Ertan Gürkan – Alsancak’ta Bir Kelebek

Alsancak İlkokulu’nun top sahasına bakan sınıflarından birinde, en arkada ve pencere kenarında oturan iki öğrenci, bir yandan antrenman yapan futbolcuları seyrediyor bir yandan da aralarında konuşuyorlardı. Sınıf öğretmeni Semiha Tulpar ders anlatmaya ara vererek onlara seslendi: “Ertan, Gürcan! Sahayla ilgilenmeyi bırakın, dersi dinleyin.” Alsancak Stadı’nın girişine bitişik, tek katlı küçük bir yapı olan Alsancak İlkokulu, sahayı gören konumuyla futbolu çok seven çocukların dikkatinin dağılmasında kaçınılmaz bir rol oynuyordu. Nitekim Semiha hanımın öğretmenlik yaptığı sınıftan üç tane profesyonel futbolcu çıkacaktı. Dersi dinlemesi için uyardığı iki çocuk, yaklaşık 10 yıl sonra Demirspor ve Altay’da yine birlikte futbol oynayacak olan Ertan Gürkan ve Gürcan Berk’ti. Aynı sınıfta bir çocuk daha vardı ki, İzmir’de parladıktan çok kısa bir süre sonra İstanbul’un yolunu tutacaktı. Bu çocuğun adı Metin Oktay’dı. Bu yazımızın konuğu olan ve “Kelebek” lakabıyla tanınan Ertan Gürkan da uzun yıllar Altay’da top koşturduktan sonra çocukluk arkadaşı Metin Oktay’la birlikte Galatasaray’da forma giymişti. Kendisiyle yaptığımız sohbette önce çocukluk ve ilkokul yıllarını dinliyoruz.

“Ben 1935 Aralık doğumluyum. Doğum yerim Adapazarı. Babam Ticaret Bankası müdürüydü. İzmir’e tayin oldu. Dört-beş yaşlarında İzmir’e geldik. Metin’le komşuyduk. Annesi Fatma teyze bize her gün yemek hazırlardı. Daha okula başlamadan çocukluk arkadaşıydık. Bütün çocukluğumuz Alsancak İlkokulunda geçti. Rahmetli Gürcan da vardı. Kağıttan top yapardık. Teneffüslerde 15 dakika bile olsa hemen stada koşardık. Okuldayken pencereden baktığımızda sahayı görüyorduk. Sahada antrenman yapan takımları hep izlerdik. Kafamız hep sahadaydı. Darağacı’nda oturmasak, o sahayı görmesek, o futbolcuları seyretmesek belki topçu olmayacaktık. Alsancak Stadının arkası mezarlıktı. Oraya girerdik. Kenger diye bir şey vardı. Şimdi şevketi bostan diyorlar. Onu keserdik, marul gibi kökleri vardı, onları yerdik. Alsancak Stadı’nın duvarına bir kale çizdik. O kalenin içinde kareler yaptık. Ortaya 12, sonra 9, 8 gibi numaralar verdik. Metin durmadan çalışır, şut çekerdi rahmetli. Gerçek topumuz çok zor oldu. Rahmetli Enis Berki benim iyi arkadaşımdı. Tenis şampiyonuydu. Ayla Dikmen’in sevgilisiydi. Gündoğdu’da evleri vardı. Çocukken bizim o kadar paramız yoktu. Ondan hep tenis topu isterdik. Tenis toplarını sektirerek başladık. Top ne kadar küçük olursa tekniğin gelişmesi için o kadar faydalı.”

Gürcan Berk ve Ertan Gürkan, Namık Kemal Lisesi takımında.

