiyon oldu. Hüseyin Alp oraya gitmişti. Ondan sonra biz hegemonyayı kurduk, 72-73’e kadar. 72’den sonra bütün takım askere gitti, ben de ikinci ligdeki Eczacıbaşı’na gittim.” İTÜ, Deplasmanlı Lig’in ikinci sezonunda (1967-68) ilk şampiyonluğunu kazandı. Ertesi sezon araya Galatasaray’ın şampiyonluğu girdi. Sonra Nuri Tan’ın dediği gibi İTÜ hegemonyası başladı. Bordo-beyazlı takım 1969-70’ten itibaren 1972-73’e kadar dört sezon üst üste lig şampiyonluğunu kazandı. Bu dönemde bu başarıların üstüne iki de Türkiye Kupası eklendi.

İTÜ’nün ligde hegemonya kurduğu yıllardaki bir ilk beşi: 4 Nuri Tan, 15 Hüseyin Alp, 9 Kemal Erdenay, 5 Miodrag Nikoliç, 14 Reşat Güney.

“İTÜ’de bizim çok iyi, oturmuş bir kadromuz vardı. Her sene başka bir hoca çalıştırıyordu bizi ama fark etmiyordu. Samim abi maçın nerde olduğunu bile bilmezdi! Bizden önceki jenerasyonda çok iyi oyuncular vardı ama memur gibiydi, ruhsuz bir jenerasyondu. Biz hegemonyayı kurduk. Fener, Galatasaray onları dövüyordu, biz de Fener, Galatasaray’ı dövüyorduk. Tribünleri aşağı indirirdik. Galatasaray’la olaylı bir maçımız var. Büyük Nur faul atıyor, 12 saniye var. Biz bir sayı öndeyiz. Ama başta dalga geçtik, nasılsa yeniyoruz diye. Büyük Nur ikide iki atsa maçı kazanacaklar. Türkiye Kupası finali. Tribünde bizim amigolar vardı, bir indirdik aşağı. Maç iptal. Normalde hükmen mağlup olmamız lazım. Üç gün sonra milli takımla Almanya’ya Avrupa Şampiyonası’na gidiyoruz. Osman Solakoğlu sıkı mı mağlup ilan etsin, edemedi. Raif Durak milli takım idarecisi. O zaman Milli Takım, Teknik Üniversite’nin ilk beşi gibiydi. Bir daha maç yaptık, 30’u yediler tabii. Ben çamur oyuncuydum, kaybetmeyi hiç kabullenemezdim. Rahmetli Ertan Anadol’u ne kovaladıydım. Ama o zaman kuvvetliymişiz, ceza meza veremezlerdi. Raif Durak bir giderdi Osman abinin yanına, hallederdi.”

“Raif Durak Yıldız Teknik’te makine mühendisliğinde doçentti. Yıldız o zaman İTÜ’ye bağlıydı. Sonra bütün mesaisini bize harcadı Raif Durak, öğretim üyeliği yapmadı. Adamın Levent’te iki tane evi vardı, üç tane de takside çalıştırdığı arabası. Hepsini bizler için sattı. Zannetme ki bize para vermek için, masraflar için harcadı. İTÜ’nün başkanı Gündoğdu Özgen’di. İTÜ’nün ağabeyleri diyeyim – Şarık Tara, Sadi Gülçelik, Ayduk Koray – destekçileri vardı. Amigo Mehmet Ali, bizim hakiki amigomuzdu. Teknik Üniversite’yle hiç alakası yok; talebe değil, hoca değil, idareci değil ama bizi sevmişti.”

Soldan sağa: Öner Şaylan, Raif Durak, Nuri Tan, Kemal Erdenay, kulüp başkanı Prof. Gündoğdu Özgen, Hüseyin Alp, Zeki Tosun.

Altmışlı yıllar Türk basketbolunda resmî olarak amatörlüğün varlığını sürdürdüğü bir dönemdi. Uygulamadaysa, transfer ücretlerinin bugünle kıyaslandığında çok cüzi düzeyde kaldığı yarı profesyonel diyebileceğimiz bir ortam vardı. Nuri Tan’a Ankara’dan İTÜ’ye geldiği zaman transfer ücreti alıp almadığını sorduğumuzda gülerek şöyle cevap veriyor: “Ben bir tane mimari tahta masa ve bir kaleme transfer oldum. O bile benim için önemliydi. O zaman Mühendisler Birliği vardı, orada yemek yerdik. İki üç sene geçtikten sonra, üç şampiyonluktan sonra belli bir şey bağlarlardı, ayda 200 lira, 300 lira – harçlık ya da maaş – ne dersen de. Sezon öncesi transfer parası filan yok. Yetmişlerde olmaya başladı biraz paralar.”  