“Ben ilkokuldan sonra Gazi Ortaokuluna, sonra Namık Kemal Lisesine gittim. Namık Kemal Lisesi futbolcu yatağıydı zaten. Yavru Ayhan, Nevzat, Ayfer, kaleci Ali, daha saymakla bitmez. Takım kaptanlığını yaptım. Futbol hayatım Demirspor’da başladı. Orada idarecilik yapan bir doktor vardı, aynı zamanda DDY’nın doktoruydu. Onun vasıtasıyla Demirspor’a girdim. Orada Gürcan Berk’le beraber oynadık. Göztepe ve Beşiktaş’ta oynayan sol açık Rahmi vardı. Yine Göztepe’de oynayan Bitirim Hakkı vardı. Oradan Gürcan’la beraber Altay’a transfer olduk. Çok küçüktük, lisans çıkartmak için babamın muvafakatı lazımdı. O sırada Alsancak’ta şimdi Kıbrıs Şehitleri adını taşıyan caddedeki Ticaret Bankası şubesinin müdürüydü. Mazhar Zorlu’nun evi bankanın üstündeydi. Benim büyüğüm birader haşarı olduğu için babamı üzüyordu. Ben okuyayım diye bana bir türlü muvafakat vermiyordu. Beden Terbiyesi bölge müdürü vardı, kulüp başkanıyla geldiler. Yalvar yakar müsaade aldılar, lisansım çıktı. İzmir’de profesyonelliğin ilk ilan edildiği tarihte, profesyonel olan futbolculardan biriyim. Okuyacağım diye söz verdim, öyle izin verdi babam. Namık Kemal Lisesi’nde 72 kişilik bir sınıf vardı, beş kişi doğrudan mezun olduk. Mahcup olmayalım diye o kadar çalıştık.”

İzmir Demirspor 1955-56. Ayaktakiler: ?, Önder Veral, ?, İsmet, Mevlut, Doğan. Oturanlar: Ulvi, Sabahattin Haskan, Ertan Gürkan, Gürcan Berk, Hakkı İyibilir.

1955-56 sezonunda İzmir Demirspor takımında oynayan Ertan Gürkan, 1956 Şubat’ında İzmir Karmasına seçilmiş ve dünyaca ünlü Macaristan takımıyla yapılan maçta forma giymiş. Bu maça ait hâlâ canlı olan anılarını anlatıyor: “İlk maç Mithatpaşa’da oynanacaktı fakat o tarihte İstanbul’da çok kar vardı, ertelendi. Dört takım için özel Kadeş vapuru kaldırıldı İzmir’e; Türk milli takımı, Macar milli takımı, Ankara karması, İzmir karması için. Bata çıka geldik İzmir’e. O zaman beni orta haf oynatıyorlardı. Hidegkuti gelmemişti, Tichy diye bir genç oynuyordu. Ben yaşadım demiştim o zaman ama keşke Hidegkuti oynasaydı. Tichy fırtına gibi oynadı bizim maçta. Takımın en iyi oyuncusu kaleci Akın Barhan, 11 tane yedik.”

İzmirli futbolculardan bir grup Puşkaş’la birlikte. Ayaktakiler: Fikret Özırs, Ferenc Puşkaş, Sedat Çağlayan, Ertan Gürkan. Oturanlar: Rıdvan Gacamer, Ergun Öztuna.

Ertesi yıl, 1956-57 sezonunda, babasının verdiği muvafakatla Altay’a transfer olmuş Ertan Gürkan. Altay’da oynamaya başladıktan kısa bir süre sonra da Kelebek Ertan olarak tanınmış. Bu lakabın nasıl ortaya çıktığını şöyle açıklıyor: “Alsancak’tan rahmetli bir arkadaşım vardı. Tribünde hep ‘Kelebek, Kelebek!’ diye bağırırdı. Benim lakabım Kelebek oldu.” Bir diğer anısıysa, futbolun o yıllarda günümüzün profesyonel kaygılarından uzak, amatörce bir sevgiyle oynandığını gösteriyor: “Ogün’le bir maceramız var. Altay-Karşıyaka maçı oynadık. Göztepe bizden sonra Santos’la özel bir maç oynayacaktı. Ogün’le ikimiz bizim maçtan sonra soyunma odasına girdik, formaları çıkardık. Göztepe forması giyip takviye olarak o maçta oynadık. 180 dakika oynadık o gün yani.”

Altay’ın 1956-57 kadrosu. Ayaktakiler (soldan sağa): Altan Santepe, Yılmaz, Faik Öncü, Bayram Dinsel, Coşkun Dağlıoğlu, Gönen Üçer, Kaya Köstepen. Oturanlar: Erol Kaynak, Nejat Türksoy, Kazım Yıldız, Ertan Gürkan.

Oynadığı mevkileri sorduğumuzda şunları anlatıyor: “Futbola ilk orta sahada başladım, sol haf oynuyordum. İzmirspor’dan Kamuran Soykıray’ı Altay’a transfer ettik. O sol haf oynuyordu. O zaman ben sol bek oynamaya başladım. Sonra Numan transfer oldu Samsun’dan. Altı sene beraber aynı evde kaldık. O transfer olunca sol bekte oynadı. Kamuran İzmirspor’a döndü, ben yine sol hafa geçtim. Bizim orta sahamız meşhurdu, Doğan-Kazım-Ertan diye geçer. O takım hakikaten çok güzeldi. Forvete baksana: Gönen-Faik-Kaya-Bayram-Coşkun. Numan sol bek, Lumumba Kamil sağ bek oynuyordu. Kalede Altan Santepe vardı. Altay-Fenerbahçe maçlarında Lefter’in karşısında hep ben oynardım. Hangi maça çıktıysak hep atıldım. Yalnız ben atılmadım, Lefter’le birlikte atıldık. Takışırdık hep. Hatta milli takıma çağırıldığımda ‘İstanbul’a gel, ben sana göstereceğim,’ dedi. O zaman federasyon Mithatpaşa Stadı içindeydi. Üzerime yürüdü, dövecek, ‘Ulan bu p… kurtulamıyorum bir türlü,’ diye. Rahmetli Basri abi araya girdi. ‘Ulan kefere bıraksana çocuğu, sen ondan 10 yaş büyüksün,’ dedi.”

Altay’ın orta sahası: sağ haf Doğan Akı, orta haf Kazım Yıldız ve sol haf Ertan Gürkan.

Ertan Gürkan’ın Altay’da oynamaya başladığı yıllar, Milli Lig’in kurulmasından önceki son birkaç sezona denk geliyordu. İzmir Ligi’nde en çok şampiyonluk kazanan takım olan Altay’ın ellili yıllardaki en büyük rakibi İzmirspor’du. Genç bir futbolcu olarak rakiple oynanan maçın ardından yaşadığı ilginç olayı şöyle anlatıyor: “İzmirspor’la bir şampiyonluk maçımız vardı, yenersek biz şampiyon olacağız. Son dakikalarda bir penaltı kazandık. Penaltıyı ben kullandım ve golü attım, şampiyon olduk. Alsancak’ta askerlik şubesinin oradan döndüm, eve doğru gidiyorum. Bizim taraftarlar beni görünce meyhaneden çıktılar, ‘Aslanım, koçum, gel otur,’ diye içeri soktular. Oturttular beni masaya, hayatımda daha meyhaneye gitmemişim. Bir duble rakı koydular önüme, iç dediler. Hiç rakı içmemişim, kıramıyorum da onları. Bardağı bir kaldırdım, karşı masada babam oturuyor. Hemen bıraktım. Kusura bakmayın, babam burada,’ dedim. Kalktım, kapıdan çıkarken rahmetli peder kolumdan tuttu, ‘Gel buraya,’ dedi. Beni masaya götürdü. ‘Beyler afiyet olsun, oğluma adam gibi içki nasıl içilir öğretin,’ deyip gitti.”

Alsancak Stadı’nda bir Altay-Fenerbahçe maçı.

Altay’daki antrenörlerini sorduğumuzda şunları anlatıyor: “Remondini’yle çok çalıştık. Çok iyi antrenördü. Bir kere bize nasıl yemek yiyeceğimizi, nasıl davranacağımızı o adam öğretti. Şaka maka İtalyanca bile öğretti bize, ben Roma’ya gittiğimde hiç zorluk çekmedim. Sonra bir Macar antrenör geldi, Uzogkoli diye. Rahmetli Bayram abi de çalıştırdı bizi. Çok büyük bir arkadaşlığımız, çok samimi bir havamız vardı. Takımda yaşlılarla gençler diye bir ayrım yoktu, bize hep destek oldular. Antrenman bittikten sonra da çok çalışırdık çünkü yapacak fazla bir şey yoktu. En büyük avantajımız Altay lokaliydi. Denizin üstündeydi. Aydın’dan, Ayvalık’tan çok futbolcu aldık, kendi altyapımızdan yetiştirdik.”