 

“73-74’te Eczacıbaşı’na gittim. O sezon ikinci ligde oynadık, birinci lige çıkarttık. Sonra ben askere gittim, altı ay askerlik yaptım. Ankara’da Muhafızgücü’nde oynadım. Ben ikinci ligde Eczacıbaşı’ndayken Muhafızgücü birinci ligde şampiyon olmuştu. Ben son bir-iki maçta oynadım. O yüzden o kadroda yok sayıyorum kendimi. Sonra 75-76’da Eczacıbaşı takımıyla devam ettim. Üç sene üst üste şampiyon olduk, ben bıraktım. Eczacıbaşı ile Molenbeek arasında oynanan Şampiyon Kulüpler Kupası maçında bıraktım basketbolu. Yani jübile değil resmi müsabakada bıraktım. Maçtan önce sembolik hediyeler verildi.”

 

Muhafızgücü 1974-75. Soldan sağa ayaktakiler: Nuri Tan, İlhan Malkoç, Genel Kaptan Reşit Yücesoy, Şube Kaptanı Necdet Öztürk, Ali Akatlı, Abdullah Ataman, Necdet Ronabar. Oturanlar: Faruk Arığ, Tarık Turgut, Hür Güreralp, Cengiz Olgaç, Remzi Kulan.

“Meslek hayatım İTÜ’deyken başlamıştı. Askere gitmeden bir müddet Aygaz’da çalıştım. Askerden dönünce mesleğime devam ettim. Antrenörlük hayatım çok kısa sürdü. Antrenörsüz kalındığı bir dönem Şakir Bey rica etmişti, altı ay Eczacıbaşı’nda antrenörlük yaptım. Erman, Melih, Ahmet Sarı, Behçet – Türkiye liginin en iyi kısaları bizdeydi. Teknik Üniversite bizi eledi. Ben de takıma kızıp bıraktım.”

Eczacıbaşı’nın 1977-78 sezonundaki bir ilk beşi. Üst sıra: Mehmet Döğüşgen, Efe Aydan, Frank Card. Alt sıra: Nuri Tan, Doğan Hakyemez.

Nuri Tan 4 genç, 3 ümit ve 29 A olmak üzere, toplam 36 kez milli oldu. Ay-yıldızlı formayı son olarak Nisan 1975’te yapılan İskandinavya turnesinde giydi. “65 senesinde ilk kez Mannheim Turnuvası sırasında genç milli oldum. Amerika’yla final oynadık. Yalçın Granit ve Turan Çelik hocalarımızdı. Trenle gidip gelmiştik Almanya’ya. Oradan döndük, hayatımda ilk defa uçağa bindim ve İTÜ ile İstanbul’dan Ankara’ya, Türkiye Şampiyonasına gittik. 71 Almanya, 73 İspanya’daki Avrupa Şampiyonası ve 71 İzmir Akdeniz Oyunları’nda Milli Takımda oynadım.”

Nisan 1975’teki İskandinavya turnesine katılan Milli Takım. Soldan sağa ayaktakiler: Baş Antrenör Mehmet Baturalp, Nadir Vekiloğlu, Battal Durusel, Abdullah İnce, Federasyon Başkanı Osman Solakoğlu, Zeki Tosun, Cihangir Sonat, Barış Küce, Yardımcı Antrenör Rüştü Yüce. Oturanlar: Erdal Poyrazoğlu, Doğan Hakyemez, Kemal Erdenay, Nur Germen, Nuri Tan, Utku Olcay.

“Benim kadar şampiyon olan oyuncu yok. Beş kere Teknik’le, üç kere Eczacıbaşı’yla sekiz lig şampiyonluğu, iki Türkiye Kupası var. Muhafız’ı saymıyorum, onu sayarsam dokuz. İkinci ligi saymıyorum, onu da sayarsam 10 şampiyonluk. Hep doğru takımları seçmişim!”

TÜBAD heyetinin Yalçın Granit’i ziyaretinde çekilen anı fotoğrafı. Soldan sağa ayaktakiler: Necati Güler, Çetin Yılmaz, Nuri Tan, Murat Yosmaoğlu, Şükrü Yaravlı, Murat Özyer. Oturanlar: Hakan Yavuz, Yalçın Granit, Aydın Örs, Cem Akdağ.

Nuri Tan: Bir Tane Mimari Tahta Masa ve Bir Kaleme Transfer Oldum” üzerine 2 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.