Altay’ın 1961-62 kadrosu. Ayaktakiler: Doğan Akı, Varol Ürkmez, Nail Elmastaşoğlu, Cengiz Kayalar, Yılmaz Canlısoy, Kazım Yıldız. Oturanlar: Önder Veral, Ali Güneşoğlu, Osman Edinsel, Numan Okumuş, Ertan Gürkan.

O yıllarda sık rastlanan futbolcu kaçırma olaylarından Ertan Gürkan da nasibini almış ama onu kaçıranlar kendi takımının taraftarları olmuş: “Altay’da oynarken mukavelem bitmişti. Beşiktaş’la anlaştım, gideceğim. Alsancak’ta Demirspor lokalinin karşısında bir kahve vardı. Temmuz ayı, transfer ayı, kahveye çıkıyoruz. Amigolar geldi. Beni görünce, ‘Kelebek ne yapıyorsun, gel bir tur atalım,’ dediler. Beni Yamanlar dağına kaçırdılar transfer yapmayayım diye. Meğer rahmetli babam tezgah kurmuş. Onlara, ‘Alın götürün onu dağa,’ demiş. Tabii oradan vasıta yok. Kızılay’ın huzurevi gibi bir yer vardı, orada kaldım.”

Alsancak Stadı’nda bir antrenman. Arkada solda, Ertan Gürkan’ın okuduğu Alsancak İlkokulu görülüyor.

Söz transferden açılınca Altay’da tatmin edici düzeyde para kazanıp kazanmadığını soruyoruz. Bunu şöyle cevaplıyor: “1959 yılına ait bir mukavele bulmuştum. Babam o zaman 375 lira alıyor, ben 500 lira alıyorum. Unutamadığım bir anım var, Kemal Zorlu gözyaşlarını tutamıyor. Antrenmandayız bir gün. Transfer zamanı Altay’da kaldım. Mazhar abi beni çağırdı. Babamla birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Gittim ofisine. Şuraya bir imza, bir de şuraya, attım. Hiç konuşmadan çıktım. İki gün sonra Mazhar abi antrenmana geldi, ‘Babanın bankasına, senin hesabına transfer paranı yatırdım,’ dedi. Ben ne pazarlık ettim, ne bir şey konuştum. O zamanın parasıyla da iyi bir miktardı. Yıllar sonra bunu Kemal’e anlattığımda ağlamaya başladı. ‘Ne şimdi öyle bir futbolcu, ne de öyle bir idareci var,’ dedi. İdarecilerin içinde en iyilerinden biri Hayri Yorgancıoğlu’ydu. 1960 ihtilalinde o başkandı. Biz Kordon’da kamptaydık o sırada. Onu da içeri aldılar.”

Karagümrük-Altay maçında Aydın Yelken, Bayram Dinsel ve Ertan Gürkan.

1962-63 sezonuna kadar Altay’da oynayan Ertan Gürkan, futbol hayatının olgunluk dönemi denebilecek bir yaşta Galatasaray’a transfer olmuş. Bu transferin ilginç hikayesini ondan dinliyoruz: “Ben Beşiktaş’a gelecektim, anlaştım. Geldim İstanbul’a. Gazeteci Oğuz Dizer benim yeğenim. Onlarda kalıyoruz. Babası hasta Galatasaraylıydı. İdarecilerle çok samimiydi. ‘Önce bizim kulübe bir gidelim, sonra Şeref Stadı’na gideriz,’ dedi. Beraber kulübe gittik. Baba Gündüz, Halil Burnaz o zaman kulüpteydi. Oydu buydu derken önümüze mukaveleyi koydular. Galatasaray’a geldiğim zaman Levent tarafları bomboştu, oraya krosa götürürlerdi bizi.”

Ertan Gürkan, Galatasaray’da buluştuğu ilkokul arkadaşı Metin Oktay ve bir sezon oynadıktan sonra diş hekimi olup Almanya’ya giden Nüzhet Altınel ile.

Galatasaray’da üç yıl top koşturan Gürkan, 1965-66 sezonu sonunda futbolu bırakmış: “Rahmetli babam, ‘Yeter oğlum, sen bu işlerle artık uğraşma, ben seni niye okuttum?’ diye konuştu. Liseden sonra Akademi’yi bitirdim. Hakkı Gürüz orada hocamızdı. Ankara’da bir ay teknik direktörlük kursuna gittim. Sahir Gürkan ile Doğan Andaç o zaman Federasyonun eğitim dairesindeydiler. Kurs sonunda bir yazılı yaptılar, ben 10 dakika sonra kağıdı verdim. Çok basit sorular vardı. Sahir Gürkan bana, ‘Vaz mı geçtiniz?’ diye sordu. Sonra kağıdıma baktı, ‘Siz ne okudunuz?’ dedi. ‘Üniversite mezunuyum’ deyince, ‘Ha, tamam o zaman,’ diye karşılık verdi. Hakikaten yatıp kalkıp babama dua ediyorum. Çalışma Bakanlığı’nda müfettiş oldum. İşçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlığım var. Başmüfettiş olarak yıllarca görev yaptım. Devletin üst düzeyinde biri olarak emekli oldum.”

Galatasaray’ın 1965-66 kadrosu. Soldan sağa üst sıra: Talat Özkarslı, Naci Erdem, Erdal Akpınar, Ahmet Tuna Kozan, Turan Doğangün, Ertan Gürkan, Mustafa Aksoy, masör Yorgo Tagar. Orta sıra: Uğur Köken, Bekir Türkgeldi, Kadri Aytaç, Doğan Sel, Metin Oktay, antrenör Gündüz Kılıç, Mustafa Yürür, Yılmaz Gökdel, Nüzhet Altınel, Tarık Kutver, Ayhan Elmastaşoğlu. Alt sıra: Osman Uçaner, Turgay Şeren, Bülent Gürbüz, Yervant Balcı.

Ertan Gürkan futbolu bıraktıktan sonra üst düzey bir bürokrat olarak çalışmaya devam etse de spordan kopmamış: “Bir gün kulüpteyim, bir idareci geldi. ‘Ertan atletizm takımı Eskişehir’e, Türkiye Şampiyonasına gidecek. Başlarında bir abi olarak seni göndereceğiz,’ dedi. Olur dedim. Takım Türkiye şampiyonu oldu, sporcular de beni çok sevdi. 1968’den 1998’e kadar 30 sene Galatasaray atletizm takımında yöneticilik yaptım. 17 sene üst üste Türkiye şampiyonu olduk. Atletizm Federasyonu’nda üyelik yaptım. Ardından oğlum da kulübe girdi, 10 sene pazarlama müdürü olarak görev yaptı. Futbol Federasyonu’nda çalıştı. Halen Sporcular Derneği’nde üyeyim. 10 sene Denetleme Kurulunda çalıştım. Divan Kurulu üyesiyim. Bana şimdi Galatasaraylı mısın diye soruyorlar, Altaylıyım diyorum. Benim en samimi arkadaşlarım Ayhan’dı, Ayfer’di, rahmetli Doğan’dı.”

Galatasaraylı atletler ve şube yöneticisi Ertan Gürkan (sağ başta), doksanlı yıllarda bir kampta.

Ertan Gürkan, İzmirli arkadaşlarının ifadesiyle Kelebek Ertan, halen İstanbul Kadıköy’de yaşasa da, Galatasaray üyesi olsa da, gönlü doğup büyüdüğü İzmir’de ve yıllarca formasını terlettiği Altay’da. Takımının son yıllarda yaşadığı sıkıntıları, “Güzelim Altay’ı duman ettiler,” sözleriyle dile getiriyor. Asırlık çınar Altay’ın eski parlak günlerine dönmesinin ümidiyle yaşıyor. Onun bu ümidini, siyah-beyazlı takımın altmışlı, yetmişli yıllardaki şaşaalı günlerinin tanığı olan tüm sporseverlerin paylaştığını tahmin ediyoruz.

Altay 1960’daki İsrail ve Kıbrıs turnesinde, Tel Aviv’de bir maça çıkıyor.
İzmir Karmasının genç futbolcuları: Karşıyakalı Özcan Öngen, İzmirsporlu Şencan Fotocan, Yün Mensucatlı Feridun ve oturan Altaylı Ertan Gürkan.
Milli takım kampında kaleci Varol Ürkmez ile.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.